Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '09

 
Kategori
Haber
 

Kriz üreten küreselleşme ya da sosyal küreselleşme

Kriz üreten küreselleşme ya da sosyal küreselleşme
 

İletişim çağı sınırları aşarken mal ve hizmetlerin serbestleşmesi küreselleşmenin amentüsü. Bu kabule göre, refaha erişmenin veya bunalımdan çıkmanın tek başına çok da olanaklı olmadığı bir evrendeyiz.

Yaşanılmakta olan kriz, herkesin payına düşen kadarıyla vuruyor. Cari açığı azaltmanın, ödemeler dengesini düzeltmeye çalışmanın uzantısında, ürettiğiniz ve bir yerine kalite damgasını da bastığınız metanın pazarlanması gerek… Bu çıkış şimdilik kapalı. Ekonomik karantina var!

Krizin nedenleriyse belli… Finansal trafiğin arabayı devirmesi, global gelir dağılımı bozuklukları, ekonomilerin yapısal sorunları, özelleştirme adına tutulan rasyonalite dışı yollar, Bağdat kapısından, Şam’a, örneğin, bizim ticari hinterlandımızda savaş ortamından başka bir şey üretmeyen çevrim…

O halde yeni bir dünya arayışı burada anahtar sözcük. Denetimsiz piyasa ekonomisiyle toplumsal yaşamı piyasalaştıran anaforun, serbest ticaretin doğasına aykırı ayrımcılık ve dışlayıcılığı siyaset haline getirdiği o karabasandan sıyrılmak gerek. Krizin bile adaleti olmalı.

Oysa adaleti değilse de zarardan kar misali, bir kazanımı olabilir… Ve hep birlikte aç bir- ilaç, küreselleşmeyi sorgulamalıyız…

Benim küreselleşmem, sosyal Pazar ekonomisi ile ulusal gelişme+uluslar arası dayanışma anlayışına dayanıyor. Ancak böylesi bir küreselleşmenin, “barış, demokrasi, bilgi çağı” güzellemesine ve demokrasiye yaşamsallık kazandıracağına inananlardanım.

Bu eskiyle yenin sentezi anlamında olabilir; o da, sert geçişler ve altüst oluşlardan aileleri, toplumları ve Ulus’ları, bir ölçüde alıkoyabilir.

Japonya’daki Mejii restorasyonu ya da Nasırcı, Üçüncü Dünya’cı dirençlerden söz etmek, Comecom’u deviren Brüksel efsanesiyle yanıtlanmayı/oyalanmayı getirebilir…

Tabii, Dünya’nın belleğinde pavyon liberalizmi veya gazino kapitalizmi kadar, paylaşım savaşları sonrasının onarıcı sosyal programları var.

Bizim vereceğimiz örnek, İskandinavya’dan.. Orada, iktidarlar değişse de sosyal devlet anlayışının “Anayasa” kertesinde bağıtlanmasından, olmalıdır. Kamu ve özel sektör kadar, kooperatifleşmeyle mülkiyete burguyu aşan bir tür halk sektörünün ekonomiyi ayakta tuttuğu örnekleri anımsatabiliriz.

O nedenle şimdi ulusal hükümetlere her zamankinden fazla iş düşüyor. Ekonomik sorunları aşmak için, politikanın tunçtan iradesine de ihtiyaç var.

Yerel pazarları dumura uğratan denetimsiz piyasa modeli izleğinde “küresel idealizmin” dublörü ile karşılaştık. Zengine doğru toplanan paralar, zenginliği yaratan fonları dağıtmadı.

Eğitim de dahil temel olanaklardan yoksunluk, ekonomide olduğu kadar demokrasi pratiğinde de önemli gedikler yarattı. Bütçe açıkları-bilgi açıkları ile kol koladır. Üretemeyen ekonomiler-yetersiz demokrasileri beslemekteler…

Ve günümüzün “küreselleşmesi” yoksulluğun, yoksunluğun, yolsuzluğun hızla yayılması izleğinde vaaz ettiği değerlerin, savaşlarla, silah denemeleri ve satışlarıyla, uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığıyla pespayeleşen bir çevrimdedir.

Pompei’yi ateşsiz tutuşturacak, İskenderiye kütüphanesini tekrar yakacak, New York’ta ikiz kuleleri devirecek, Madrit’de metroya tasallut edecek bir arka planda, her tondan açlığın her renkten çaresizliğin dünyasını resmetmekten daha fazla popülarite yaratamamıştır.

O halde emekten, bilimden, ekonomide kayıtlılık, piyasa ekonomisinde kurallılıktan yana olan, bütçelerin daha çok sağlık daha iyi eğitim için ayrıldığı, gelişmekte olanların borçlarının bir defalığına yarı yarıya azaltıldığı, internet dahil teknolojinin kullanımının sübvanse edildiği, yeni mesleklere ekonomide yer açan, insanlara mezara kadar sosyal haklarını garanti eden…

İnsancıl ve sosyal bir küreselleşmeyle dünyamızı tanımlamaya çalışmalıyız.

Kriz bizim bir büyük ölçüde sanal üretimimiz. İnsanca yaşamak ise dünyaya geliş nedenimiz!

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..