Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Küçük bir sır

Küçük bir sır
 

Uzun zamandır ilk kez bu kadar geç saatlere kadar oturdum. Vize haftasının sonunda yorgunluk ve stresimi atlatmak için erkenden yatıp uzun bir uyku çekmeye karar vermiştim. Ama unuttuğum bir şey vardı: Beyaz Show!

Dolayısıyla, vermiş olduğum karardan caymam uzun sürmedi. Ve yeni kararım üzerine, programı izlemeye koyuldum. Konukların kim olduğu farketmezdi benim için. Sevmediğim konuklar olsa da izleyecektim. Hoş, uzun zamandır, Beyazıt Özürk'ün konuk almadan bile o programı en iyi şekilde yürütebileceğine inandığım için, ilgimi çekmeyen konuklar olsa bile izliyorum hep.

Bu hafta da, Fatih Erkoç dışında çok da parlak konuklar yoktu benim için. Yani programın başında öyle düşünmüştüm. Beyaz'ın Yağmur Atacan üzerinde yaptığı espirileri Yağmur Atacan'ın olgunlukla karşılaması şaşırttı beni. Yapılan espirilere gülmesinin yanında, aynı konuda benzer espiriler yaparak kendisiyle dalga geçebilecek kadar kendisiyle barışık olduğunu kanıtlayarak takdirimi kazandı [ Bu kez gönül rahatlığıyla "takdir" edebilirim çünkü benden küçük :) ]

Peki, bilin bakalım ben Beyaz'ın konuk almadan bile başarıyla programın hakkından geleceğine neden inanıyorum? Bir süre önce Kanal D stüdyolarında, Beyaz Show'da izleyici olma şansına sahip olmuştum desem? Benim için inanılmaz bir deneyimdi. Hayatımda 2,5 - 3 saat boyunca ağzımın bir kez bile kapanmadığı, ve kahkahadan karın ve yanak kaslarımın ağrıdığı ilk ve tek deneyim buydu benim için. Ekrandan görünen ve gülünen kısmı hiçbir şey değil aslında. Program başlamadan önce, reklam aralarında ve program bitiminde (yani ekranlara yansımayan kısımlarda) görmelisiniz Beyaz'ı. Görmelisiniz ki, abartmadığıma kendi gözlerinizle şahit olmalısınız.

O çok kullandığı "bizim camia" ifadesi var ya, işte o camiadan olmayan insanlarla, yani halkla olan iletişimi bu kadar mı sıcak, bu kadar mı içten ve doğal olabilir bir insanın? Hem de genç kızların hayran olduğu, erkeklerin de imrendiği bir ünlü bu...

Her neyse, gelelim şu vereceğim küçük sırra: Olur da bir gün Beyaz Show'u canlı canlı ve yakından izlemek isterseniz, stüdyoya girerken ne yapmanız gerektiğiyle ilgili ufak bir sır bu. Daha doğrusu, Beyaz Show'a katılmanın tek negatif yönünü nötr hale getirebilmeniz için...

Evet, her şey iyi güzel de, yere çömelmiş bir halde 3 saat boyunca oturmak mahvediyor insanı. Her ne kadar girerken, kapıdaki minderlerden alıyor olsanız da, bacaklarınızın tutulmaması ve münasip yerlerinizin uyuşmaması imkansız. Bu yüzden, giderken üstünüze (daha doğrusu altınıza) rahat kıyafetler giymenizi öneririm; bağdaş kurduğunuzda sıkıp rahatsız etmemesi için. Daha da önemlisi; hani girişteki minderlerden bahsetmiştim ya, onlardan çaktırmadan 2 tane almalısınız (bir arkadaşım beni bu konuda uyarmıştı, Allah ondan razı olsun!). Zaten o kalabalıkta kimse farketmeyecektir (bu yazımı okuyan yetkililer bundan sonra dikkat edecektir eminim hihih).

Reklam aralarında stüdyoya giriş-çıkışlar yasak olduğu için, bulunduğunuz koordinatlardan kıpırdamamak kaydıyla sadece ayağa kalkarak dinlendirebiliyorsunuz yorulan kaslarınızı. Koordinat değişikliği yaparsanız bir daha yer bulamayabilirsiniz, dikkat! Ve tabi yine aynı sebepten, çok fazla su içmemeye dikkat edin. 3 saat boyunca böbreklerimi kontrol altında tutabilirim derseniz o başka :)

Dediğim gibi, fırsatınız olursa mutlaka bir kez de siz deneyin. Hayatınız boyunca unutamayacağınız ve haftalarca anlatmaktan bıkmayacağınız deneyimler; ve gerçekten tüm sorunlarınızı unutuyorsunuz o saatler içerisinde. Ama program bitip de yola koyulduğunuzda, gerçek dünyaya döndüğünüzü anlamanız uzun sürmüyor çünkü bir tokat etkisi yaratabiliyor.

O günden beri, programı her izlediğimde kendimi orada hissediyorum nedense. Tıpkı dün gece de hissettiğim gibi. Aman yanlış anlaşılmasın, ünlü ve ulaşılmaz kişilere aşık olacak yaşları geçmiş bulunmaktayım ;) Sadece Beyaz'ı kendi alanında tek geçerim çünkü ondaki kusursuz bir başarı kanımca...

<özlem boral="">
 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..