Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '17

 
Kategori
Deneme
 

Kristof Kolomb, Amerika Kıtası, Albert Einstein ve Evren

Kristof Kolomb, Amerika Kıtası, Albert Einstein ve Evren
 

Kristof Kolomb ile Albert Einstein karşılaştırılabilir mi? İkisi de kendilerinden önce bilinmeyen bir dünyadan söz etti. Daha 500 yıl kadar önce kendi dünyamızı keşfetmekle meşguldük. Kristof Kolomb, dünyanın yuvarlak olduğuna kanaat getirmiş, hep batıya giderse doğuya ulaşacağını anlamıştı. Fakat gittiği, gördüğü yerlerin yeni bir kıta olduğunu hiçbir zaman anlamadı. O yüzden Amerikan yerlilerine Hintli dediler. Yeni kıtaya ilk yolculuklar yalnızca gemilerle yapılabiliyordu. Okyanus ancak 3 ayda geçilebiliyordu. Fakat sonra teknoloji gelişti. Şimdi bir uzay gemisi Dünya çevresinde günde 7 tur atabiliyor. 24 bölü 7 eşittir 3.5 saat, Dünya çevresinde bir tur demek.  Demek ki okyanusu aşmak, 3 aydan yaklaşık yarım saate düşmüş.

Einstein ise yüzyılın başında evrenin nasıl bir şey olduğunu anlamış ve onu formüllerle tarif etmeye başlamıştı. Dünyamız ve onun yıldızı Güneş, bir gökada içindeydi. Görünen yıldızlar da aynı güneşimiz gibiydi. Dünyadan yıldızlar görünüyor ama çıplak gözle yalnızca bir gökada görünüyordu, o da ancak yıldız gibi. Adına Andromeda demişler. Bir de göreli çok küçük olarak Macellan bulutsuları var. Güçlü teleskopların yapılışı ile artık Andromeda’nın içindeki yıldızları da seçebiliyoruz, çok daha uzaktaki sayısız gökadayı görebiliyoruz.

Görebiliyoruz da, gidemiyoruz. İnsanoğlu gide gide ancak Ay’a gidebildi. Gidiş dönüş 10 gün kadar sürdü. Bir de gezegenlere dönmemek üzere insansız araçlar gönderilebildi. Gidişleri yıllar sürdü.

Einstein der ki, ışık hızı (saniyede 300 bin km) aşılamaz. Bize en yakın yıldız 4 ışık yılı uzaklıkta, en yakın gökada 2,5 milyon ışık yılı uzaklıkta. Yani bir araç ışık hızıyla gitse, oraya ancak 2,5 milyon yıl sonra ulaşabilir.

Böyle bir karşılaştırma yapınca, Kristof Kolomb ve Albert Einstein’in kulvarları çok farklı oluyor. Einstein oralara ulaşamadığı gibi ondan sonra gelenler de şimdiye kadar ulaşamadı. Halbuki Kolomb gidebildi.

Buna göre ulaşımda varılan nokta emekleme durumunda sayılmalı. Yıldızlar arası (interstellar) yolculuk için başka bir yol bulunmalı. Bilimkurgu filmlere bakarsak iki yol var. Biri solucan deliklerini kullanmak. Solucan delikleri uzayın kütle çekimi nedeniyle bükülmesi sonucu oluşan kestirme yollar. Diğeri ışınlanma. Kara delikleri de söylüyorlar ama yapısı nedeniyle olacağını sanmıyorum.

Ben bu ışınlamadan daha umutluyum. Şimdi yine emekleme döneminde olan bir garip madde davranışı var. İngilizcede entanglement, Türkçede dolaşıklık denen garip bir davranış, zaman kavramını aşarak anında bir yerden başka bir yere bilgi aktarımı yapılmasına olanak veriyor. Hani Güneş dışında en yakın yıldızdan bize ışık 4 yılda geliyor ya, bir kişi oradan ‘Merhaba’ dese biz ancak 4 yıl sonra duyuyoruz ya, öyle değil, dolaşıklık anında iletişim sağlıyor.

Işınlanma konusunda şöyle farklı bir sorun var. Işınlanan madde orijinal maddelerinden oluşmuyor. Bu anlamda ışınlanan şey orijinalinin bir kopyası oluyor. Yani iki şey (orijinali ve kopyası) günün birinde yan yana gelebilse bu  mümkün. Eski şey ne oluyor derseniz, o da atomlarına, elektronlarına ayrılıyor. Bu demektir ki ışınlanma tam olarak Uzay Yolu dizisindeki gibi olmuyor. Evet, bundan gerçek bir şeymiş gibi söz ediyorum ama bilim insanları üzerinde çalışıyorlar. Bugün için anında iletişim ancak yaklaşık 200 km uzaklığa kadar sağlanabiliyor.

Burada bir noktaya varılırsa ışık hızı da aşılır ve uzay yolculuklarında yelkenli gemilerden uzay gemilerine geçmiş oluruz. Isaac Asimov’un Vakıf bilimkurgu dizi romanında insanlar gökadanın bir ucundan başka bir ucuna (uzaklık 100 bin ışık yılıdır) bir anda gidiveriyorlardı. Olacak mı acaba öyle zamanlar?

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..