Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '17

 
Kategori
Komşuluk
 

KT 129: Kar! Yazlık Ev Camından Görülebilecek Az Sayıda Manzaralardan Biri!


Birkaç gündür, tekkeyi bekleyip çorbayı içen namıyla anılıp aynı nedenle akranlarından az daha iri Lucky ortada yok! Geri kalan tayfa, verandanın köşesinde şimdiden öbeklenmiş incecik tozuyan kar altında öğle öğününü tüketmekte… “Abla” sabahki bulutlu ama güneşli havaya aldanıp tüten soba isi koktuğundan yıkayıp verandaya, çamaşır ızgarasına serdiği tül perde ve koltuk örtülerini merakla gözler. Üstü kapalı veranda yağış almaz ama savrulan kar, ızgara üzerinde topaklanır daha da tuhafı pamuklu örtüler donar, rüzgârla garip biçimde uçuşur. Beklemenin anlamı yok diyerek ızgarayı içeri taşır, çamaşırların karını silkeler, içeride yeniden serer. Soba, komşuya dualar ettirerek gürül gürül yanmakta…

İki gün önce gelip oğlu için antibiyotik soran bitişik komşu, “abla” hiç ilaç kullanmadığından, küçük bir kavanozda üç beş çay kaşığı kadar toz zencefille bal karışımı doğal pastil ve bir limon alıp evine dönmeden, birlikte kahve içerler. Hanım anlatır, kendisinden 12 yaş küçük ikinci eşi bitişik sitede birkaç evlik bir tesisat işi alınca, yüksek öğrenim gören, sömestr tatilleri de denk düşen kızı ve oğluyla, ailece, akrabalarının “abla”ya bitişik evine gelirler; oğlan “abi” dediği evin babasına yardıma gider, yediği şiddetli poyraz yüzünden ateşlenir. İkinci eşinin, evlendiklerinde ilkokula giden çocuklarına nasıl iyi davrandığını, kocasıyla birbirlerini nasıl sevdiklerini, Sevgililer Günü dolayısıyla eşine yazdığı sevgi dolu mektubu, adamın işe giderken ona yazıp bıraktığı sevecen cevabı anlattıkça anlatır. Kendisinden iki yaş küçük komşu “abla”ya öğütler verir; "çok güzel kadınsın, böyle elini eteğini çekmek olmaz, şu saçını boyayalım, iki dakikada bak nasıl…" Arada hafif hafif tüten soba, “abla”nın münzevî yaşamı konulu sohbeti ara sıra kendisine çevirir. Komşu, “abla”nın hiç zamanım yok, çalışmam lâzımlarına hiç aldırmadan yeminler ederek gider.

Ertesi sabah öğleye doğru, soba üzerinde pişirdiği kestaneleri ufak bir çıkın yapan “abla” yan tarafa geçer, komşu onu görür görmez "dün gece sabaha kadar senin sobayla uğraştım" diye girer söze, "onu halledeceğiz" der "o öyle olmaz!" Kahvelerini içerler, falına baktığı “abla”nın sırt çevirdiği ve barışmak için yollar arayan, adında t harfi bulunan birinden haber alacağını bildirir, ufak tefek biiiir sürü göz aydını müjdeler, sohbetin uzama eğilimi üzerine de kızına dönüp, "hadi şu sobaya bakalım!" talimatıyla "abla"nın evine giderler.

"Ömrümde hiç böyle şey görmedim!" Komşunun 20 yaşındaki kızı elinde kürek olarak kullandığı servis kaşığı, baca deliği içine dehşet içinde bakmakta! Bir önceki soba sezonu sonunda “abla” temizlik olsun diye bir tabaka kadar cam elyafı yakmış, bir takım soba borusunu kullanılmaz hale getirmekle kalmamış, bacayı da tıkamış. Tüm o tütmelerin, gözünden yaşlar gele gele ısınmaya çalışmaların nedeni bu! Kızın anası da hayretler içinde! “Abla” borulardan vazgeçerek atlattığını sandığı meselenin bu derece büyümüş olmasından şaşkın ve aymazlığı yüzünden mahçup! Kız elini sokabildiği kadar yerde eski hantal bir İngiliz anahtarıyla vurup kırarak daracık kalmış baca deliğini ferahlatmaya çalışır, ikinci aşamada uzun bir ipe bağladıkları taşı çatıdaki baca deliğinden aşağı yollarlar, deliğin dibinde bekleyen komşu bir naylon çuvalı ipe bağlar, seslenir, kızla “abla” yukarıdan çekerler, böylece baca temizlenir. Yeni merdiven olmasa işleri çok zor. Salonda “abla”nın sesini çıkar(a)madığı düzenleme yapılır, ana-kız sobanın yerini tütmemesini garantilemek üzere birkaç boru ve dirseği devre dışı bırakacak biçimde değiştirerek, bacanın tam altına kurarlar. Bütün bu işleri onca tersliğe karşın öyle iş bilir, o derece hızlı yaparlar ki “abla”nın bunun karşılığını nasıl öderim, nasıl altından kalkarım düşüncesi arasında salonun yeni biçimine direnecek zamanı olmaz.

Babalarının işi biter, getirdikleri ve kaldıkları sürece tam zamanlı yaktıkları elektrik ısıtaçlarını arabalarına yükleyip yola çıkmadan önce “abla” soba tutuşturmakta kullansın diye okunmuş gazetelerini bırakmak için uğrayan ana-kız sobayı da tütme var mı diye havayı koklayıp soruşturarak kontrol ederler.

Başlarda televizyonun tam karşısındaki koltukla yer değiştiren sobanın konumu “abla”ya tuhaf gelir; ertesi gün öğlen kar başlayana dek. Cam kapı önündeki koltuğa sobayı sağına alarak yerleşen ve camın dibinde bu sayede sıcacık, hiç üşümeden, altın gümüş boncuklarını saran “abla” bir yandan da camın yarısına sıçrayarak içeri girebileceğini sanan Küçücük’le söyleşir.

Kar yağışı yoğunluğunu artırarak sürer. “Abla” poyrazda Küçücük üşümesin diye verandaya kuytuya koyduğu köşeli derin plastik çöp kutusu içine eski bir çarşaf, anneannesine ait eski bir pazen gecelik koyar, dışını da annesinin eski sabahlığıyla ve naylonla sıkıca sararak yalıtır. Küçücük’ün geceyi sıcacık geçirmesi için “abla”nın yaptığı düzenlemede kullandığı sabahlık, üzerinde iki bahar önce hafta sonu için gelen küçük kız kardeşinin gebe kedilerden birini sabaha dek başını bekleyip 45 dakika arayla 3 bebek kedi doğurttuğu sabahlıktır. Bebek kedileri kapıya koyup gidemeyeceği için kardeşiyle İstanbul’a gitme planından vazgeçen “abla”, bebek kedilerin büyüme sürecine, o muhteşem döneme tanıklık eder. Ve kıskanç analarının ellerini, kolunu ısırmalarına aldırmayıp okşadığı küçüklere öyle bağlanır ki anne kedinin bebeklerini üç haftalıkken, doğum sırasıyla enselerinden tutup evden götürüşüne, arkalarından şakır şakır gözyaşı döker.

 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..