Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Köylerimiz

Köylerimiz
 

Köy


Anadolu köylerinin, kasabalarının ve o köylerde kasabalarda yaşayan onbinlerin bugünkü geldiği konumdaki durumları ve açmazları, Anadolu topraklarını vahşi kapitalizme ve onun işbirlikçilerine kurban edenlerin uygulamalarının sonuçlarıdır.

Anadolu’yu “anlamaz, görmez, duymaz” benzetmesiyle çoraklaştıran zihniyetin bu duruma gelinmesinde yadsınamayacak rolü vardır.

Bir zamanlar öğrencilere ders kitaplarında “Türkiye dünyada tarım ürünleri bakımından, kendi kendine yeten yedi ülkeden biridir” gerçeği öğretilirdi. Maalesef artık o gerçekte tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.

Yine bir zamanlar tarım imkânları yeterli olan, ekilen ürünlerde yeterli verim alınan ve mısır, pirinç, buğday ambarı olan ülkemizde gıda krizi yaşanıyor olması; basiretsizliğin ve kapitalizmin ülkemiz tarımı ürünlerine koyduğu kotanın kaçınılmaz sonucudur.

İnsanın benliğine sızan yoksulluk korkusu ve güven kaybı insanlarımızı yerinden yurdundan etmiş, büyükşehirlerin varoşlarında yaşama savaşı vermeye itmiştir. Köyünden kasabasından kopan insanlar, göç ettikleri şehir merkezlerinde yoksulluğun pençesinde kıvranırken “asgari ücretin” dar kalıplarına hapsedilmiş durumdadır.

Asgari ücret ve karın tokluğuna mahkûm edilenlerin bir kısmı sosyal güvencenin dahi ne olduğunu bilememenin eşiğine getirilmişler; çalıştıkları işyerlerinde sosyal güvenceye alınmalarını dahi, işten atılırım korkusu ile dile getirememektedirler.

Hatta öyleleri var ki asgari ücretin altında çalışmalarına ve çalıştıkları süre yaklaşık bir yılı geçmesine rağmen aldıkları ücretin artırılmasını dahi isteyememektedirler.

Bu ve benzeri gerçekleri görmemek ve kahrolmamak elde değil.

Anadolu’nun değişik coğrafyalarında yaşayan insanlarımızın bir kısmı tarım ile iç içedir. Bir zamanlar Anadolu köylüsü hem kendi, hem de toplumumuzun gıda ihtiyacını giderecek ürünü rahatlıkla üretirken gelinen noktada “feryat” etme durumunda ise insan ister istemez yıllardan beri uygulanan yanlış ve dışa bağımlı tarım politikalarının yanlışlığını sorgulama gereğini duymaktadır.

Çankırı’nın bir Sivas’tan, bir Kırşehir’den, bir Erzurum’dan farkı yoktur. Yani yaşama mücadelesi veren diğer şehirlerimizin dağ köyleri ile ova köyleri ile orman köyleri ile Çankırı’nın köyleri aynı kaderi paylaşmaktadırlar.

Bu açmazdan kurtulmanın çaresi ise, dışa bağımlılıktan kaçınmaktan geçer. Devletimizin, dayatılan kapitalist uygulamaların değil ülkemize uygun tarım ve ekonomik politikaların hayata geçirilmesi yönünde karar almasından geçer.

Ülke nüfusu hızla şehirlere akmakta bu bağlamda da köylerimiz boşalmaktadır. Çünkü köylerde gelinen noktada toprağı olanların dahi mazot ve benzeri harcamalar yüzünden çiftçilik yapabilme olanakları zora girmiştir.

Diğer yandan uygulanan yanlış su kullanımları sonucu, su havzalarında var olan yer altı su seviyesi düşmüş, yanlış sulama nedeni ile tarım topraklarının bir kısmı çoraklaşmış, erozyona açık konuma getirilmiştir.

Aşırı hayvan otlatma nedeni ile meralarda ki bitkilerin aşırı tüketilmesi, meraların yok olma aşamasına gelmesine neden olmuştur. Yani ülkemiz bir yandan da hızla çölleşme yolundadır.

Sorunlar fazladır. Ancak zamanında ve yeterli önlemler alındığında sorunların üstesinden gelmemek için bir sebepte yoktur.

Halkımızın bir şekilde kendisine “yol haritası” çizmek zorunda olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Ve yine “insanlara balık vermekten çok, balık tutmayı öğretmek” gerektiği gerçeğini yabana atmamak gerekir diye düşünüyorum.

Sorunlar bellidir. Önemli olan bir şekilde o sorunların ortadan kaldırılması, yöremizin göç vermekten çıkarılması, yetiştirilen ürünler ve yapılan hayvancılık ile kendi kendine yeter konuma getirilmesidir.

Yıllar önce öğretmenlik yaptığım Uşak-Sivaslı-Ağaçbeyli kasabası belediye web sitesinde öğrendiğim kadarı ile yöre insanı örgütlenip süt ürünleri toplama ve dağıtma birimi oluşturmuşlar ve elde ettikleri sütü bu şekilde değerlendirerek köylerine oldukça fazla katma değer sağlamışlardır. Bu tür örgütlenmelerin diğer köylerimizde de yapılmaması için sebep yoktur.

Mısır stokçuluğundan pirinç stokçuluğuna uzanan yolda “ öyleyse bulgur yiyin”, veya “ekmek yoksa pasta yiyin” zihniyetine dur demenin yolunun ekonomik başarı ve çalışmaktan geçtiğini unutmamak gerekir.

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..