Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '10

 
Kategori
Günübirlik Turlar
 

Koyun pazarı yokuşundaki yeni mekanım; Gramafon Cafe

Koyun pazarı yokuşundaki yeni mekanım; Gramafon Cafe
 

KOYUN PAZARI YOKUŞUNDAKİ YENİ MEKÂNIM; GRAMOFON CAFE


Yıllar öncesinden merak konum olmuş, evim ve iş yerimi süsleyen, onların sayesinde televizyon belgesellerine konuk olduğum, konuklarıma özlemli müzik dinletileri yaptığım taş plaklarım, lambalı radyo, pikap ve gramofonlarım hayatımda bana hep değişik insanları tanıma imkânını sağlatmıştır.  

İste bu enteresan insanların biride OLCAY’ dır. Diğer namıyla Gramofon Ali ya da Ali Olcay’dır. Yıllarca kendisini Ankara Kalesi civarında bulunan Pirinç Han’daki atölyesinde sık sık ziyaret etmekten mutluluk duyardım. Olcay benim gibi nice koleksiyonerin ortak gönül dostudur.  

Gramofona olan düşkünlüğünü söyle ifade eder; . Gramofon sesi insan kulağına en yakın sestir. Dinleyip de etkilenmeyen insanoğlu olamaz. Titreşimle birbirimizi duyabiliyoruz ya, o titreşimdeki o doğal seste direkt insan sesini hissediyorsun, sanki karşında. Olcay "Gramofonu söktüm, hikâyem başladı" diye ifade ediyor.  

Olcay, Müzeyyen Senar'ın 'Ninni' plağıyla başlayan gönül yolculuğu na daima hayranlık duyduğu Orhan Gencebay ile devam ediyor. Bu yolculuk hiç bitmiyor. Olcay onu tanıyanlar için Orhan Gencebay’ la gerçekten özdeşleşiyor. Orhan Beyin kendisinde bile olmayan 45’ liklerinin kendisinde olması onun için bir gurur kaynağı oluyor. Bundan birkaç yıl önce bana gururla Orhan Gencebay’ ın yıllar önce şöhret olmadan önce doldurduğu bir oyun havası plağını gösterdiğinde Olcay’ın gözlerinde Orhan Abisine olan sevgisine gönülden şahit olmuştum.  

Son yirmi yılını Pirinç Han’daki bu atölyede eski ahşap eşyaya can vermek ile geçiren Olcay, Gramofon ve taş plağa olan tutkusu onu tarih kokan Koyunpazarı Yokuşunda bulunan eski ve sobayla ısınan bir mekan olan Gramofon Cafe’ de karşıma çıkarttı. Cafe’ye girer girmez benzerine pek raslanmayacak bir mekanda buluyorsunuz kendinizi. Dikkatinizi ilk çeken objeler oluyor. Plaklar, gramofonlar, pikaplar, radyolar ve müzik dolapları… Sonrasında Elvis Presley plakları ile süslenmiş köşe ve nihayetinde cafenin en nadide köseşi; tabii ki Orhan Gencebay…  

İçeriği son derece mütevazı olan mönünün bir plaktan mamul olduğunu görünce iştahınız kabarıyor, adeta size iyi ki buraya gelmişim ne verseler içerim ne varseler yerim dedirtiyor…  

Olcay’ a Pirinç Handaki atölyesini sorduğumda; Artık atölyem de burası benim… Bak tabelayı buraya astım diyor ve duvardaki otantik GRAMOFONCU ALİ OLCAY tabelasını gösteriyor.  

Sizleri henüz görmediyseniz Gramafon Cafe’ ye davet ediyorum. Memnun kalacaksınız.  

Gezmek flört gibi, kalıp buraları sevebilirim. Ama gitmem gerek. Yaşanacak, görülecek çok yer var…  

Necati Ekmekçioğlu  

 
Toplam blog
: 20
: 2758
Kayıt tarihi
: 09.04.10
 
 

Necati Ekmekçioğlu 1967'de Ankara' da Yenişehir'de Konur Sokakta doğdu. Şimdilerde de Ankara' da ..