Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Köye ilk gidişim

Köye ilk gidişim
 

Okullar kapandıktan iki gün sonra annemle ben, 15 günlüğüne Kırklareli’ne anneanneme gittik. Gideceğim için çok sevinçliydim ve heyacanlıydım. Çünkü anneannemi ve dedemi çok özlemiştim.

Kırklareli’ne vardığımız hafta içinde dedemim akrabalarından biri bizi aradı. Kırklareli’nin bir ilçesi olan Pınarhisar’ın Tozaklı köyünde piknik yapmağa davet edildik. Bu habere çok sevindim. Bir köye uzun süreden beri ilk defa gidecektim. Daha önce gitmişim ama anımsamıyordum. Pazar günü yola çıkacaktık. Dedem bizimle gelmeyecekti ancak anneannem ile ben dedemi zor da olsa ikna ettik. Dedem de bizi kırmadı ve gelmeyi kabul etti.

Gideceğimiz gün hazırlıklarımızı tamamladık ve dedemin akrabaları arabayla bizi aldı. Hepimiz arabaya sığmadığımız için dedem diğer araba bindi. Ben, annem ve anneannem aynı arabaya bindik. Köye yaklaştığımızda ekin tarlalarıyla dolu bir yoldan geçmiştik. Çok eğlenceliydi. Sonra gideceğimiz yere vardık. Ekin tarlalarının arasında bir gözlü ev vardı. Çok güzel görünüyordu. O evde biraz oturduk, büyükler konuştu ancak ne konuştuklarını dinlemediğim için bilmiyorum. Dinlemedim çünkü tarlalar çok hoşuma gitmişti ve onları seyretmeye dalmıştım.

Bir zaman sonra Tozaklı Köyü’nde, kuru derenin ilerisinde, ahırlı bir eve geldik. O evin bahçesinde dut ağaçları vardı. Evde yaşayan yaşlı kadın, dut ağaçlarına sopa ile vurdu. Bizler de bir örtü germiştik. Bütün dutlar örtünün üzerine döküldü. O dutları, evin içinde yere serilen bir örtünün üzerine oturarak yedik. Yaşlı kadının benden küçük bir torunu vardı. Onunla tanıştım. Adı Mısra’ydı. Çok tatlı bir kızdı. Onunla iyi arkadaş olmuştum.

Ahırda inekler ve atlar vardı. Onları gördüm. Kötü kokudan ve korkudan ahırın içine giremedim. Dışarıdan baktım.

Bundan sonra ekinlerin arasındaki eve geri göndük. Yemekler hazırlanmıştı. Yemeğimizi yedik. Yemeğimiz bitince oturduk ve sohbet ettik. Çay demlenince, yanımızda getirdiğimiz poğacaları yedik. Çayı içtikten sonra Mısra’ların evine gidecektik. Gidiş hazırlıkları yapılırken ben ve annem başakların arasında çok sayıda fotoğraf çektik. Hava kapanmaya başlamıştı ve bulutlar yavaş yavaş yaklaşıyordu. Sanırım yağmur yağacaktı. Biz de yola çıkmıştık ve kısa bir yolculuktan sonra Mısra’ların evine geldik. Orada da dut ve erik ağaçları vardı ve dalından koparıp yedik. Bu evde de hayvan besleniyordu. Ahırda, inekler, buzağılar ve bir tane de eşek vardı. Eşeğin yanına korkarak yaklaştım. Annem fotoğrafımı çekti. Bahçede tavuklar, civcivler vardı, iki tane de uyuklayan köpek vardı. Civcivler tek sıra halinde anneleri ne giderse oraya gidiyorlardı. Civcivleri elime alıp sevmek istedim ama onlar kaçtılar. Onları sıkıştırmaya çalırken civcivler ayaklarımın arasından kayıveriyorlardı. Annelerinin peşini bırakmıyorlardı. Çok şirin ve komiktiler.

Akşam üstü ineklerden sağılan taze sütün, sütleri toplayan kişiye götürülmesi gerekiyordu. Mısra ile ben bir kova sütü birlikte taşıyarak süt toplayıcısına götürdük. Bütün köylüler sütlerini süt toplayıcısına getiriyor, süt toplayıcısı da sütleri mandıraya teslim ediyordu.

Sütleri teslim edip eve döndüğümüzde hava iyice kapanmıştı ve gökgürültüsü duyulmaya başlanmıştı. Mısra ile ben biraz korktuk ve koşa koşa eve kaçtık.

Artık toparlanma zamanı gelmişti. Arabaya bindik ve yola koyulduk. Yolculuk sırasında sağanak yağış başlamıştı ama Kırlareli’ne gelmek üzereyken yağmur kesildi. Kırlareli’ne vardığımızda da tekrar çiselemeye başladı.

Eve geldik. Ancak anneannem anahtarı evde unutmuş. Dedemde anahtar vardı ama dedem diğer arabayla döndüğünden o anda yanımızda değildi. Bizden önce gelmiş ancak kahveye arkadaşlarının yanına gitmiş. Ona telefonla durumu anlattıktan sonra dedem hemen yanımıza geldi. Kendi anahtarıyla kapıyı açtı. İçeri girdik. Çok yorulmuştuk.

 
Toplam blog
: 13
: 12489
Kayıt tarihi
: 12.09.07
 
 

Benim adım Duygun Şahin. 15.09.1997 yılında Bursa'da doğdum. Milliyet Blog'ta yazan Hakan Şahin'in k..