Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '07

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Küba seyahatim

Aşk ve İhtilaller Ülkesi ,
Küba Batı Hint Adaları içinde en büyüğüdür. Gerçekte iki adadan ve 1600 kadar da sularla çevrili çok ufak kara parçalarından oluşur. İkinci ada, ufak Pines Adası’dır. Asıl büyük olanı, uzun ve dardır. Kuzeyde ABD’nin en güney ucuna yakınlığı 145 kilometredir. Meksika’ya biraz daha uzak düşer. Yakınında Bahamalar, Jamaika ve Haiti de var. Atlantik’e açıktır; ama yarı-tropik bir iklimde yaşar. Öte yandan, büyük dalgalar Havana limanının kıyılarını sürekli olarak döverler. Kasırgalar da sıktır. Yağmur az olduğundan, sık olmasa da, kuraklık çekilir. Bizdekine benzemeyen bir özelliği yağışlı ayların mayıs ile ekim arası oluşudur. Toprağın yarısının ekilebilirliği başka birçok ülkeye göre yarar sağlamaktadır. Yarısından fazlası düz, gerisi dağlıktır.

Çocukluğumdan beri sosyalist düşüncenin yaşayan önderlerinden Fidel Castro düşüncelerimize hep ışık tutmuş ve örnek olmuştur ütopyamıza.Fidel yaşayan örnek iken onun yanıbaşında Che Guevara ;isyanın , başkaldırının, sınır tanımamazlığın bayrağı olarak duvarlarımızı süslemişti.
“Che, Çağımızın En Mükemmel İnsanı”
“Che Guevara’ya ne kadar hayran olduğumu biliyorsunuz.Aslında onun sırf bir aydın değil, çağımızın en mükemmel insanı da olduğuna inanıyorum. Bir savaşçı, bir insan ve kuramlarını mücadele anındaki kişisel deneyiminden türeterek devrim davasını ileriye götürebilmiş bir kuramcı. “ olarak tanımlıyor Jean Paul Sartre , Che’yi
31 ağustos – 6 Eylül arasındaki seyahatim öncesinde koluma geçici bir Che dövmesi bile yaptırdım.Yanıma da Che’nin “Siyasal Yazıları”nı da aldımki kendi toprağında daha anlaşılır olsun diye.Her zaman gülümseyen yüzüyle Che , bir radyo konuşması kitabın ilk yazısı ekonomik ve siyasal bağımsızlık üzerine Küba’nın kilometre taşları;
10 Ekim 1868 ;Manuel de Caspedes İspanya’ya karşı birinci bağımsızlık savaşının başlangıcı
24 Şubat 1895 ; Marti, Mocco, Gomez’in ikinci bağımsızlık savaşına karar verdikleri tarih
12 Ağustos 1933 ; Diktatör Machado bir halk ayaklanmasıyla kovuldu
26 Temmuz 1953: Fidel Castro’nun Moncada kışlasına saldırısı
1 Ocak 1959 : Küba Devriminin zaferi
Che’den alıntılar;
“ Komünist bizi şoke eden kimsedir”
“Köylüler bize sağduyularını biz de köylülere isyan duygularımızı öğrettik”
“ Küba Devrimi’nin topu topu ikiyüz tüfeği vardı.”
“Süngüler ve mermiler birgün el değiştirebilir ve katiller kurban olabilirler.”
“ Tabiatı yorumlamak yeterli değildir, onu değiştirmek lazımdır.”
“ Herkes düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür”
“ Gerçekçi ol imkansızı iste”
Paris’ten kalkalı dört beş saat oldu daha dört saat var, kulaklarımda Latin Caz melodiler, başka bir şey şu bulutların üstünde pamuk şekerler üstünde ayakuçlarında yürümek.
Şimdi Metin Demirtaş’tan aklımda kalan bir dize var
“varmak için o güzel yarınlara bizim de dağlarımız vardır Che Guevara” diye .
İşte benim karalamalarım:
“bizim de şairlerimiz var Che Guevara meydanlarda haykıracak
bizim de kalemlerimiz var Che Guevara noktasına kadar yazacak
bizim de kanımız var Che Guevara son damlasına kadar akacak
bizimde dağlarımız var Che Guevara o güzel günlere varacak”
Liderleri yok olmuş uluslar tarihten silinirler
Liderlerine sahip çıkamayan uluslar tarihten silinirler
Liderleri olmayan uluslar tarihten silinirler.
Air France ile uçuyoruz.Servis kalitesi yerinde önümdeki arkadaşımızın dayanamayıp sigara içme teşebbüsünde bulunması ile yolculuk noktalandı.Önce Atlantik üzerinde küçük adacıklar ve Küba, yemyeşil şekerkamışı tarlaları.Havaalanına indik genişçe bir salondan geçiliyor neredeyse bütün ülkelerin bayrakları sallanıyor tavandan Türk Bayrağı da var.Havaalanı küçük ve basit sıradan , ama ülkeye ilk girişte bir ürperti yaratıyor görevliler pek ciddi.Güvenlikten geçip otobüse ulaşıyoruz.Sigara içen arkadaş yüzünden bekliyoruz, otoparktaki araçların pek çoğu 50 veya 60 model Amerikan arabaları dökülüyor, tek tük Japon ve Kore arabalarına da rastlanıyor.Otele doğru ilerliyoruz.Binalar hayret verici sanki elli yıldır bu ülkeye bir tek çivi çakılmamış, elli yıl önceki hali neyse o, her yer dökülüyor ve kapı önlerinde insanlar sohbette.
Otelimiz “Otel Nacional de Cuba” 1930 yılında yapılmış çok güzel bir bina deniz kenarında otoparkında yine Amerikan otomobiller üstü açık bazılarının, taş merdivenlerden çıkınca elli yıllık yer ve duvar seramikleri , asansörleri.Resepsiyonun hemen solunda Alberto Corda’nın , Raul Collares’in, Salas’ın , Che fotoğrafları, Che hayatın her yerinde golf oynarken, silah tutarken, puro içerken, şeker kamışı biçerken.Otelin girişinde güvenlik var, Küba vatandaşları Otele giremiyor, yalnızca alt kattaki bara ayrı bir kapıdan girebiliyorlar.Resepsiyonda para bozdurabiliyorsunuz, banka gibi çalışıyor, çoğunkla Amerikan Doları bozuluyor.Altkattaki marketten her türden Che tişörtü, Havana hediyelik eşyaları almak, visa ile ödemek mümkün, visa ile otelden nakit çekim işlemi de yapılıyor, Amerika Küba’ya ambargo uyguluyor ama Visa ödemelerini rahatlıkla kabul ediyor, acayip bir durum. Parqa sınır tanımıyor.
Havana (İspanyolca La Habana, tam olarak San Cristóbal de La Habana), Küba`nın başkenti. 2, 2 milyon nüfusuyla hem Küba`nın hem de Karayipler`in en büyük şehridir.
Havana 1515 yılında Conquistador Diego Velázquez de Cuéllar tarafından, bugün ismi Batabanó olan şehrin yakınlarında kurulur. 1519 yılında Havana, bugünkü bulunduğu yere taşınır. Şehir, bulunduğu konumun uygunluğu neticesinde gelişerek, önemli bir ticari ve askeri liman haline gelir.
Şehir , değerli hazinelerle yüklü İspanyol gemilerinin buraya çektiği korsanlar tarafından çok sayıda saldırıya uğramıştır. Şehir 1538`de yakılmış ve 1553/1555`de yağmalanmıştır. Havana 1607`de İspanyol kolonisi Küba`nın başkenti olur. Büyük Britanya1762`de şehri alır, ve daha sonra Florida karşılığında değiş tokuş eder. Şehrin tekrar İspanyollara geçmesiyle, Amerika`nın en güçlü korunan şehri olarak yapılandırılır.
ABD`deki yasaklı zamanlarda, Havana Amerikalı turistler için sevilen bir cazibe merkezi olmuştur. Her ne kadar gece klüpleri ve kumarhaneler, ABD`deki yasakların kalkmasıyla da varlıklarını sürdürebilmişlerse de , 1959`daki Küba devriminin akabinde kapatılmışlardır.
Özellikle görülecek yer, barok ve neoklasik anıtlarıyla beraber en eski ispanyol koloniyal yerleşiminden olan La Habana Vieja `dır(Eski Havana ya da tarihi semt). Burası 1982`de UNESCO`nun Dünya kültür mirası altına alınmış olup ve o zamandan beri bölge bölge restore edilmektedir. Bunun dışında bir başka görülmeye değer yer ise, İspanyol valisinin o zamanlardaki makamı olan Castillo de la Real Fuerza`dır. Başka bir yer ise körfez girişinin doğu tarafında olan La Cabañahisarıdır.
Havana’da ilk akşam yemeğimiz için şehrin San Fransisco bölgesinde yer alan Cafe de Orient’e gittik.İki katlı bir bina ; girişte uzunca bir bar ve üst kat restoran.Tavanın neredeyse tamamı vitray çalışılmış.Bir piyano , viyelonsel, tumba eşliğinde Latin caz.Yemeklerde , Deniz mahsülleri, et , tavuk istediğinizi bulabilirsiniz.Yemek esnasında puro istedik , purolar geldi, tane fiyatları 5 Pezo’dan 20 Pezo’ya kadar değişiyor.Bir Pezo eşittir bir Euro gibi, isteyenler aldı, fakat garsonun para iadesi neredeyse bir saat sürdü.Siz kolaylık olsun diye adama bir pezo iki pezo veriyorsunuz beş pezo almak için , adamın kafası karışıyor, işin içinden çıkamadı.

Yemekten sonra otele döndük, internet tanıştığım bir arkadaşım var Jose Raul. Jose ekonomi fakültesinde öğretim üyesi imiş 25 Dolar maaş olunca işi bırakmış.Son birkaç yıldır Küba’da ekonomiyi rahatlatmak halkın gelir düzeyini artırabilmek amacıyla bazı küçük girişimlere izin verilmiş.Mesela evinizin bir bölümünü yada tamamını kiraya verebiliyorsunuz.Evi bir lokanta gibi çalıştırabiliyorsunuz, caddeye açılıyorsa , caddeye açılan pencereden satış yapabiliyorsunuz.Ama bu tip işte başkasını çalıştıramıyorsunuz sadece aile fertleri çalışabiliyor.Jose bu açıklığı görünce bir internet portal kurmuş www.mycubatravel.com bu portala 60 civarında kiralık evden oluşan bir ağ kurmuş internet üzerinden dünyanın her yerine pazarlıyor, aynı zamanda rehberlik yapıyor.Harika bir rehber, çok dürüst.Bu kiralık evler 30 -40 Euro’dan başlıyor otelle de 100 Euro’dan başlıyor bir gece kişi başı konaklama.

Jose bizi ilk akşam bir bara götürdü.Küba’ya özgü bir şeyler içelim derseniz derseniz; Mojito, Cuba Libre, Havana Clup, Daiquri öneririm.Müzik ve dans Küba ‘da yaşamın neredeyse temel unsuru, farklı bir ritim, taaaaaaaaaa Afrika’dan Latin Amerika’ya uzayıp gidiyor.Her barda ve cafede restoranda ayrı bir grup var.Müzisyenler çalışmalarını bitirince kendi cd’lerini masalara getiriyorlar, canlı performansını izlediğiniz müzisyenlerin cd’lerini 10 – 15 pezoya.Fiyatları hep pezo olarak veriyorum günlük alışverişte convertible pezo’dan başkası geçmiyor, paranızı Pezoya çevirmeniz lazım iki tür pezo var birincisi convertible ikincisi de halkın pezosu, bir convertible pezo eşit bir dolar , komisyonlardan dolayı 100 dolar karşılığı elinize 80-85 pezo geçiyor. Alabilirsiniz, Latin Danslarını bilmeseniz de piste çıkın müziğin öyle bir ritmi var ki , bir yerlerden yakalıyorsunuz.Barlarda yabancı turistlerin yanı sıra Küba vatandaşlarına da rastlıyorsunuz harika dans ediyorlar, istediğinizle dans edebilirsiniz kimseden çekinmeyin hep birlikte dans etmenin hiçbir sakıncası yok birkaç dakika içinde sallanmasını öğreniyorsunuz.Çok eğlenceli yerler.Miramar’da Atrıl, Otel’in karşısında Rojo Capri güzel mekanlar.

İkinci gün Setur’dan rehberimiz İhsan Bey ‘le şehir turuna başladık.İlk durağımız Atatürk Caddesi üzerinde yer alan Atatürk Büstü.Büstü bakım nedeniyle yerinden kaldırmışlar.Büst yaşlı bir ağacın altında.Caddenin bulunduğu semt Havana’nın en lüks semti, iki katlı harika evler deniz kenarında, bakımlı olanları daha çok yabancı elçiliklerin binası.

“Zapata Caddesi ile Salvadar Allende Bulvarı’nın kesiştiği yer gibi
adreslerin tanımlandığı, devrimci bir geleneğin ve anti emperyalist ruhun
her sokakta hissedildiği Havana’nın en önemli caddelerinden birinde, bir
başka büyük devrimcinin, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olduğu
belirtilmiş. Doğum tarihi olarak ise; 19.5.1881 yazılmış. Ayrıca kaidede
‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ sözlerinin Türkçesi ve İspanyolca’sı yer almış.”
Buradan Romeo ve Juliet purolarının satış mağazasına geçiyoruz.Mağazada istemediğiniz çeşit purolar, fiyatlar duty free ile yaklaşık % 25’lik bir fark var.Faturalı olmak kaydıyla istediğiniz kadar alabiliyorsunuz.Her yerde size puro satmak için yaklaşanlar oluyor, çok gizli bir iş yapmanın heyecanıyla hareket ediyorlar.Bunlarda fiyatlarda 30-40 pezo , havaalanından faturasız iki kutudan fazla çıkartmanız yasak, aslında faturasız hiçbir şey çıkartamazsınız başınız derde girebilir.Orada kaldığınız sürece yetecek kadarını almanızı öneririm, çıkışta Havana Duty Free’den ya da İstanbul Duty Free’den alabilirsiniz fark % 5 falan.
Romeo Juliet mağazada aynı zamanda Rom satılıyor, bizim grup çok takılınca purolara, ben de yolun karşısına daha gölge olan tarafa geçtim fotoğraflamak için, meğer orası da otobüs durağıymış, biraz sonra bir okul servisi durdu önde öğretmenler arkada öğrenciler, hep birden çıklıklar alkışlar otobüse davet ediyorlar falan, ne olduğunu anlayamadım.Aslında tüm çığlıklar davetler Che tişörtüm içinmiş sonradan anladım.

Rome Juliet sonrası birHristiyan mezarlığının önünden geçiyoruz, mezarlığa giriş ücretli, burada sınıf farkı mezarların şekline yansıyor, çok temiz ve bakımlı bir alan.Oradan geliyoruz “Devrim Meydanı’na” Küba ile ilgili tüm gördüğünüz resmi fotoğraflar burada çekilmiş, Casro’nun 59 yılı şehre ilk girişte Che ve Camillo ile birlikte ilk konuşmayı yaptıkları alan, tüm resmi kutlamalar bu alanda yapılıyor.Oldukça büyük bir alan, alanı çevreleyen binalardan biri Che için yapılmış çelikten yapılmış bir grafikle kaplı, önünde resimler çektirdik. “hasta la Victoria semprie” , “her zaman zafere kadar” sözü de altta yer alıyor.
Bu binan tam karşısında uzunca bir kule anıt var.Kule anıtın önünde Jose Marti heykeli.

José Julián Martí Pérez, (d. 28 Ocak1853 – ö. 19 Mayıs1895). Küba bağımsızlık mücadelesinin öncüsü, şair ve yazardır.
1853 yılında Havana`da doğan Marti, 17 yaşındayken sömürge yönetimine muhalif eylemleri nedeniyle İspanya`ya sürgün edilmiştir. İspanya`da yaşadığı dönemde, Küba`da siyasi hükümlülerin maruz kaldığı eziyetleri anlatan bir broşür yayınlamıştır. Zaragoza Üniversitesi`nden mezun olduktan sonra Mexico City`e (ciudad de Mexico) gitmiş ve burada edebiyat çalışmalarına başlamıştır. Askeri darbenin oluşturduğu rejime karşı muhalefeti nedeniyle bu ülkeden ayrılmak zorunda kalan Marti, Guatemala`ya geçmiştir ancak hükümetin baskısı nedeniyle buradan da ayrılmak zorunda kalmıştır. 1878`de genel aftan faydalanarak Küba`ya dönmüştür ancak İspanyol yönetimine karşı mücadelesinden dolayı tekrar sürgüne gitmek zorunda kalmıştır. Önce İspanya`ya daha sonra da ABD`ye gitmiş, New York`da bir yıl yaşadıktan sonra Venezuela`ya geçmiştir. Venezuela`ya yerleşmeyi ummasına karşın buradaki diktatörlük rejimi nedeniyle tekrar ABD`ye dönmüştür. 1895 yılında ise Küba Bağımsızlık Savaşı için ABD`yi terketmiştir.

11 Nisan1895`te Jose Marti, aralarında Generalísimo Máximo Gómez y Báez`in de bulunduğu sürgündeki muhaliflerden oluşan bir güçle Küba`ya ulaşmıştır. 19 Mayıs1895`te Dos Rios savaşındaİspanyol güçleri ile girdiği çatışmada yaşamını yitirmiştir. Mezarı Santiago de Cuba`da Santa Efigenia mezarlığındadır.
Turumuz devam ediyor, buradan parlemento binasına geldik, bina pek görkemli önünde faytonlar şehir turu için bekliyorlar.Tam karşıda halk pazarı .Halk mağazalardan alışverişini karne ile yapıyor, her dükkanın önünde de uzun kuyruklar, basit bir kırtasiye dükkanı önünde kuyruk, biz de olsa dükkan sahibi iflas etmiş görüntüsü veren yerler.Halk pazarında ağırlık sebze ve meyve et açıkta satılıyor, halk alışverişini farklı bir pezoyla yaptığı için fiyatlar düşük.
Ernest Hemingway’in sık takıldığı kafenin önünden geçiyoruz.Otobüsler oldukça eski ve tıklım tıklım.Biraz ilerde “ Devrim Müzesi” önünde devrim anında kullanılmış olan zırhlı araçlar daha çok lunapark alanında çarpışan otolar gibiler.
Havana Club Rom’larının yapıldığı bar’a geçtik üç katlı bir taş bina.Asıl fabrika burası değil, burayı bar ve gösteri yeri olarak kullanıyorlar ve Rom’un yapılışını anlatan üç katlı bir animasyon merkezi.Girişte basit bir makine var iki çarkın arasına şeker kamışı bir ucundan veriliyor, aradan şeker kamışı geçerken suyu kapta birikiyor, biriken suya rom ilave edilerek servis yapılıyor ki tadı doyumsuz.
Bir rehber eşliğinde binayı gezmeye başlıyoruz, kullanılan fıçıların özelliğinden tutun da tüm ayrıntılar görsel bir şölene dönüştürülmüş.Çıkışta ise “Havana Club Bar”.Bardan yürüyerek Plaza de Armas’a geçiyoruz.Bu meydan sokak kitaplarının, restoranların, resim atölyelerinin, barların, mağazaların yer aldığı eski Havana tarafı.Bizim grup için La Mina restoranı seçmişler.Hava otuz derece boğucu bir hava, yemekleri beklerken kaldırımda bir ihtiyar bize dans gösterisi yapıyor.Birkaç yeri bir arada idare eden müzik grubu yemek boyunca ortamı neşelendirdi.Yemek sonrası gruptan ayrıldık.Eski kitapçıları dolaşıp Che’nin otobiyografisini ve tişörtlerini aldım.Caddedeki barlara sırayla uğradık, her barda ayrı bir grup müzik yapıyor, Mojito, Ron Collins, Daiquri, kahve, puro ve Latin şarkılarla akşam oldu.

Akşam şehrin dışında bir restoranda yemek yedik harika bir İspanyol mimari örneği her yer sarı kırmızı yeşil örtüler, yemek pek iyi olmasa da güzel bir İspanyol Restoranıydı.Yemek sonrası Mocamba Bar , şehrin epey dışında rezervasyonsuz girilmiyor.İçeri girince inanılmaz bir yer herkes dans ediyor.Havuz kenarında bir masa ayarlandı, sonra bir moda ve dans gösterisinin ortasında bulduk kendimizi.Defile bitince herkesin yakından bildiği Kübalı bir pop sanatçısı sahneye geldi, insanlar görmek için birbirini ezeceklerdi.Otelimize döndük geç bir saatte sabah yola çıkıyoruz.Varedero turim bölgesi iki gün de burada kalacağız.
Sabah yola çıktık Havana’dan Varedero yolunda bir saat kadar gidince “ Puente de Bacunayagua’da “ durduk.Burası bir viyadüğün yanına yapılmış konaklama yeri göz alabildiğince yeşil ve mavi.Burayı ilginç kılan diğer bir şey de burada Pina Colada yapılıyor.Pina Colada Şeker kamışı suyuna Hindistan cevizi ve arzu edilirse rom ilave edilerek yapılan bir içki, başka yerde de içtik ama böylesini bulmak oldukça zor.Dönüşte de aynı yerde durup Pina Colada’mızı içtik.
Varedero’da Melias Otelde kalıyoruz her şey dahil, burası bizim Belek gibi bir yer tüm müşterileri yabancı yerli halk yok ortada.Palmiye ağaçları altında , bembeyaz kumsalda okyanusa baka baka uyudum.buradaki kum farklı bir şey oldukça beyaz.Ertesi gün Katamaran Turuna çıktık.Katamaran irili ufaklı pek çok ada arasından geçip bir yunus çiftliğinde durdu.Yunuslar bir havuza alınmış , havuza girip yunuslarla fotoğraf çektiriliyor falan, beni pek açmadı hayvanların bu zavallı hali.Başka bir yerde durduk altımızda mercan adaları, gözlükleri alıp daldık , suyun altının bu kadar güzel olacağını doğrusu hiç düşünmemiştim, rengarenk balıklarla bir arada yüzdük.Öğle yemeği için molayı başka bir adada verdik.Öğle yemeğinde ızgara istakoz ve karides nefisti.Yorgun argın otele döndük.Varedero’dan sıkıldık ve ertesigün tekrar Havana’ya dönmeye karar verdik sağolsun Rehberimiz Jose gelip bizi Vardereo’dan aldı.
Akşam üzeri hava kararıyor yemeğe gideceğiz Jose bizi İspanyol Kalesine çıkardı.Kanter için de koştura koştura çıktık en yüksek yerine, saat dokuzda kalede nöbet değişimi ve top atışlı bir tören oluyormuş.Askerler koloniyal yani sömürge ordusu kıyafetleriyle , subaylarının kafaları peruklu, sanki yüzyıl öncesinde gibi aynı seremoni içinde geldiler topun başına , komutanlarının komutuyla top ateşlendi tam saat dokuzda, seyirciler çoğunlukla yabancı turistler, gırgır şamata, etrafta , hediyelik eşya alışveriş yerleri, Kübalılar bir şeyler satmaya çalışıyorlar nedendir bilinmez hiç pazarlık yaptırmıyorlar, hiç indirim de yapmıyorlar, alırsan al, ama güleryüzlüler, samimiler.
Jose akşam yemeği için bizi Katalan bölgesinde bir Restorana götürdü, “El Tablan de Panohu” yemekler vasat ve tuzlu tango, bolero, salsa gösterileri ise harikaydı.
Sabah programımızda ilk durağımız Che’nin Havana’daki evi.Şimdi müze olarak ziyarete açık.Havana’yı tepeden gören tarafta, İspanyol Kalesi tarafında, duvarlarda resim ve fotoğraflar ile Che’nin yatağının bulunduğu bir oda, küçük bir çalışma odası, toplantı odası, her şey son derece sade, kendisi de lüksü sevmezmiş.Evin tam yanında Havana’yı em yüksek tepeden gören San Paulo benzeri tepede dev İsa heykeli.Che’den ayrılıyoruz.
Doğruca Plaza de Armas kafeleri ve barları, kitapçıları.Eski kitaplar satan yerden Che’nin mektubunu aldım, ailesine, çocuklarına ve >fidel’e yadığı veda mektubu.
“Fidel,
Dünyanın başka ülkeleri benim mütevazı çabalarımın yardımını istiyor. Ben senin Küba`ya olan sorumluluğunun sana imkan vermediği şeyi yapabilirim. Ayrılmamızın zamanı geldi.
Bunu acı ve sevincin karışımıyla yaptığım bilinsin; burada benim kurucu umutlarımın en safını ve sevdiklerim arasında en sevgili olanı bırakıyorum ve beni evladı gibi kabul eden bir halkı bırakıyorum. Bu, benim ruhumdan bir parça koparmaktır. Yeni savaş alanlarında bana vermiş olduğun inancı, halkımın devrimci ruhunu, görevlerin en kutsalı olan nerde olursa olsun emperyalizme karşı mücadele etme görevini yerine getirme duygusunu taşıyacağım.
Başka gökler altında son saatim geldiğinde benim son düşüncem bu halk ve özellikle sen olacaksın. Öğrettiklerin için ve eylemlerimin en son sonuçlarına dek sadık olmaya çalışacağım, örneğin için sana teşekkür ettiğimi, Devrimimizin dış politikası ile her zaman özdeşleştiğimi ve buna devam edeceğimi, sonumun geldiği herhangi bir yerde Kübalı devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağımı ve öyle davranacağımı, çocuklarıma ve karıma maddi hiçbir şey bırakmadığımı ve bundan üzüntü duymadığımı, aksine sevindiğimi, onlar için hiçbir şey istemediğimi çünkü devletin onlara yaşama ve eğitim görmeleri için gereken her şeyi vereceğini biliyorum.
Her zaman zafere kadar! Hasta la Victoria semprie
Ya Devrim ya ölüm! “
CHE
Artık ayrılıyoruz Havana’dan Jose bizi alana bırakıyor, kucaklaşıp ayrılıyoruz.Havaalanında son purolar mojita eşliğinde.Görüşmek üzere Küba belki seneye Che’nin 80.doğum yıldönümünde.

 
Toplam blog
: 17
: 7229
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Fırtına arıyorum; sanki fırtınada dinginlik bulacağım. Gezip gördüklerimi ve deneyimlediklerimi  ..