Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '06

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Kredi kartları 'milli sorun'dur!

Kredi kartları 'milli sorun'dur!
 

Bankacılık modern ekonominin vazgeçilmez kurumu. Tasarruf sahipleri için gelir ve güvence. Yatırımcı için bir kaldıraç. Ancak kredi kartları aileler için birer "patlama" fitili gibi. Faiz oranları belki de dünyanın en yüksek düzeyinde. "Enflasyon düşüyor" deniyor nedense bir o faizler inmiyor! Bu artık yalnızca da ekonomik değil sosyal bir sorun, aynı zamanda... Aileleri parçalayan, insanların "canına mal olan" bir sorun! Elbette sistemin tümünün incelenmesi gerekiyor.

Ülkemizde (bankacılık) sistemi, krizlerle sarsıldı. O sarsıtı, kendi öz-büyüklüğü kadar ekonomiyi de etkiledi.

Ekonomisini kurallara ve kayda bağlama çabası içinde olan bir ülkede, yeni ihtiyaç duyulan kurallar anlamında bankaların pozisyonu, bir açık makas gibi olunca da, artçı sarsıntılar yaşandı.

Siyaset, sistemi düzenleyeceğine ve gerçekten denetlemeye açacağına üzerine abandı. Kredi musluklarının "eşe-dosta" yönlendirilmesi anlamında bir tür baskı kuruldu. Yanı sıra da "İslami bankacılık" gibi akıl-dışı ama fırsatçılığın içinde tanımlanabilecek oluşumların da önü açıldı.

BDDK -her türlü eleştiriye karşın- devreye girmeseydi, 90'ların bankaları 80'lerin bankerlerine dönüşecekti.

Nitekim çok can yandı. Sistemi kötüye kullananlar büyük vebale girdiler.

Gerek bu olgular gerek teknolojideki - intrenetten para transferi gibi- gelişmeler bu alanda hukuki yeni düzenlemeleri de gündeme getirdi.

O arada, ülkemizde "genel kaplar kuramını" aşan sayılı kurumlardan birinin de; Tıpkı Dışişleri Bakanlığımız gibi bankalarımız (özellikle de insan gücü alt yapısı) olduğuna inanmaktayım. Onlar, türlü olumsuzluklara karşın, her yeniliği yeterince değerlendirmede ve dışa açılmada önemli başarılara imza atmışlardır.

Ancak son yıllarda, kredi kartı ve bunlara uygulanan fazilerin ne denli bir toplumsal hatta ulusal sorun haline geldiği bilinmektedir.

Yukarıdaki bir cümleyle geçiştirmeye gönlüm razı olmadığı için yineliyorum: Aileler parçalanmakta, insanlar yaşamlarından olmakta, çoluk çocuk babasız-anasız, eşler yarsız kalmaktadırlar.

Yalnız Türk halkına da değil hiç bir insana böyle bir bedel ödetme hakkı kimsede olamaz. Olmamalıdır!

Yaşanılmakta olan sorun teknolojik değil, düzenlemelerle ilgilidir ve kuramla değil pratikle açıklanabilir...

İstediğiniz kadar; "sistem yeniydi", "öğrenerek büyüyeceğiz", "kapitalizmde elbet batanlar da çıkanlar da olur" deyin.

Ya da en yetkili ağızlardan olduğu gibi: "harcarken bana mı sordun kardeşim!" diye söylenin. Bu, acı gerçeği değiştirmez. O borç tablosu bu sözlerle hafiflemez ve bu alandaki büyük aymazlık ve umursamazlık bu yolla halının altına süpürülemez.

Ortada 1929'da ABD'nin, İkinci paylaşım savaşı sonrasında yıkılan Avrupa ekonomilerinin ve 1995, 1999 ve 2001 lerde ülkemizde yaşadığımıza benzer bir kriz tablosu vardır. Bu kriz de yapısaldır, süregendir.

Kapsamı ve sayısı (kaldı ki yüzbinlerle ifade edilmektedir) ne olursa olsun o krizden etkilenenler de vergi mükellefleridir.

Yarın kimi mağdur edeceği bilinmeden sistem en tehlikeli fitili, bir şenlik ateşi olarak algılamaya sürüklenmemelidir.

O fitil de "kredi kartı fazileri ve gecikme fazileri"dir.

Kredi kartları fazileri ve gecikme faizleri gecikilen miktar üzerinden değil toplam borç üzerinden uygulanmaya devam etmektedir bildiğim kadarıyla. Yani birisinin 10 lira borcu var ve aylık en az ödemesi 1 lira. Gecikme halinde faiz o 1 lira üzerinden değil 9+1=10 lira üzerinden uygulanmaktadır. Elbette borcun 9 lirası da 1 lirası da o borcu alana aittir. Ancak kümülatif borç ve faiz tutarı ilk bir aylık gecikmeden itibaren devreye girmektedir. Bu da belki bir yerde doğaldır. Ancak hem uygulanan gecikme fazi oranları bence çok yüksektir (son yasal düzenlemelerle sadece faize üst sınır getirilmiştir) hem de müşteri açısından sorunlu duruma düşülmesi genellikle bir algılama yanılsamasından da kaynaklanaktadır.

Banka(lar) örneğin toplam 10 liralık kredili harcama kapasitesi olan kart için o 10 lirayı, sanki çok uzun erimli ve takibe düşen bir aşamaya kadar açmış gibi algılanmaktadır. Bu da müşteriyi yani borçluyu yanıltmaktadır. Aslında açmış olduğu 10 liralık kredi sıcak borçtur. Burada bankalardan çok müşterinin aydınlatılmamasından doğan kusur vardır.

Bankaların "asgari ödeme tutarını" tahakkuk ettirmeleri de (oysa o dönem borcunun tamamı tahakkuk ettirilmelidir, çünkü zaten o miktar ödenmezse hepsi birden faize -hem de ana borçla birlikte faize- girecektir) borcun tamamını unuttururken, birden bire kartopu gibi borç yekunu ile karşılaşılmasına neden olunmaktadır. Yani, eşit taksitlerle yapılan ödemelerin dışında gecikilen her ödeme o gecikilmiş miktar ve + ana borç tutarı üzerinden hesaplanan fazi yükünü de beraberinde getirmektedir. "Asgari ödeme" tam bir tuzak gibi işlev görmektedir.

Ve kimi uzmanlara göre de o faiz yükü çok ama çok ağırdır.

Enflasyonu tek haneye indirgeme hedefi ve açıklamaları ile bağdaşmayan ve paradan -aşırı- para kazanan bir yönelime karşılık gelir gibidir.

Bizzat kimi bankalar spekülatif bir eğilim içinde rekabet yarışını tanımlamaktadır (tanımlamak zorunda bırakılmaktadır). Bu ortamda da Merkez Bankasının enflasyonla mücadele etmesi neredeyse mucizevi bir başarıdır.

Ve bu konuda önlemler alınacağına, kredi kartları halen sokaklarda pazarlanmaktadır.

Öte yandan şehir içinde aynı bankanın şubeleri arasında sıradan bir havale bile 20 YTL dolayındadır. "Hizmet"in ücretlendirilmesinin dünyanın en yüksek ücretlerinden olduğu söylenmektedir.

Sistem bu noktada kendini düzenleyemez bir momente girmiş, rekabet bu genel dengeler üzerinden kilitlenmiş olabilir.

Ancak bu doğru ve hakça değildir.

Dünyada görülmedik yükseklikte işlem ve faiz yükleri sunan bir hizmeti ailesi kredi kartı nedeniyle yıkılmış bir vatandaş şöyle bir teşbihle tanımlıyordu: "eskiden bankalar soyulurdu, şimdi bankalar mı soyuyor?"...

Evet neredeyse ulusal düzeyde bir sorunla karşı karşıyayız ve hem insanlarımız hem de sistemimiz için bunu aşmalıyız.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..