Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '09

 
Kategori
Öykü
 

Küçüğüm

Küçüğüm
 

Yer yüzünde yaşayan insanların hepsinin hayatları birer ayrı romandır. Kimi kalın, kimi ince roman. Acıları, sevinçleri, hayalleri ile. Her hayat kendi içinde sırlar saklar, sonunun ne olacağı önceden bilinmez, romanlarda, hikayeler de aynen öyledir.

Karl Marks ın Kapital adlı kitabının ön sözünde yer alan " ALDIRMIYORSUN AMA BU SENİN HİKAYEN DER ". Sizin şimdi okuyacağınız , öyküde de herkes kendinden bir şeyler bulacaktır.

Kendi tercihi olmadan, dünyaya gözlerini açtı. Önce ağladı, hemde canhıraş bir şekilde, belkide tüm yaşamı boyunca karşılaşacağı güçlükler için ağladı. Çelimsiz bir çocuktu. Aile maddi sıkıntıda idi. Onun gelişmesi, iyi beslenmesi ikinci planda idi. Esas burada ayakta kalabilmek için, yapılacak mücadele idi.

Baba, bu durumun böyle devam etmesinin mümkün olmayacağını da dikkate alarak daha 8 aylık olan küçüğü bir yetimhaneye vermeye karar verdi. Aslında bunu bu küçük yavrunun iyiliği için yapmak istiyordu. Bebek hasta ve çelimsizdi. Yaptıda. Üzgündü ama başka yapacak alternatifi de yoktu. Bbebek sıcak bir yuva şimdilik bulmuş gibiydi.

Yetimhanenin kapısından içeri belliki gelir düzeyleri çok yüksek bir kadın ve erkek girdi. Tüm işlemlerini yaptırmışlardı. Bir evlat edinmek istiyorlardı. Kadın evlat sevgisi ile yanıp tutuşuyordu. Bakıcı kadın, durmadan tonbul, daha sağlıklı iyi bebekleri tavsiye etmekte bayağı israrcı gözüküyordu. Kadın birden arkasını döndüğünde, bizim hastalıklı çelimsiz kız çocuğunu gördü. Bebek ağlamayı kesmiş, bicik bicik gözlerle sanki beni al der gibi kadına baktı. Karar verilmişti. Kız bebek alındı. Önce özel bir doktora götürülüp, sağlığı için ne yapılması gerekiyorsa hepsinin yapılması talimatı verildi. Ev ise bebek için yeniden döşendi, özel bir oda, herşey bebek için çok özeldi. O dünyaya gelirken ailesini seçmemişti ama, Tanrı, ona doğduktan sonra böyle bir şansı vermiş oldu.
Günler, aylar ve yllar birbirlerini hızla kovalamaya başladı.

Bizim küçük kızımız en iyi okullarda okudu, en iyi ve güzel şeylerin hepsini tanıdı. Kadın ve adama ANNEM ve BABAM dediği zaman gözlerinin içinden adeta bir sevgi seli akardı.

İşte şimdi, dört yıllık üniversite bitti. Diploma töreni için günler öncesinden hazılıklar başladı. Ama kadın bir ayrı huzursuzdu, artık bu güzel kız büyüdü, kendisine hakikatin anlatılması gerektiğine inanıyordu. O akşam hep birlikte güzel bir akşam yemeğine çıkılmak için hazırlıklar yapıldı. Üç kişide hayatlarının en güzel akşamlarından birini daha yaşayacaklardı.

Yemekte içilen birer kadeh kırmızı şarabın insana verdiği rahatlıkla, kadın boğazında şimdiye kadar düğümlenen bu sırrı açıklamak için, biraz öksürdü ve genç kızın ellerini sıkıca ellerinin içine alarak, bütün gerçeği bütün çıplaklığı ile anlattı.

Kadın ve adam şimdi çok merak ediyorlardı. Kızımız ne yapacak. O ise artık yaşın da verdiği olgunlukla ayağa kalktı, CANIM ANNEM BENİM, SEN SADECE BENİ KARNINDA MİSAFİR ETMEDİN, CANIM BABAM BENİM, SEN İSE BENİM İÇİN HER ŞEYİ YAPTIN, sizleri çok seviyorum. Sizler benim gerçek anne ve babamsınız, diyerek sevgi dolu bir yürekle, anne ve babanın ellerini avuçlarına alıp, sadakatin ve sevginin en güzel örneğini, ölümsüz bir tablo haline getirdi.
Mezuniyet töreninde herşey daha güzel olacaktır, diye düşünen kadın, o gün yola çıkarak esas anne ve babayı bularak onlara herşeyi anlattı. Onların da bu törende bulunmaları gerekir diye düşündü, hadi hepberaber bu güzel günde evladımızın yanında olmalıyız dedi.

Küçük kız, artık hayatın başka bir yerinden adımlarını atacaktır, yaşam ona daha başka güzellikler sunacak, bazende mutsuz olabilecekti. Ama o hiç bir şeyden yılmayacak, sevgi dolu bir yürekle hepsine göğüs gerecekti.
Kepini fırlatırlarken, gözü türbünlere kayar ve işte der iki tane can annem ve iki tane canım babam var diyerek, kepi alabildiğince yükseğe fırlatır.

Sevmek, sevilmek hayatta olabilecek ve olmuş herşeye pozitif yaklaşmak, insan hayatını bir başka güzelleştiriyor.

 
Toplam blog
: 106
: 461
Kayıt tarihi
: 18.06.09
 
 

 Hayata daima pozitiv bir bakış açısı ile bakan, insanları incitmekten, üzmekten korkan ama hay..