- Kategori
- Deneme
Kronoloji 7
10/02/98
FULYA/İSTANBUL
BİR GENÇ SAHİLDE
Sahilde bir genç vardı
Sebepsiz yere dünyaya gelmiş
Bir genç
Ummanın sonunu aramaktaydı
Denize bakarken
Göremediğini düşündü
Denizin derinini
Hep satıhtaydı bakışları
Aradığı çizgi
Bulutlarla beraber kaybolmuştu
Üzgündü genç
Sebepsiz yere
Aniden küskündü
Bekledi dalgaların
Bütünleşmesini kıyıyla
Çekilen dalgayla beraber
Denizin kıyıda bıraktığı iz de
Yok olmuş ve kaybolmuştu
Güneş sıcaklığıyla beraber
Çömeldi genç
İzi kazarak belirlemek için
Ama çabaları nafileydi
Her dalga ile beraber
Kazdığı derin çizgi de
Kaybolmuş ve yok olmuştu
Denizin sessiz sesi
Dalgalarıyla beraber
Yükselmeye başlamıştı
Bulutlar kalabalıklaşmış
Tüller halinde
Denize düşmekteydi
Gencin vücudunda hissettikleri de
Keza öyle değişmişti
Sulu bir ıslaklık
Vücut ısısını da etkilemişti
Üşüme hissiyle beraber
Genç
Ummanın çizgisini aramaktan vazgeçmişti
Tek hissettiği
Vücudundaki titremeydi
Belki de ıslaklıktan
Kurtulma arayışıydı
Ya da
Geçirdi içinden
Islaklıkla bütünleşmek için
Yüzerim dedi
Öyle de yaptı genç
Kulaçlarıyla denize saldırdı
Artık soğukluk düşüncesi
Yok olmuş ve kaybolmuştu
Yüzdü genç ardısıra
Ummanın çizgisine doğru
Çizgide kendini belirlemek için
01/02/98
FULYA/İSTANBUL
YENİ YIL
Bir yılda doğmuş biri
Biri biri ardına
Yılları ekledikten sonra
Yepyeni bir yılda
Eskiyen bir yıldan sonra
Soluklanıyor
Güzel düşünüyor
Bu yıl için
Eskiyenden de özel
Bu yıl düşüyor
Gönlüne
Bu biri
Bu yıl
Kendisi gibi yıllanmış
Birinden
Bir müjde bekliyor
Belki de
Geçiriyor içinden
O yıl işte
Bu yıl
Eskisinden yeni bir yıl
Yepyeni bir yıl
Düşündürüyor
Bir yılda doğmuş birini
Bu yıl içinde
Başka birini
24/11/97
İzmir
“ gün doğarken... “
Tandan bile evvel, bir gecenin son demlerinde uyanıverdim koltuğun üzerinde ve televizyon halen açık. Yanımda yarım kalmış bir bira. Gönlümdeki ağrı biraz olsun dinmiş. Dünün yağmurlu ıslak yorgunluğu var. Sigara paketi tarafımca tüketilmiş. İçimde bir sabah 5 sıkıntısı. Uykum geceden alınmış. Vücudumda rahatsız yatmış olmanın tutukluğu. Dayanılmaz sigara isteği beni kilometrelerce yola düşürdü. Mevki Üçkuyular / İzmir. İyi bir tuzlama çorbasının ardından İnciraltı sahilleri. Şarkılar ve türküler ardısıra. Peşimde kediler köpekler, martılar... Güneşin patlamasına çeyrek kala yüreğimde bir özgürlük havası. Beste besteleri beslemekte. Aklımın köşeucunda, yüreğimin taç yapraklarında dünkü acıların örmüş olduğu P........ Kendimi güvende hissettiğim tek sığınak. Görüşebilmek için onunla daha çok saat var. Acılarım şarkı çığlıklarına dönüşüyor. Bir poyraz bir poyrazı izliyor. Başörtü gibi vücudumda pardüsem dalgalanıyor. Kafamdaki peşisıra düşünceler ardısıra açılıyor. İlk gün ışığıyla beraber doğa berraklaşıp netlik kazanmaya başlıyor. 2 velet serseri köpek benimle kudurmak için peşimdeler. Onları kediler izliyor. Onlara nispet yaparcasına martılar alçaktan uçup çığlıklarıyla dalga geçiyorlar. Limit anının dayanılmaz lezzeti burnumda. Midemden yükselen mutluluk vücudumu harekete geçirmiş köpeklerle koşturuyorum. Kanımla damarlarıma pompalanan bitmeyen enerji çay susuzluğuna sebep oluyor. Bu nasıl bir tamı tamına bütünlük doğayla. Tekneye düşmüş balıkçı insanlar bile bozamıyorlar. Nefesim kesik kesik türdeşlerimin olduğu çay ocağına cinsiyet problemi yaşamadan oturuyorum. Tıpkı askerdeki gibi çoğu benim Anadolu insanım. Yürekleri tertemiz, yağız yağız bakmaktalar. Aralarında farklı bu tipin ne aradığını anlamaya çalışıyorlar. Aslında anlaşılacak birşey yok, ben de onlar gibi bir Türküm. Sadece makyajım değişik o kadar! Bunu farkettiklerinde yarım kalmış sohbetlerine devam ediyorlar. 30 bin TL değerindeki karbonatlı çaya 50 bin TL ödedikten sonra evime doğru yola çıkıyorum. Endonezya’ dan beridir ilk kez özgürlüğümle beraber. Günaydın Türkiyem