Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '10

 
Kategori
Eğitim
 

Köy Enstitüleri tartışmalarına dair

Köy enstitüleri eğitim tarihimiz içinde tartışmalara yol açan konulardan birisi. Bu tartışmaların gereksizliğini, yararsızlığını düşünmüyorum. Ancak bu tartışmalardan olumlu sonuçlar ortaya çıkması için tartışmaların daha verimli, daha etkin, daha yararlı bir çerçevede yapılması gerekiyor. Bunun olabilmesi ise tartışmalara katılanların iyi niyetli, bilgi sahibi, gerçeği bulma, yararlanma endişesi içinde olmaları gerekiyor. Zira yapılan tartışmalarda tarafların görüşleri dile getirilirken genelde karşıdaki belli bir düşünce grubunun içine dahil edilerek kategorik bir yaklaşımla başlayıp zihinlerde olan kategorilere göre toptan bir yargılamaya gidip ön yargılarla hareket edilmekte. Bu durum tartışmanın asıl konudan uzaklaşmasına, zıt dünya görüşlerinin mücadelesine dönüşmesine yol açmaktadır. Sonuçta da karşılıklı suçlamalar, ön yargılar, savunmalar, mantık oyunları haline dönüşen tartışma adeta rakibini yok etmeye dönüşmektedir. Bu ise kesinlikle yararlı, verimli, etkin bir tartışma değil.

Ne yazık ki toplumumuzda bir çok konuya yaklaşım bu şekilde olmaktadır. Bu durum büyük oranda iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır. Sayın Üstün DÖKMEN’in bu konudaki bir örneğini burada dile getirerek toplumumuzdaki bu sorunlu iletişim yapısını tasvir etmeye çalışacağım. Bir programda Üstün DÖKMEN toplumumuzda iki insan birbiriyle iletişim kurarken birinci kişi karşısındakine bir cümle söyler, ardından ikinci cümleyi söylemeye hazırlanırken ikinci kişi ilk cümleyi duyduktan sonra yani gerçek anlamda anlatılmak isteneni sonuna kadar dinlemeden hemen zihninden bu ilk cümleye karşılık olabilecek düşünceleri, savları hazırlamaya başlar, bu hazırlık süreci içinde ilk kişinin söylediği ikinci cümleyi işitmez. Ardından ikinci kişi birinci kişinin söylediği ilk cümleye göre anladığını zannettiği şekilde zihninde hazırladığı cevabı ilk kişiye söylemeye başlar. Ancak ilk kişi de ikinci kişinin söylediği ilk cümlenin ardından sonunu beklemeden ilk cümleyi duyar duymaz o da zihninden buna karşı cevap hazırlamaya başlar. Bu nedenle de söylenen ikinci cümleyi, yani gerçek anlamda anlatılmak isteneni sonuna kadar dinlemeden cevap vermeye başlar. Böylece iki tarafta ikişer cümle söylemesine rağmen birer cümleyi anlamış yani yarım anlamış halde karşılıklı iletişim ve etkileşimde bulunmuşlardır. Bu durum karşılıklı eksik anlamayı getireceği için kimse kimsenin ne demek istediğini tam olarak anlayamayacaktır. Bunun sonucunda da her iki taraf karşısındakinin ne dediğini kendi zihninde oluşturmuş olduğu şablona göre bir konuma yerleştirmiş olacak, tam ve doğru dinleme ve anlama olmadığı için de ortaya doğru fikirlerin çıkması mümkün olmayacaktır.

İşte bu örnek toplumdaki bir çok konuda olduğu gibi köy enstitülerine ilişkin konularda da söz konusudur. Bu düşünceden hareketle köy enstitülerine ilişkin tartışmalarda olumlu sonuçların alınması için görüş, öneri, düşünce ve değerlendirmelerin sonuna kadar dinlenmesi, beklenmesi, görülmesi gerekiyor.

Köy enstitülerine ilişkin önemli miktarda bir doküman olduğu görülmekte. Bu dokümanların incelenmesi, okunması, irdelenmesi konunun sağlıklı bir değerlendirmesine yardımcı olacaktır. Köy enstitülerine ilişkin kaynaklar incelenirken tek boyutlu kaynaklarla yetinilmemesi gerekiyor. Mevcut kaynakların duygusal bir bakış açısıyla incelenmemesi gerekiyor. Mevcut verilerle kıyaslamalar yapılması gerekiyor. Farklı bakış açılarının mutlaka anlaşılması gerekiyor. Her ne kadar önemli bir tarihi veri olarak bazılarınca kabul edilse bile sadece hatıralara dayalı olarak ortaya konulmuş kaynaklara tek başına güvenilmemesi gerekiyor. Köy enstitülerine ilişkin döneme ait hatıralar, tartışmalar, basın yazıları, yıllıklar, raporlar, istatistikler, yasal dokümanlar tümüyle incelendikten, kıyaslandıktan, tartışıldıktan sonra köy enstitülerine yönelik doğru sonuçlara ulaşılabilir.

Günümüzde mevcut kaynaklara bakıldığında özellikle köy enstitülerine ilişkin hatıralara sahip olan çevrelerin oluşturdukları vakıflar, yayınevleri, yayın araçları aracılığıyla önemli bir birikime sahip oldukları görülüyor. Bu birikimi görmezden gelerek bu konuda doğru sonuçlara ulaşmak mümkün değil. Ama sadece bu çevrelerin yayınlarıyla yetinmek de yine bizi doğru sonuçlara götürmeyecektir. Yine köy enstitülerini geçmişte yapılmış bir komünizm propagandası aracı olarak görmek de çok dar bir bakış açısının eseridir. Bu konuda doğru, net, sağlıklı bir şeyler söyleyebilmek için önemli miktarda kaynak taraması ve kıyaslaması yapılması gerekiyor. Bu ise önemli bir zamanı ve okuma çabasını gerektiriyor. Köy enstitülerine ilişkin kaynaklarda genel olarak bu kurumların Cumhuriyetle birlikte başlamış inkılâpların yaygınlaştırılması, topluma tanıtılması, benimsetilmesinin hedeflendiği birinci amaç olarak dile getirilmektedir. Dolayısıyla köy enstitülerini bir okuryazarlık faaliyeti, ilköğretimin yurt sathına yayılması faaliyeti şeklinde sırf eğitsel bir hedefe yönelik faaliyet olarak görmemek gerekiyor. Bu faaliyet daha çok siyasal hedeflere yönelmiş, toplumsal dönüşümü hedefleyen daha önceden başlamış faaliyetlerin bir başka adımı, versiyonu şeklinde görmek daha doğru olacaktır.

Ahmet Hikmet

eagensea@gmail.com

 
Toplam blog
: 26
: 934
Kayıt tarihi
: 03.05.10
 
 

Eğitim insandaki cehaleti alır. Ancak eğitimin gideremeyeceği bir çok özellikler vardır. Bu neden..