Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '11

 
Kategori
Öykü
 

Küçük dev adam

Küçük ve büyük , bir, ' çocuk' delikanlıydı. 

O devirlerde, yazlık sinemalar vardı, mahalle aralarında... En büyük eğlencemiz, en keyif aldığımız şeydi, akşamları tahta sandalyeleri olan sinemaya gitmek, çekirdeğimizi almak ve heyecan içinde çitlemek... Filmlerde esas kadını ya Türkan Şoray, ya Filiz akın, ya Hülya Koçyiğit ya da Fatma Girik, esas adamı ise , Cüneyt Arkın, Ayhan Işık, Ediz Hun, Sadri Alışık ve niceleri oynarlardı.. 

Hepsi birbirinin aynı olmasına rağmen, her seferinde aynı heyecanla başlardık izlemeye… 

Aralarda, özellikle Fruko gazoz satılırdı.’ Fruko gazoz, Frukoooo gazoz!!!!....... Evladım, bize 2 fruko gazoz açıver ‘’!!!! 

Çekirdekler, gazete kağıtlarından yapılmış külahlara konulurdu. Kaç kuruştu, unutuldu. Ama kesinlikle lira değildi, kuruştu. Kabak çekirdeği pek satılmazdı nedense.. Sinema ve ay çekirdeği.. Öylesine, kan kardeş olmuşlardı birbiriyle.. Yalnız gidilmezdi sinemaya, zevk vermezdi ki. Mahalleli toplu giderdi. Bir aileden en az 3 kişi olurdu. Çekirdek aile. 

Sinemanın dört bir çevresine konmuş evlerde oturanlar çok şanslılardı. Bedavaya izlerlerdi filimleri. Hem de her gece, aynı filmi belki defalarca. Misafirleri çok olurdu bu hane halklarının. Ev sahipleri kendilerini çok seçkin ve özel hissederlerdi. Misafirler ellerinde, çekirdekleri, gazozları, meyveleri ya da bütçelerinin müsaade ettiği erzaklarla giderlerdi onlara. Sırf, locadan izlemek ve de bir daha ki filme , başları dik, ev sahibinin yüzünde istenmediklerine dair bir iz bulmamaksızın gidebilmek için. 

Film bittiğinde, sinemadan oluk oluk insan akardı. Onlar ise, ev halkıyla, sakin sakin vedalaşıp, apartman kapısından bir farklı çıkarlardı, diğer insanlara nazire. 

Herkes mutlu ya da hüzünlü evlerinin yoluna koyulduğunda, aralarda, gazoz ve çekirdek satan mavi gözlü çocuk; başlardı, her bir tahta sandalyenin önünde oluşmuş, küçük büyük ayçiçeği kabuğu tepeciklerini süpürmeye. Süpürürken çok dikkatli toplardı pislikleri faraşa. Kim bilir belki birileri parasını düşürmüştür yere diye. Bazen düşürülen paraların toplamı, yevmiyesini geçer, mutlu olurdu. Ama, ertesi gün daha az çalışmazdı. Sonrasında daha doğrusu başında, yere atılan fruko şişelerini de toplardı. Söyle bir kolaçan ederdi sonunda, yapacak şey kaldı mı diye. Sinemanın ışıklarını söndürür, yan yana birleştirilmiş 3 -5 tane tahta sandalyeden oluşan yatağına uzanırdı. 

Tahtalar sertti. Sırtını acıtırdı. Altında mutlaka gazete kağıdı serili olurdu. Bir sigara yakar, sırt üstü yattığı yeren, gökteki yıldızları seyrederdi. Saymaya çalışır, ama bir türlü sonunu getiremezdi yıldızların. Düş kurardı kimi zaman. RENKSİZ ya da RENKLİ düşler. Sonrasında uykuya dalardı. Üşüyerek uyanırdı, bazı geceler. Titrerdi, sonra, kendi kendine sarılarak ısınmaya çalışır, tekrar uykuya dalardı. 

Cılızdı mavi gözlü çocuk, ama çok yakışıklıydı. Deniz gözlerine bir bakan, bir daha bakmak isterdi. Çakmak çakmak bakardı. Çakır denilecek bir mavi değildi. Derindi mavisi. Zaman zaman dinlenmekte olan, zaman zaman ise öfkeli ve dalgalı denizin rengini alırdı gözleri. Hüznü, nefreti, yorgunluğu, sevgiyi çok iyi anlatırdı bu gözler. Oysa o büyük insan gibi saklamak isterdi duygularını. Sert bakmak isterdi. Ama öylesine küçük ve büyüktü ki. Üzerinde kareli bir gömlek bulunurdu çoğu. Mavisi çoğunluktaydı. Kerata, bilirdi hangi rengin kendisine yakıştığını. Ya da, başkası yoktu. Hep o mavi renkli gömleğini giyerdi. Özel günler için bir de yedeği vardı. Ne renkti; ne kendi hatırlardı ne de başkaları. Ama o gömlek; özel günler içindi bunu bilirdi herkes. 

‘Ateş’ gibi delikanlıydı…… 

O; bugün, yok artık. 

Yazlık sinemalar, sinemalarda, kağıt külahlarda satılan ay çiçeği de yok artık……. 

Devamı, yüzyıl sonra….. 

 
Toplam blog
: 39
: 1366
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi 1982, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,Yöneticilik İht..