Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Küçük Bir Polis Sorgusu

Küçük Bir Polis Sorgusu
 

Sabahın körü, gözlerimi açıyorum yataktan ve ani bir hareket sonrasında ayağa kalkıp, soluğu banyoda alıyorum. Yüzüme soğuk bir su vurma hadisesi sonrasında, gerisin geri dönüyorum yatak odasına… Pencereyi açıp, panjuru kaldırdıktan sonra, gözüm gökyüzünde…

Bu sabah…

Her gün olduğu gibi yine aynı şeyleri yapmaktayım.

Panjuru kaldırıp da gökyüzüne baktığımda, kapalı mı, kapalı bir gökyüzü vardı gözlerimin tam karşısında. Feci bir yağmur yağdı yağacak.

Ev ahalisi yataktayken, kimseyi rahatsız etmeden hızla giyinip, soluğu hemen her sabah gittiğim çorbacıda aldım. Her zamanki kuytu masalardan birisine geçtim ve siparişimi daha vermediğim halde, alışkanlıktan olsa gerek, garson, sıcacık, bol acılı tarafından bir ezogelin çorbasını önüme servis etti. Bir taraftan kitap okuyorum, diğer taraftan önümdeki acılı ve sıcak ezogelin çorbasını yudumluyorum.

Sabahın körü… Yani saat henüz daha 06.00 civarları.

09.00’da başlayan mesaime kadar zamanımı, o çorbacıda kitap okuyarak geçiriyorum.

Bu güne kadar o çorbacının kuytu köşesindeki masada kaç kitap bitirdim bilmiyorum.

Rahatsız edilmediğim, dikkatimin hemen hemen hiç dağılmadığı, gözlerden ırak bir kuytulukta o masa.

Veya…

Gece geç saatlerde girdiğim yatakta, okuma çabasına girişiyorum başucumdaki komidinin üzerine sıralanmış kitapları.

“Dokunan Yanar” (Ahmet Şık)

Bu hafta başından beri, o çorbacıda okuduğum kitabın adı.

İki hafta önceydi… Ertuğrul Mavioğlu kitabı imzalamak için Antalya’ya gelmişti ve ANSAN’da (Antalya Sanatçılar Derneği) kitabı imzalamıştı.

Bu sabah saat 07.30…

Kitabı okumaya devam ediyorum. Bir kaç sayfa kalmış kitabı bitirmeme. Ve birden, ne olduğunu anlamadığım bir anda iki polis memuru başımda.

“Günaydın beyefendi” diyerek dikkatimi dağıttılar.

“Günaydın” dedim.

“Kimliğinizi görebilir miyiz?” dediler.

“Tabi” dedim ve kimliğimi cebimden çıkararak memurlardan birisine uzattım. Memurlar ellerine aldıkları kimliğimin önüne, arkasına baktılar. Evirdiler, çevirdiler ve gerisin geri bana uzattılar.

“Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordular, söyledim.

Sonra mı?

Teşekkür edip, yanımdan uzaklaştılar.

Sabah sabah tadım kaçtı.

Bir çorbacının, kuytu bir masasında kitap okumak… Yıllardan beri yaptığım bir aktivite. Sabahın köründe yataktan kalkmak ve doğruca o çorbacıya gitmek… Önüme gelen çorbayı yudumlamaya başlarken, kitabın sayfaları arasında gezinti yapmak… Saat 09.00’a yaklaşırken, usulca masadan kalkıp, işyerinin yolunu tutmak…

Bu basit polis sorgusundan sonra böyle bir aktiviteden vazgeçer miyim? Tabii ki vazgeçmem. Yine sabahın erken saatlerinde, keyfim istediğinde, o kuytu masada kitap okumaya devam edeceğim. Polisin gözü üzerimde olsa da.

 

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..