Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '11

 
Kategori
Efsaneler
 

Küçük hesaplar, büyük düşünceler

Küçük hesaplar, büyük düşünceler
 

Küçük hesaplar, büyük düşünceler


Küçük hesapların hem oy alacaklar hem de verecekler açısından en üst düzeyde yapıldığı bir seçim dönemini geride bıraktık. Yoksulluğun girdiği yerden ilkeler arka kapıdan usulca çıkarmış. Büyük çoğunluk için geçerli olan bu gerçekliği her türlü olumsuz yaşam koşullarına karşın kabul etmeyenlerimiz de var elbette. Kısa vadeli çıkarları uğruna uzun vadeli yaşam ilkelerinden bağımsız ödün vermeyi onursuzluk sayanlarımız. Ne ki azınlıktayız. 

Seçim propagandalarının bangır bangır yapıldığı bir ortamda kitap okumaya çalışıyordum. Kitap, tarihçi akademisyen Sinan Meydan’ın “Kayıp Kıta MU ve Atatürk” adlı çalışmasıydı. 

Atatürk son yıllarını adadığı dil ve tarih araştırmalarını yeni bir tarih tezi çerçevesinde yürütmüş. Bu tezin eksik halkasını Türklerin Orta Asya’ya nereden geldikleri sorusu oluşturuyormuş. Bu sorunun yanıtını Amerika’da aramak çoğumuza garip gelebilir, ancak Atatürk yaptığı araştırmalardan yakaladığı bir ip ucunun peşini bırakmaya niyetli olmadığından 1935 yılında Tahsin Mayatepek adlı bir bilim insanını Meksika’ya büyükelçi olarak görevlendirmiş. Tahsin Bey, İngiliz Albay ve gezgin Churchward’ın Mu hakkında yazdığı dört kitabı çok detaylı bir şekilde incelemiş, ek olarak William Niven’in Mexico City’de bulduğu tabletler ile kendi araştırma ve gözlemlerini de katarak Atatürk’e 14 rapor göndermiş. 

Churcward’ın tezleriyle yakından ilgilenen Atatürk, bu kitapları büyük bir çeviri grubu tarafından dilimize çevirtmiş. Bir bilim insanı titizliğiyle ve eleştirel gözle Tahsin Bey’in raporlarını ve Churchward’ın eserlerini incelemiş. Churchward, araştırma sonuçlarını topladığı “Kayıp Kıta Mu”, Mu’nun Kutsal Sembolleri”, “Mu’nun Çocukları” ve “Mu’nun Kozmik Güçleri” adlarındaki dört kitapta -Tibet tapınaklarında bulduğu yazı tabletlerini (Naakal Tabletleri) oradaki rahiplere tercüme ettirerek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre- Büyük Okyanus'ta, Asya kıtası ve Amerika kıtası arasında ve Avustralya'nın iki katı büyüklüğünde bir kıta (MU) olduğunu anlatır. 

Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir: 

  • Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.
  • Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan, üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.
  • Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
  • Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
  • Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu.
  • Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
  • Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
  • Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.
  • "Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.]
  • Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı.
  • Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.

Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır. Churchward'a göre 70.000 yıl önce mevcut olan Uygur imparatorluğu Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı. Uygur imparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır. 

Kimilerine göre, Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde) telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur. Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar. 

Sinan Meydan’ın kitabında Tahsin Bey’in Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarına büyük katkıda bulunan raporları hakkında geniş bilgiler yer alıyor. Gerek Churchward’ın gerekse Tahsin Bey’in raporlarında Mu ile ilgili araştırma sonuçlarının semavi dinlerin kökenine dair çıkarımları da mevcut. Sinan Meydan “Kayıp Kıta Mu ve Atatürk” adlı kitabında Atatürk’ün dine bakış açısıyla ilgili yaygın yanlışları da gidermeye çalışıyor. Bu açıdan güncellik de arz ediyor. 

Bilim insanlarında olması gereken tarafsızlık ilkesine vurgu yapan ve Tahsin Bey’i bu açıdan yeren Meydan, çalışmasında kendisi de zaman zaman tarafsızlığını yitirmiyor değil. Kitabın önemi belgelerin sunumundaki tarafsızlıktan kaynaklanıyor. Okurun bunları kendi açısından yorumlamakta serbest hissetmemesi için bir engel yok. 

Her ne kadar bilim çevrelerinde levha tektoniği konusundaki bilgi birikimine dayanarak MU'nun da Atlantis gibi bir efsane olduğu konusunda görüş birliği olsa da jeoloji ve arkeoloji alanında yaşanacak bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında konunun sürekli mercek altında tutulması gerektiğini düşünüyorum. Zira Churchward ve Niven’in dayandığı bulgular da yok sayılamıyor. 

Aklım bin yıllar öncesine dalmışken kulaklarım küçük seçim hesaplarının güçlü tacizine maruz kalıyordu. Süregiden seçim mücadelesi, ölüm ve yokoluş karşısında her türlü günlük problemin önemsizleşmesi gibi geldi. Adaylar için durum öyle değildi elbette. Onlar için bir ölüm kalım savaşıydı. 

Bakış açısına göre nasıl da değişiyor algılar! 

Sonsuz evrendeki küçücük dünyamızın sıradan bir ülkesinin minik bir şehrinde yapılan seçimler birileri için hayatın merkezindeki temel mevzuydu. “Ateş düştüğü yeri yakar” bu durumlar için söylenmiş olsa gerek. 

Kaynakça : 

“Kayıp Kıta Mu ve Atatürk”, Sinan Meydan, 2005, Truva Yayınları 

http://tr.wikipedia.org/wiki/Mu_K%C4%B1tas%C4%B1 

 
Toplam blog
: 16
: 688
Kayıt tarihi
: 03.07.11
 
 

Kırkaltı yaşındayım ama hala yirmilerimde sorduğum sorulara yanıt bulamadım. Mühendislik mezunuyu..