Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '12

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Koyun can Kasap Et derdinde

Koyun can Kasap Et derdinde
 

Dünden kalma telaşların izleri mimiklerinde tortulanmış genç  kadının dudakları kıpır kıpırdı. Zamanı mekanı unutmuş nemli menevişli gözleriyle dalgın dalgın, buzlu bozkırlar kadar soğuk ve ıssız yoğun bakım odasının camlı kapısının önünde şuursuz hareketlerle geziniyordu. Narkozun etkisiyle derin uykularda kaybolmuş masum yüzleri bembeyaz çarşafların rengini almıştı. Küçülmüş cüsselerinin her tarafından onları hayata geri çağıran hortumlarla yatağa bağlı baba-oğulun ayılmasını dua, niyaz ve göz yaşlarıyla taş heykeller kadar sesizce bekliyordu.

Düne kafar dölsüz olduğunu her fırsatta yüzüne vurup, üzerine kuma getirtmeye uğraşan kaynanasının, kaynatasının karşısında köklü bir çınar ağacı gibi dik durup karısını koruyan kollayan yiğidiyle doğduğu günden beri sarı soluk benizli mecalsiz ağrıların büyüyüp serpilmesine izin vermediği göz bebeği tek çocuğu Ahmet kokularını, renklerini yitirmiş solgun çiçekler gibi yorgun vücutlarının şifa bulacağı düşsüz rüyaların koynunda ki hallerini savrulmaktan iflahı kesilmiş servilerin sersemliğiyle ayva rengine bürünmüş yüzüne çöküveren vehim dolu bakışlarla nefessiz izliyordu.

Toz kondurmaya kıyamadıkları oğulları oldum olası iştahsızdı çıkan ateşini düşüremiyorlar, göz kapaklarında, yüz ve bacaklarında ki şişliklere bir anlam veremiyorlardı. Karın ve böğür ağrılarıyla uyanıyor, idrarını tutmakta zorlanıyordu. Yedi yaşında olmasına rağmen kilo alamıyor, yüzündeki solukluk, bedenindeki halsizlik günden güne belirginleşiyordu. Kocakarı ilaçları fayda etmiyor zar zor edindikleri yeşil kartlarıyla gittikleri hükümet tabibinin baştan savma verdiği ilaçlardan da bir netice elde edememişlerdi. Sınıf öğretmenlerinin yönlendirmesiyle illerindeki tıp fakültesinin üroloji servisine gelmeleri epey külfetli ve masraflı olmuştu. Yapılan tetkikler sonucunda teşhis konulmuş tedaviye başlanmıştı. İlk kez duydukları kelimelerin ne anlama geldiğini bilmek şöyle dursun, eşek arısı sokası dilleriyle söyleyemiyorlardı bile.

 Böbrek fonksiyon testleri

 Transplantasyon

 Anjioprafi

 Rejeksiyon

 Kadavra donör

 Hemodiyaliz

 İnfeksiyon hastalıkları

 Radyolojik inceleme

 Bilgisayarlı tomografi

 Doku gurubu

 Elektrokardiografi

 Bakteriyolojik inceleme…

Çaresizce doktorun yüzüne bön bön bakıp kafa salladılar endişeyle…

''Beyim'' dedi babası çekinerek'' hele bizim anlayacağımız dilden desende bizde bilsek oğlumuzun neyi olduğunu''.

 ''Türkçesi'' dedi doktor ''oğlunuzun böbrek yetmezliği derdine en son çare  böbrek nakliyle çözüm bulacağız ya ölüden ya diriden… Haftada 2-3 kere, 3-4 saat makinalara bağlanacak. Bu da çare olmazsa dediğim gibi''…

 Nice zorluklarda haftada iki kez ilçeye geliş-gidişlerden de çare bulunamayınca 1.derece, 2.derece akraba ve kadavra donörler üzerinde durulmuş baba ile oğulun doku gurupları arasındaki uyum yeterli görüldüğü için transplantasyon öncesi hazırlıklara başlanmıştı. Hayvani gıdalar yemesi önerilmiş, çürük diş ve dişeti hastalıkları için diş hekimine yönlendirilmişti. Böbrek  fonksiyon testleri, idrar incelemesi, kan ve bakteriyolojik, radyolojik incelemeler yapılmış, sonu grafi ile biten diğer incelemelerde tamamlanmıştı. Baba-oğul nakilden önce hastaneye yatırılmış, Ahmet’e bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar verilerek izole edilmişti…

Beklemekten yay gibi gerilmişti genç kadının bedeni, yüreğine bir yumru gelip oturmuş; devran sağlıklı günlere doğru hızla kulaç sallarken dizlerinin dibine çöküveren korkuyla hüzne boyanmıştı bembeyaz hastane koridorları. Bir nefeslik mesafede sevdikleri bıçak altında kurbanlık koyun gibi
yatarken gözleri buharlanıyor, o ıslak kirpiklerinin arasından çıkan pırıltılar efkarlı efkarlı tütüyordu. Hıçkırmamak için büzüştürdü dudaklarını.Yaralı duygularının daha fazla örselenmemesi için kuşkunun hançerlediği düşüncelerden uzaklaşmak, çarpık şüpheler sağanağından bir an evvel kaçmak istedi. Tüm hücrelerinden ter fışkırıyor beyaz efsunlu bir boşlukta yürüyor gibiydi… Aniden sihirli bir değnek dokunmuş gibi geniş bir gülümsemeyle aydınlanıverdi yüzü. Coşkuyla çocuklaştı birden… Ameliyatlar başarıyla sonuçlandırılmış birer birer yoğun bakım odasına alınarak istirahatleri sağlanmıştı.
 
Fırtına sonrasının dinginliğiyle ikinci tur bekleyişinde dualarına yüreğinden taşan sevgi sözcüklerini katık edip sözsüz konuştu sevdikleriyle yüz yüze. Sınırsız sevgisinden yayılan enerji yüreğindeki düğümlerin ağırlığını hafifletti, nefesini kesen boğumlar gevşedi. İşi yüzüp kuyruğuna getirmenin coşkusuyla yanakları pembeleşti. Çağıl çağıl akan derelerin, yemyeşil bereketli ovaların sesini duydu, serinliğini hissetti. İçine daldığı sessizlikte rüyalarından sıyrılıp hayatla yeniden yüzleşen sevdiklerinin milimetrik kıpırdanışlarını görür görmez, sevinç nidalarıyla haber verdi uyanış seremonilerini doktoruna...  İki-üç hafta daha zorunlu ikamet edeceği hastane odasında ki yatağında ameliyat ekibinin de ki doktorların, hemşirelerin ilk ziyaretlerinde; sevimli hareketleriyle hastanenin maskotu  olmuş Ahmet başını sevgiyle okşayan doktorların mutat sorularını yanıtladıktan sonra biraz utanarak, birazda çok sevilmişliğin verdiği tatlı şımarıklıkla kendi doktoruna:

''Doktor amca erkek arkadaşlarımla yarış edebilir miyim artık'' diye sordu.

 ''Ne yarışı Ahmet ''diye yanıtladı soruyu

 '' Ne yarışı olacak doktor amca sidik yarışı tabi'' deyiverdi…

 

 
Toplam blog
: 64
: 325
Kayıt tarihi
: 25.11.11
 
 

Öğretmenin, öğrenmenin yaşı yoktur felsefesine inanan öğretmenim. Yıllarca okuyarak belleğimde ol..