Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '17

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

KT 125: “Abla”ya Özel Şeyler Söyleyen Güzel Bir Film; Sudaki Kız.

Yağmur! Sabaha karşı başlamış, usul usul, şırıltıyla yağmakta… “Abla” bir süre yatak keyfi yaparak dinler ama ego'su Sebastian dürter, kediler ıslak ve aç! Peki! Birkaç gündür süren ayaz ılık, hafif lodosla yer değiştirmiş, havada hayırdır inşallah! bahar kokusu, bir iki ürkek kuş cıvıltısı…
 
Tel sürgü kapının dışında Küçücük, içerde “abla”, marketçi Rıza’dan alınmış büyük sigara kolisini, yüz küçük kutuya uygun boya getirirler: Küçücük her hart!, hırş! sesiyle, bebek kedi boynunu merakla uzatarak içeri bakar, “abla” anlatır, "buna koli denir, şimdiiiii bunu şurasından işaretliyoruz, kesiyoruz, neden, büyük de ondan, küçültmemiz gerekiyor…" Verandanın bir kenarına birikmiş temiz yağmur suyundan, bir koşu içip gelen Küçücük, birer düzine kutunun yerleştirildiği temiz naylon torbaların koliye yerleşmesini, kolinin cart! cart! sesiyle yapıştırılmasını aynı eksilmez dikkatle izler.
 
10:45, MovieMax’de 2006 ABD yapımı Sudaki Kız’ı izlemeye niyetlenen “abla” Küçücük’ten özür diler, perdeleri kapatır, verandadan gelen güneşi keser. Sevdiği ve diğer filmlerini de severek izlediği bir yönetmen M. Night Shyamalan yönetiminde Paul Giamatti, Bryce Dallas Howard… Bir su perisi, apartmanda kalan Uzakdoğulu kadının kızı aracılığıyla deşifre ettiği bir masalın kahramanı, başrolde… “Abla”, bir Orta Avrupa masalını, mutfaktaki kuyudan evin kadınlarıyla dostluk kurduğundan cezalandırılan bir başka su perisinin öyküsünü anımsar. Filmin başında, insanların, sudakilerle aralarına ayrılık girmeden önceki zamanı anlatan kısa bir çizgi öykü vardır: İşaretler, insana özgü yetenekler, sembollerle dolu, bazı yerleri “abla”ya özel şeyler söyleyen güzel bir film!
 
Cumhuriyet Bilim Teknik ekinde, epey zaman önce okuduğuna göre; şekerli su eriyiğinin, suyla seyreltilmesi durumunda, şekerin bilgisini hangi aşamaya kadar taşıyabildiğinin araştırıldığı bir deney sonunda, suyun hafızası olmadığı anlaşılır. Yakın zamanda okuduklarına bakılırsa, su, iyi/kötü davranışa tepki verir, dahası boyutlar arası varlıklar barındırır. Haftada ortalama bir kez, suyun bedeni sağaltıcı, onarıcı özellikleri üzerine mail alan “abla”nın, suda doğum konusunda okuduklarına göre anne rahmindeki sıvıdan su ortamına doğmak, bebek için akciğer solunuma geçiş sırasında yaşanan pek çok travmanın atlatılması demek! Balina ve yunusların iletişim için kullandıkları titreşimlerin su doğumlarındaki rollerini de çok ilginç bulan “abla”nın beğenerek okuduğu Sirius Gizemi kitabında Robert Temple, hem suda hem karada yaşayabilen insanlardan söz eder.
 
Uzun zamandır okuduklarını üst üste koyan “abla”, okyanusların neden bu kadar orantısız biçimde fazla olduğunun açıklamasına ulaşacak gibidir. İnsan bedeninin yüzde yetmişi su, hem de tuzlu suysa, Dünyanın büyük kısmının tuzlu sularla kaplı olması çok mantıklıdır ona göre… "Dalga ve gel-git’ten elde edilebilecek düşük maliyetli temiz enerji bizim bile ilgi ve inceleme alanımıza girmişken" der, "sudan geldiğimize göre suya dönmemiz kaçınılmazdır belki!"
 
Filmden sonra perdelerini açan “abla” yeniden yağmaya başlayan yağmuru izleyip, paralı kanalda 50’ler 60’ların hit parçalarını dinlerken, rastlantı diye bir şey yoktur, Jose Feliciano, Rain! Yıllar önce, o zamanki adıyla Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda, sahnede koyu renk gözlüğüyle körlüğünü gizleyen, tuhaf beden hareketleriyle Rain’i söyleyen Jose Feliciano, karşısında yağmur altında girişte verilen promosyon yağmurluklara sarınmış seyirci! İnanılmaz bir görüntü, en Tanrıtanımazı imana getirebilecek muhteşem müzik!
 
“Abla” dinler; çok sevdiği bu parçayı, yüzünü iki eliyle tuttuğu sevgiliyi öper gibi, içer gibi dinler.
 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..