Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Krizin psikolojisi

Krizin psikolojisi
 

Başbakanımızın krizin bir de psikolojik boyutu olduğunu ancak bazı çevreler tarafından, krizin kasıtlı olarak körüklendiği anlamına gelebilecek sözleri üzerine, bu defa aynı kesimler tarafından alaylı bir üslupla krizin psikolojik yönü üzerindeki yapılmış olan tespitlerin sulandırıldığını, bazı televizyonlardan şaşkınlıkla günlerce seyrettim. Oysa krizin psikolojik bir boyutunun da mevcut bulunduğu hususu, konunun uzmanları tarafından iyi bilinmektedir

Konunun psikolojik boyutunun bilinen bir husus olmasına karşın, sanki krizin psikolojik boyutu gündeme getirilince, krizin psikolojisi mi olurmuş diye kızanlara hatta bozulanlara hayret ediyorum.

Krizin psikolojik boyutu asla, krizin görünürdeki sonuçlarını gölgelemeyeceğinden eleştirel yaklaşanların endişelerini de haklı çıkarmaz. Kim tarafından söylenmiş olursa olsun, asıl olan bu meselenin bütün boyutları ile bilinmesi, dile getirilmesi vatandaşımızın sosyal ve ekonomik hayatı ile ilgili bir konuda fikir sahibi olmasının sağlanmasıdır.

Kaldıki, ülke yönetiminde birinci derecede sorumlu bir yetkili tarafından söylenmiş olduğu gerçeği konunun niteliğini değiştirmeyecektir. Ancak yapılan açıklama ne kadar keyifleri kaçırmış olmalıdır ki, hassasiyetlerini bu şekilde ortaya koymuşlardır.

Ancak bilimsel olan bu konunun bir sorumluluk gereği olarak kamuoyu önünde söylenmesi bu konuyu bilenleri saygılı olmaya yöneltmiş ve yapılan açıklamaya saygıyla yaklaşmışlarken, bazıları ise bu durumun halkımız tarafından bilinmesinden hatta kamuoyu önünde tartışılmasından rahatsızlık duymuş gibi tepkiler ortaya koymuş, alaylı üsluplarla mesenin sulandırılması yolunu seçmişlerdir.

Bu itibarla, krizin psikolojisi, tarafımızdan nasıl anlaşılmıştır, konuya nasıl baktığımız, ne anladığımız ve konunun tarafımızdan nasıl açıklanması gerektiği hususları yazımızın konusunu oluşturmuştur.

Kriz; Ulusal veya Küresel ekonomilerin, durgunluğa doğru gitmesi, büyüme hızının sıfıra düşmesi, üretimin azalması, işsizliğin artması, kar marjlarının azalması, ekonomide tam istihdamın devamının güçleşmesi, üretim faktörlerinin tam olarak kullanılamaması ve bir yığın ekonomik olumsuzluğu veya benzer durumları ifade eder.

Ekonomi’nin tanımına gelince; doğada mevcut olan kıt kaynakları kullanarak, insanların ve toplumların sınırsız ihtiyaçlarına yarayışlı/uygun, mal ve hizmet üretilmesi, üretim unsurlarının el değiştirmesi, bölüşümün nasıl yapılması, üretim kaynaklarının ne kadar ve hangi oranda kullanılması ve ortaya çıkan ekonomik varlığın yeniden hangi alanlarda yatırımların yapılması konularını içeren sorulara cevap arayan, araştıran, inceleyen bir bilim dalıdır,

Yoğun ekonomik ilişkiler ağı içerisinde, insan unsurunun, üretim ve tüketim aşamalarında davranışlarının neden ve sonuçlarını incelemek hem sosyolojinin hem psikolojinin hem de antropolojinin ortak konusudur.

İnsanın moral değerlerini, yaşayış biçimlerini ve insanlığın gelişim sürecinde ortaya koyduğu eserleri araştıran antropolojinin de kesişme noktasında yer alan psikolojiye, iktisat, hukuk, tarih, siyasal bilimler ve biyolojinin de katkı sağladığı bilinmektedir.

Bireysel davranışları inceleyen psikolojinin, sosyal bir varlık olan insandan ve onun sınırsız ihtiyaçlarından, doğadaki kıt kaynakları akılcı kullanarak ve üretim, tüketim ve sermaye ilişkilerinin konusu haline getiren Ekonomik İnsan (homoeconomicus)‘dan bağımsız olarak düşünmesi mümkün değildir.

İktisadi insan (homo ekonomicus) ; klasik iktisat teorisinde, insanın ekonomik faaliyetlerinde, ferdi çıkarları doğrultusanda hareket edip, kişisel yararları etrafında tutum ve politikalar izleyen/benimseyen insan demektir.

İnsan ekonomik kriz algısıyla karşılaşınca, ekonomik insanın psikolojiden bağımsız olarak hareket etmesi, normal şartlar altındaki gibi davranışlar sergilemesi veya hareket etmesi asla mümkün değildir.

Ekonomik insan, eğitimi, bilgisi görgüsü, zekâ düzeyi, düşünme, duygulanma, hareket güdüleri, karakteri, biyolojik ve fizyolojik özelliklerine göre psikolojinin etkisi altındadır.

Maddi problemlerin had safhaya ulaştığı kriz dönemlerinde insanlar, yoksulluğa düşme korkusun yaşarlar.

İnsanlar; Herkesin kendi derdine düştüğünü, insanlara fazla güvenilemeyeceğini, zor durumda iken, yardım eli uzatacak kimsenin bulunmayabileceğini, dolayısıyla yalnızlığa düşebileceklerini, işini, işyerini kaybedebileceğini veya iflas edebileceğini, yıkık ve perişan hallere düşebileceğini, yalnızlığın karanlığından kurtulmanın pek de kolay olmadığı şeklindeki hislere zaman zaman kapılabilirler.

Bireyler, bencil-yalnız kendini düşünen-, egoist, daha ziyade kendi derdini düşünen bir toplum anlayışına sahip olmakla birlikte, dayanışmacı ve cemaatçi bir toplum yapısına da sahiptirler.

Geleneklerine bağlı, sosyal bağları kuvvetli bir toplum olma arzusu ideal bir toplum modeli olarak kabul edilmekle birlikte, sosyal bağların çözüldüğü, kalabalıklar içinde yalnız yaşayan bir bireyi temsil eden kültür, yozlaşmış bir kültür olarak görülmektedir.

Sosyal devlet, ekonomik insanı, yozlaşmış kültürün etkilerinden kurtararak, bireyi, toplum çıkarlarını öne alan, sosyal bağları kuvvetli, toplumsal bağlılık duygusunu gündeme getirerek çözme idealini benimsemiş devlettir.

Psikoloji, bireyin bireysel davranışlarını, bireyin doğal özelliklerine, sağduyusuna, mantığına, olağan düzenine dayanarak açıklayan bir bilim dalıdır.

Diğer taraftan, birey toplumsal olarak yaşamak zorunda bulunan sosyal bir varlıktır. Dolayısıyla, davranışlarını bu sosyal süreçlere göre belirlemek zorundadır.

İnsan psikolojisi, Kanunlar vazeden hukuk kurallarından etkilendiği, yönetim biçimlerinin etkisinde kalarak davranışların etkilendiği, geçmişteki –tarihteki-davranışları öğrenerek gelecekteki davranışlarının şekillendiği, ekonomiyi tanımlarken de ifade ettiğimiz, kıt kaynaklarla çok sayıdaki sınırsız ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılama arzusuna yasalar çerçevesinde, kurallari çinde kalarak çözümler aramak ve bulmak zorundadır.

Ekonomik bağımsızlık olmadan, siyasal bağımsızlıktan söz edilemeyeceği bilinen bir husus olmakla birlikte, bir ülkenin ekonomik varlığını hedef alan saldırıların temelinde psikolojik harp istihbaratının payı büyüktür. Ülke yönetimleri -yöneticileri- bu itibarladır ki, kriz dönemlerinde psikolojik harp istihbaratına karşı müteyakkız olunması kriz gibi makro iktisatın görev alanına giren sosyal ve iktisadi olayların bir de psikolojik veçhesi olduğu konusunda vatandaşlarını uyarmak gibi bir görevleride vardır.

Bütünbu ilişkiler ağı içerisinde, psikolojinin yeri ve önemini ve bu doğrultuda, ekonomik krizlerin insan davranışlarını ne derece etkisi altına aldığını, krizin adının dahi telaffuz edilmesinin bizatihi kriz etkisi yarattığını ve dolayısıyla, psikolojik yönlendirmelerin ve manipülasyonların krizi tırmandırdığını, psikolojik saiklerin (güdülerin/sebeplerin)de kriz meydana getirebileceğini anlamış oluyoruz.

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..