Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '06

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Kral'ın sivil ülkesi:İsveç

Kral'ın sivil ülkesi:İsveç
 

Christmas günü, her sene tüm halk, tam saat 15,00'te televizyon karşısına geçip Donald Duck izlemektedir. Her yıl aynı bölümler yayınlanmasına rağmen, sokaklar saat 16,00'ya kadar, bu bir saat süresince, sanki iptidai usüllerle nüfus sayımı yaplıyormuş gibi bom boş kalır, in-cin top oynar.

Birkaç gündür İsveç'le yatıp, Stockholm'le kalkıyoruz. Bunun nedeni ise malumunuz vechiyle, Orhan Pamuk'un almış olduğu ödül için, ülke başkentinde düzenlenen etkinlikler. Ben ise birkaç haftadır, İsveç ile ilgili başka bir konu üzerinde düşünmekteyim.

İki hafta kadar önce, zengin İskandinav ülkesinde yapılan bir araştırmanın sonuçları yayınlandı. Ülke insanına, en çok güvendikleri kurum soruldu ve özellikle bizim gibi ülkeler ve toplumlar için şaşırtıcı ve çarpıcı bir sonuç ortaya çıktı. İsveç'liler, ülkelerinde faaliyet yürüten kamu ve sivil kurumlar içerisinde en çok, İkea'ya güvenmekteydiler. Sıralamada, sözkonusu bu ticari devi; Volvo, Ericsson, Saab, Astra Zeneca gibi başka firmalar takip etti. Güven endeksi listesinde gözüm askeri, adli, mali, dini kurumları aradı. Protestan Kilisesi on dördüncü sırada, Hükümet ise çok daha gerilerdeydi. Son iki yüzyıllık tarihinde bir kere bile savaş yüzü görmemiş İsveç'in ordusu ise sıralamada dahi yoktu ya da ben göremedim.

Şimdi bu fotoğrafı, siyaset sosyolojisi objektifini takarak nasıl çekmemiz gerekiyor acaba? Sizler de eminim, benim gibi hemen, kendi ülkemizle kıyaslamaya başladınız beyninizde, bu soğuk, kuzey ülkesini. Tabi ki elma ile armut kadar farklıyız birbirimizden. Üst üste koysak toplanmayız, alttan alta çıkarılmaz, çarpılmaz, bölünmeyiz. Ama yine de karşılaştırabileceğimiz, en azından illiyet bağları kurabileceğimiz noktalar da yok değil.

İsveç ile ilgili birkaç not: Sarışın, uzun boylu ve kalkık burunlu insanların ülkesi, İskandinavya'nın ekonomi ve refah seviyesi bakımından en gelişmiş memleketidir. Dün, Orhan Pamuk'a ödülünü veren İsveç Kralı'nın mensubu bulunduğu hanedan asırlar boyu Norveç ve Finlandiya'ya da hakim olmuştur. İsveç, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Norveç ve Danimarka'yı tabiri caizse yüzüstü bırakmış ve İskandinav dayanışmasının temellerine, bugün bile unutulmayan bir güvensizlik tohumu ekmiştir.

İsveç Devleti, ekonomik anlamda, ülke ekonomisini forse eden belirli başlı firmalara, her anlamda destek olmakta, gerektiği durumlarda bu firmaları sübvanse etmektedir. Gelişmiş ekonomik yapılarının altında, devlet tarafından da desteklenen yedi-sekiz aile yatar. Ericsson, bu kurumlara verilebilecek güzel bir örnektir.

Tüm dünyada barışın savunucusu imajını sırtlamaya çalışan İsveç'in, gelişmiş silah endüstrisi; kırk civarında ülkeye silah satmakta ve bu son derece barışçıl(?) ekonomik mekanizmadan ciddi paralar kazanmaktadır. Bu nasıl yaman bir çelişkidir diye soracak olursanız, cevabı bende değil, son birkaç gündür ayılıp-bayılıp seyrettiğimiz Stockholm'de aramak gerekir. Kim bilir, belki cevabı, ödülünü Kral'larının elinden alan Nobel'li yazarımız da verebilir.

1935-1975 yılları arasında, kusursuz bir gen haritası yaratmak adına, çoğu kadın ve zihinsel engelli altmış bin insanını sokak köpeği gibi zorla kısırlaştırdıkları yazılır-çizilir ancak ben bu duruma pek inanmam. İnanmak istemem daha doğrusu. Daha otuz-kırk sene öncesinden bahsettiğimizi düşünürseniz, sanırım siz de inanamazsınız değil mi?

Bölge ülkeleri içinde, intihar oranlarının en yüksek olması ve %12'lik sigara içen kişi oranı ile Avrupa Birliği'nin en düşük oranlı ve sağlıklı nüfüsuna sahip ülkesi ünvanını elinde bulundurması, İsveç'in enteresanlıklarının başka halkalarıdır. Sürekli kapalı, yağışlı, gün yüzü görmeye hasret ve kısa gündüzlü-upuzun geceli ikliminin, aşırı karanlığın ve aşırı gece içinde yaşamanın insanlar üzerindeki etkisinin doğal bir sonucu mudur, yüksek intihar oranları, pek tabi ki tartışılabilir. Bu karanlık, günlük hayatın içine öylesine nüfuz etmiştir ki İsveç'te, araçların farları, kontak anahtarı çevrildiğinde, kendiliğinden yanacak şekilde dizayn edilir.

Başkent Stockholm, birbirine köprülerle bağlanmış bulanan birkaç küçük adadan teşekkül etmiştir. Dört bir tarafı, yürüyerek gezilebilecek kadar küçük bir şehirdir.

Son ve enteresan bir not da şudur ki İsveç halkının ilginç bir alışkanlığı bulunmaktadır. Christmas günü, her sene tüm halk, tam saat 15,00'te televizyon karşısına geçip Donald Duck izlemektedir. Her yıl aynı bölümler yayınlanmasına rağmen, sokaklar saat 16,00'ya kadar, bu bir saat süresince, sanki iptidai usüllerle nüfus sayımı yaplıyormuş gibi bom boş kalır, in-cin top oynar.

Yukarıda aktarmaya çalıştığım, İsveç'e has özelliklerin her biri için yapabileceğim sosyal, ekonomik, tarihsel ve politik yorumlar tabi ki var ama bu "Donald Duck" meselesinin aslı nedir hala bilmem. Bilen varsa, merak ve bilgi tanrıları yüzüsuyu hürmetine bana da söylesin, olur mu?

Güvenilen kurum araştırmaları, anketleri, malum ülkemizde de sık sık yapılır. İlk sıralarda genelde Ordu, Cumhurbaşkanı, mahkemeler gibi sonuçlar görmeye alışığızdır. Tarihi boyunca, mütemadiyen cenk etmiş, çok değil daha seksen sene önce, filmi sıfırdan sarmaya tekrar başlamış, yanmış, yıkılmış, küllerinden doğmuş, ekonomik-siyasal-hukuksal yönlerden hala ciddi sıkıntıları olan, dini inançları ve renkleri bambaşka, Ortadoğu-Balkanlar ve Kafkaslar gibi bir ateş çemberinin ortasında yaşamaya çok alışık, güneşi, yazı, kışı ve karı hep bir arada yaşayan, sıcak, yanık tenli, kara kaş, kara gözlü insanlarıyla, Mezopotomya, Akdeniz ve Anadolu'unun kadim kültürü üzerine kurulu toplumu ve ülkesi ile Türkiye'mizi; bu tuzu kuru İskandinav zengini ile nasıl karşılaştırabiliriz? İşte ancak bu tip açılımlar yaparak sanırım.

Ben pası verdim, sayıyı siz yapınız lütfen efendim.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..