Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '15

 
Kategori
Deneme
 

Kucaklamak istiyorum kendimi

Kucaklamak istiyorum kendimi
 

çalışta gün batımı


Kimin cümlesiydi hatırlamıyorum ‘ Yazmasam çıldıracaktım’. Bu cümle İnsanı yazmaya iten sebeplerden bir tanesi. Yazma eylemi üzerine daha önce de düşüncelerimi yazdığım yazılarım vardı. Şu anda uzun bir aradan sonra beni yazmaya iten sebebi düşündüğüm zaman ise dış dünyaya dahil olma istediğimin azalmasıdır diyebilirim. Bu cümle bana Sabahattin Ali’nin ‘Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım’ sözünü hatırlattı. Aslında bu da bir yazma sebebi bana göre.
 
Kimi zaman dış dünyadan gelen sesler azaldıkça azalır. Duymaz oluruz başka insanları. İç sesimiz devrededir. Hiç susmadan konuşur beynimiz, oradan yüreğimize akar durur bir sözcük ırmağı. Derinlere akan bir şelale,  suskun çağlayanlar oluruz. İnsan içine gömüldüğü zamanlarda karşılaşır kendisiyle.
 
Bu karşılaşmaların en zorudur. Kendi ruhumuzla çırılçıplak karşılaşmak bazen korkutur da dış dünyamıza geri dönmek için zorlarız kendimizi. Oysa olan olmuştur artık…
 
Yaşamı, yaşama amacımızı, kendimizi sorgulayıp yıllarca tanımak için çabaladığımız insan bedenimizdeki ruhumuz nasıl da çocuksu bakar. İşte böyle anlarda anneliğimi çıkarıp içimden kucaklamak istiyorum kendimi. Koşulsuz sevmek istiyorum. Hayata karışamayan yanlarımı sarıp sarmalamak istiyorum. Yaşamak bir kan kaybı biz ölene kadar sürecek. Biraz olsun azaltabilmek kayıplarımızı ya da en çok kanayan yaramızın alnından öpmek  ve huzur vermek ruhumuza işte bu noktada başlıyor benim için yazmak.
 
Yazmak kendimi bağrıma basmak benim için. Kendimizi yazarken insanları da yazarız aslında. Bir insanda toplanır bazen koca bir coğrafya. Kendi coğrafyamızda gezinmek ona ait olmaktır. Tanımaktır tüm engebeleri, uçurumlarından bakmaktır en diplerine, denizlerine nefessiz dalmaktır. Bazen içimizde kaybolmaktır. Bazen ölmektir sadece.
 
Ne işe yarar yazmak? İşte bu sorunun cevabını bir başka yazar da bulmuştum. ‘An gelir, sırası gelir, sabun neye yararsa ona.’ Temizler içimizi, dünyamızı berraklaştırır. İnsan yaşadığı sürece hep sorgulayacak hayatı ve kendini. Bitmeyecek insan olmanın hüznü. Sadece kendi hayatımız değil başka hayatlardaki hüzünler de bize eklenecek. Herkes bir şeyleri  feda edecek. Kimisi bir ömür verecek umutsuz bir aşk için. Kimisi idealleri uğruna verecek hayatını. Bazılarının belini yoksulluk bükecek. Bitmeyecek insan olmanın hüznü.
 
Yaşamaya değer ne varsa yaşama sebebimizdir. İnsan bakışlarını çevirdiği yerde var olur. Yazarken alıştığımız hatalarımızı düzeltme alışkanlığı hayatın özüdür. Hayatın içindeki her gerçekte bir hata  saklı. Yıllar bize bazen bunu gösteriyor. İnsan düzeltmeyi  öğrenmeli.  Sözcüklerin peşindeki insan yeni gerçekler yaratmayı da öğrenecektir. Aynı sözcüklerle yaratmanın keyfi, imgelere götürür bizi. Yazmak yaratmaktır.
 
Yazmak kendimizi de yeniden yaratmaktır aynı zamanda. Kendimi yeniden yaratmak istiyorum yazdığım anlarda. Her sözcükte doğurmak yeniden kendimi,  Kanayan yerlerimden doğmak istiyorum. Sözcükler hayatın imkansızlıklarına baş kaldırdıkça bir direnme gücü buluyorum. Yükünü boşaltan bir gemi gibi tekrar uğrayacağım bir liman burası. Burası sözcük ülkesi. Ben ülkesi.
 
Sanırım insan en çok kendi insanlığını unutmamak için yazar. İnsan kalabilme mücadelesidir belki de. Başkalarının insanlığı için çabucak verdiğimiz kararları kendimiz için vermenin güçlüğünün çabasıdır. Yazmak belki de sadece çabalamaktır. Çabalamadan nasıl öğreniriz yaşamayı.
 
     
 
  
 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..