Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '18

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Kriz Var mı, Yok mu? Kriz Ne Demek ki?

Kriz Var mı, Yok mu? Kriz Ne Demek ki?
 

Çizim: Yücel Evren


Ekonomide kriz var mı, yok mu? Kimi var, kimi yok diyor. Hatta kimi hem “var” hem  “yok”, hatta… bir “var”, bir “yok” diyor, Kafamız karışıyor.

Hangisi doğru? Kriz var mı, yok mu?

Ben size en açık, net şekilde anlatayım.

Ekonomide bir krizin varlığı veya yokluğu enflasyonla, hayat pahalılığıyla, işsizlikle, açlıkla… filan tanımlanmıyor.

Geçmişte “kriz” olarak tanımlanmış vakaları anımsayalım.

1980, “banker faciası” yılıydı. 1994 krizi mevduata sınırsız garanti gerektirecek boyutta, “bankacılık sistemine güven kaybı” kriziydi. 1999 krizi, 28 bankanın borçlarının devlete yıkılmasına yol açan “bankacılık” kriziydi.

Bu işin barometresi “finans sistemi”nin durumudur.

Ortada batan banka, banker… her neyse, batık finans kurumu yoksa, ekonomide şu ya da bu kesimin yaşadığı sıkıntılara bakıp da kimse krize “kriz” demiyor.

İçinden geçtiğimiz günlerde, yaklaşık yüzde 50 oranındaki devalüasyon, yüzde 20’lik enflasyon, yüzde 40’lara yükselen faiz, artan işsizlik, dış borç, iç borç, cari açık, bütçe açığı, iflaslar, yoksulluk… gibi göstergeler üzerinden yaşanan, “kriz var – yok” tartışmalarında, kimsenin baskın çıkamamasının sebebi budur. Ispatlayamıyorsun.

Kriz olarak adlandırılıp adlandırılmayacağında ortak görüş yok ama, ortada kimsenin kolay kolay yadsıyamadığı bir “büyük sıkıntı” da var.

Peki bu sıkıntı ileride bugün için “kriz yok” diyenlerin dahi itiraz edemeyeceği bir “kriz”e yol açar mı?

Eğer soruna doğru  teşhis konulamaz ve gereken önlemler ivedilikle alınamazsa; evet… ekonomimiz bugüne kadar yaşadıklarımızdan çok daha büyük bir krize “gebe”!

Barometre “finans sistemi”dir dediğimize göre, “faiz”e dikkat kesilmekte fayda var. Ama öyle “ideolojik pencereden” değil, iktisat bilimi penceresinden…

Bankalar an itibariyle mevduata yüzde 25 civarında faiz veriyor. Bu kaynaktan ayrılacak zorunlu karşılıklar ve donuk kredi maliyetinin yanında, bankacılık faaliyetinin gerektirdiği personel, kira, bilgisayar, temsil, kırtasiye, güvenlik, sigorta… gibi pek çok masraf kalemini de ekleyin, kaynak maliyeti yüzde 35’lerin üzerine çıkıyor. Bu sebeple şu gün kredi faizlerinin yüzde 35’lerin çok üzerinde olduğu herkesim malumu…

Bu oranlar üzerinden kimse kredi kullanamıyor. Kullananların aldıkları kredileri faizleriyle birlikte geri ödemelerinde zorlukla karşılaşmaları kaçınılmaz.

Bu faizler üzerinden herkes mevduat hesabı açmak istiyor.

Yani bankalara yüksek faizden çokça para yatırılıyor, bu para artan yüksek maliyet yüzünden krediye dönüştürülemiyor.

Bankaların en büyük kredi müşterisi “devlet”. O da şu sıralar hazine bonolarına % 25 civarı faiz veriyor. Bunun mevduatın çıplak maliyetine denk olduğu, diğer faaliyet giderlerinin gelirlerden değil, mevduattan karşılanmasına yol açtığı ortada.

Önceden verilmiş olan ve artan enflasyon nedeniyle faizleri düşük kalmış krediler “zarar” yazdırıyor.

Ve iktisatçı olmaya gerek yok, bu durumun ilanihaye bu şekilde devam edemeyeceğini görmemek olanaksız.

Faizler, devalüasyon oranını düşük tutmak için yükseltildi. Ve hata yapıldı. Döviz kurlarının canının istediği noktaya kadar yükselmesine göz yumulmalıydı.

Döviz kurlarının öyle korkulduğu gibi sınır tanımaz şekilde yükseleceği korkusu yersizdi.

Yabancı yatırımcının “kaçmak” için döviz satın almaya razı olacağı bir üst sınır mutlaka vardı ve kur artışının o seviyede durmaktan başka çaresi yoktu. (Kur artışından zarar görenlerin başında “sıcak para”cılar geliyor.)

O arada cep telefonları, yabancı otolar, mücevher… vb. lüks malların fiyatlarında görülecek artışlar yurt dışına kaynak akışını azaltacak, ihracat, turizm… gibi gelirlerimiz artacak, dış açığımız azalacaktı. Eski telefonlarımızla, otolarımızla, bir süre idare edivereydik, zararı yoktu.

Enerji maliyetindeki artış elbet yaşamı bir ölçüde pahalılaştıracaktı.

Ancak, bu arada faizler kur artışını frenlemek için artırılmamış olacak, kredi maliyetleri düşük kalacak, döviz krizinin yol açtığı olumsuzluklar yeni durumun gerektirdiği üretim yatırımlarıyla bir ölçüde dengelenebilecekti, bu cihete gidilmedi.

Ve bir faiz sarmalına girdik.

Finans sisteminin gelecekte büyük fırtınalara maruz kalabilmesine yol açabilecek bulutlanmanın mahiyeti budur. Çözümün reçetesi de yazımızın içeriğinde mevcuttur.

 

Kenan IŞIK

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..