Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Küçük İskender'in Tangram'ına yanıt

Küçük İskender'in Tangram'ına yanıt
 

Kendine yalnız..


1-Soru: Tangram

Büyük marifettir ihanet; sorumluluk ister. Katakullinin ihtişamı, başdöndürücüdür. Onu aldattıktan sonra şöför mahaline geçer, arabayı çalıştırırsın. Artık iş, gaza basmaya kalmıştır. Gözlerinde masum bir ifade, dudaklarında lakayit ama müstehzi bir telaş, direksiyonu kavrayan parmaklarında acemi bir titreyiş, kendi kendine; yok birşeyim deyiş, dikiz aynasından onun oracıkta öyle viran, öyle korumasız, öyle ayakta yıkılıverdiğini görmen, geri dönsem mi, dönemem ki, dönsem de asla eskisi gibi olamayız diye düşünüşün ve ilk virajı alınca bütün bu yaşanılanları bir çırpıda unutuverişin!

Ne birlikte keşfedilmiş iskambil oyunları, ne bir aşk şiirini dinlerken birbirine tutkuyla yapışıveren gözleriniz, ne bir bardak içkiyi paylaşmak, ne tektekçi bir şarap evinde ayışığı gibi dikilip içmek, ne onun odasında garip bir hazla kıvrılıverdiğin yatağı ( ki o seni bir daha orada o şekilde göremeyeceğini bildiğinden, o görüntüyü hafızasında tutabilmek için uzun uzun sana bakmıştır da mutlaka ), ne avare dolaşmalar savruluşlar ne de uyanır uyanmaz edilen telefonlar... Bunların şimdi senin açından hiçbir önemi yoktur. Yan koltukta oturan yeni sevgilinin elini tutarsın uzanıp. Arkaya düşenin içine sis düşer. Arkaya düşenin kurt iner içine. Oysa sen gururlu, mutlu ve olabildiğince sakinsindir.

Çünkü babayiğit bir hainsindir sen. En kaliteli adiliği yapmış olmanın zafer sarhoşluğuyla hoş bir maceraydı, eğlenceliydi, çok eğlendim ben, beni hiç sıkmadı, hatta ondan bayağı bir şey kaptım, onunla boş vakitlerimi değerlendirdim benzeri iltifat ve hakikat cümleleri kurarsın. Lay lay lom! Sen şarkılar söylerken, O bok gibidir. O , neyin boku gibidir? Bir karanfilin, bir basgitarın, bir krepin, bir yanılgının bir ahmaklığın boku gibidir. Sevdaları güle güle kirlenen, kalbi geçmiş olsun'lu , hassasiyeti ve gerizekalılığı günaydın'lı olan O, flushroyaline güvendiği halde blöfü yemiş ve parti dışına itilmiştir.

Bazı duygular ehliyetsizdir. Bazı durumlar ruhsatsızdır. Bazı yaradılışlar kimliksizdir. Bazı intiharlar işgal edilmiştir. Bazı fotoğraflar hep tek kişiliktir. Bazı bedenlerde ten velinimettir. Bazı doğumgünleri kötü geçer. Bazı aşklar bitmesi için yaşanır. Bazı aşıklar sadakati hiç tatmamışlardır. Bazı Romeolar Romeoları severler. Yine başka Romeolar Romeolarını terkederek Julietlerine giderler. Julietler Romeolarına mm ve meme verirler. Romeolar karınlarını doyururlar. Süt ve reglden oluşan kokteyllerini yudumlarlar. Bazı Romeolar, Julietlerinin esiridirler. Julietler Romeolarını kuyularıyla tavlarlar. O halde, maçoluğu temsil eden Papaz ( Rua ) ile dişiliği temsil eden Kız ( Dam ) bu denli önemliyse , piştide neden genç ve güzel delikanlılar ( Vale ) oyunun kaderini bir anda değiştirirler? Bazı Romeolar bazı Romeoların sevgilerine katlanamazlar. Dayanamazlar. Kolay olanı kabullenirler. Yokuşaşağı inerken arabayı boşa alırlar. Benzin harcamazlar. Yaşarken hayatlarını boşa alırlar. Emek harcamazlar. Dudak bükerler , omuz silkerler. Bir anlamsızlığını eskizi olarak dolaşırlar. Büyük marifettir ihanet ; sorumluluk ister. Gün gelir tüm bedeller ödenir.


2- Cevap: Tangramdaki "insanımsıya" sıradan bir kadının yanıtı

Tangram'dan...

"... Bunların şimdi senin açından hiçbir önemi yoktur. Yan koltukta oturan yeni sevgilinin elini tutarsın uzanıp. Arkaya düşenin içine sis düşer. Arkaya düşenin kurt iner içine. Oysa sen gururlu , mutlu ve olabildiğince sakinsindir."

Cevap...

Oysa sen gururlu, mutlu ve olabildiğince sakinsindir..Peki bu neyin gururudur? Kendinden kaçmanın kimliksiz ve kişiliksiz hafifliğinin gururudur.. Kendi insan yanından kaçmanın.. İçten içe, birini karşılıksızca sevmek, birine umarsızca bağlanmak isteyen, biriyle kendini ve insana dair ne varsa herşeyi paylaşmak isteyen o en insan yanından kaçmanın.. İçten içe, birisi çıksa da, beni kendisine sırılsıklam aşık etse, beni kendisine sımsıkı bağlasa, sırtımı ona yaslayabileceğimi bilsem; onun yanındayken, en sonunda bütün dizginlerimi koyuvermenin, en sonunda zavallı ve çaresiz görünebilmenin, hatta hıçkıra hıçkıra ağlamanın, haykırmanın, sayıklamanın, saçmalamanın, bütün korkularımı ve insana dair ne varsa her şeyimi açığa vurmanın özgürlüğünü yaşayabilsem diyen, işte o en insan yanından kaçmanın.. Her insan gibi ölümden ne kadar korktuğunu ve bu korkunla bir türlü uzlaşamadığın için, sürekli ölümü düşündüğünü.. Ölümü merak ettiğini ve ona yaklaşmak istediğini söylediğin her an, aslında kendini kandırmaya çalıştığın, gerçekte ölümden kaçmak, ondan mümkün olduğu kadar uzaklaşmak istediğin gerçeğini, bu en basit gerçeği, kulağına fısıldamak istediğin bir insanın, bu sıcak bir ten ve ruh harmanının hemen yanı başında olmasını isteyen o en insan yanından kaçmanın.. Evet, yine kaçıyorsun...Çünkü bu limandan da ayrılma zamanın geldi çattı artık.. İskeleye fazla yaklaşma sakın, yoksa belki bağlanıverirsin.. Ya da o seni bağlayıverir.. Belki de alışkanlık yapar.. Hatta gaz yapar.. Ya da ayak bağı olur.. İyisi mi fazla sıkılmadan uzaklaş oradan. Sıkılmak, ya da daha kötüsü, bağlanıp kalmak riskini göze alamazsın. Peki ya sıkıcı olan aslında sen isen? Sıkıcı, tekdüze ve kapalı.. İşte o zaman yandığının resmidir; arkanda bıraktığın her insanda aslında kendinden kaçmak isteyen sen, şunu unutuyorsun ki, ne kadar sıkıcı olursa olsun, insan kendisinden asla kaçamaz..Dostum, ömür boyu kendine katlanmak zorundasın!

Şimdi yavaş yavaş uzaklaşmakta olduğun mahzun sevgili.. Kendine vermediğin değeri elbette ondan da esirgeyeceksin.. Senin gözünde önemsiz, sıradan bir insan işte o da.. Hepimiz gibi bir ölümlü.. Dünyada daha çok var bunlardan.. İyisi mi bu limonu da, üzerinde hala başkalarının nimetlenebileceği kadar suyu kalmışken, buruşturup geri dönüşüm kutusuna at.. Çabucak tüketilen sanal aşk saatlerinde ondan yeterince faydalanabildin mi bari? Etinden ve sütünden..Dar zamanda kısa paslaşmalarla becerebildin mi bunu? Az zamanda, herşeyi üstün körü yaşamak, çabucak harcamak ve tüketmek vazifesini layıkıyla başarabildin mi? On dakikalığına kendi sanal aleminin pop starı yapabildin mi onu? Ne yaptın sonra, kendi çok satanlar listene bir sonraki pop star adayının adını mı işledin? Yeni yıldızcıklar arayışına mı çıktın hemen? Kendi sanal dünyanda, hiçbir şey gerçek değil senin. Orada her şey üzerine ucuz yıldız tozu serpilmiş bir toz ve gölge bulutu..Orada her şey sanal..Çünkü sen de sanalsın.. Bir illüzyoncunun şapkasından çıkan tavşan misalisin.. Bir varsın bir yoksun.. Gerçek olamayacak kadar korkak ve zayıfsın.. Gerçek olabilmek için gereken derinlik, bağlılık ve paylaşım yok sende.. Çünkü senin sözlüğünde bu üç kelime teslimiyet demektir.. Teslimiyet ise zayıflıktır..Oysa şunu bilmelisin ki, insan olmak daha baştan zayıflığını kabul edip, teslim olmak demektir. Teslim olmak.. Zayıflığını bilmek ve bunu açık yüreklilikle kabul etmek.. Ama buna rağmen mücadeleye girmeyi göze alabilmek.. İşte insanı insan yapan bu çelişkidir. Ama sen bunlara uzaksın. Kendine de uzaksın. Herşeye, herkese uzaksın. Dünyanın sonundaki terkedilmiş bir kayalıktaki sönmüş bir deniz feneri gibisin..Ne kendine bir hayrın dokunur ne de bir başkasına bir zararın.. Şimdi hemen kaç, tekrar tekrar uzaklaş buradan.. Arkana bakmadan git. Her gidişte zaferciklerine yeni birini eklediğini düşünüyorsun, ama bu sadece bir göz yanılgısı..Hem de ne zamana kadar?

Şimdi yavaş yavaş uzaklaşmakta olduğun mahzun, eski sevgili.. Dikiz aynasında o bir cüce, sen ise bir devsin değil mi? O şimdi senin bu son model, gururlu, mutlu ve sakin zaferciğinin sıradan bir kurbanı..Ama ne zamana kadar? Çünkü o da er geç toparlanacak.. Tekrar ayağa kalkacak.. Yaşayan, yaşadığını hissetmekte olan her insanın kaçınılmaz kaderi bu.. İster istemez umut etmek ve tekrar başlamak.. Biten kışın ardından tekrar filizlenen kupkuru ağaç dalları gibi.. Doğadaki devir daim, yaşam ve ölüm, sonra tekrar yaşam, tüm bunlar insanın özüne de işlemiş ister istemez.. İşte bu yüzden, sırf bu yüzden, o mahzun mahzun bakan da er geç doğrulacak, önce elleri, sonra dizleri üzerinde.. Sonra sırtını düzleştirecek, başını dimdik, çenesini yukarı doğru, korku ve umutla kaldıracak.. Yeni bir başlangıç için..Yeni bir istek..Yeni bir mücadele için...Elbette yeni bir sevgili de çıkacak bir gün karşısına.. Gerçek bir erkek; mücadeleden kaçmayan, sevmekten çekinmeyen ve bağlanmaktan korkmayan. Eskinin mahzun, yeninin cıvıldayan sevgilisi, dağa onunla gidecek, yaylaya onunla çıkacak, orada buzu onunla kıracak, çifte çamların sakızını orada onunla sağacak ve onun çocuklarını doğuracak acı ve zevkle..Sonra el ele denize inecekler tekrar.. Sana gelince, sen her seferinde bir insanın arkasından diğerini buruşturup, geri dönüşüm kutusuna atmaya devam edeceksin..Gökyüzünü omuzlarında taşımakla cezalandırılmış Atlas gibi, sonsuza kadar bu lanetin pençesi altında, birinin çıkıp gelmesini, seni bu korkunç kısır döngüden kurtarmasını dileyeceksin..Ama o birisi asla gelmeyecek.. Çünkü her gelen senin elinde harcanmaya peşin peşin mahkum.. Gelen bir kurtarıcı olma potansiyeli taşısa da, bunu asla farketmeyeceksin, çünkü daha baştan mücadeleyi bırakmışsın..Kendini ulaşılmaz kılmışsın.. Araya duvarlar çekmiş, hendekler kazmışsın..Bütün köprülerini atmışsın.. Kapılarını kilitlemişsin.. Pencerelerinin panjurlarını sımsıkı kapamış, perdelerini sonuna kadar çekmişsin.. Sağır ve boş bir karanlıkta, yapayalnız oturuyorsun.. Boşluk seni korkutuyor..Televizyonun cızırtısı uykuna gece eşlikçisi olmaya yetmiyor..Dehşetengiz kalp çarpıntılarının eşlik ettiği bir korku, bazen derin bir keder, bölük pörçük uykularını kemiriyor.. Ama durumunun ne yazık ki hala farkında değilsin..Güçlü pozları takınıp, muzaffer Roma komutanı edası ile dolaşırken, işte şimdi asıl kaybeden sensin.. Çünkü insanca duygularını, kendi ellerinle boğmuşsun.. Umudunu ve inancını kör ve sakat bırakmışsın.. İnsanları acımasızca harcamışsın..Kendini ve başkalarını sevmediğin ve acımadığın gibi, o başkalarının seni sevmelerine ve sana kendini sevmeyi anlatmalarına da izin vermemişsin.. İşte bu yüzden sahte zaferciklerinin mağlubu sandığın bütün o eski evsel atıklar, onlar değil, ama sensin asıl acınası olan.. Eskiden mahzun ve de mazlum görünen, ama sadece öyle görünen, şimdinin cıvıltılı sevgilisi, erkeğiyle mutlu olur.. Birlikte kolay ve neşeli ve zor ve çatışmalı zamanları paylaşırlar..Zaten böyle şeyleri baştan göze almak gerektiğini de bilirler; çünkü buna değer.. Çünkü ancak köhne bir gemi enkazı, karanlık ve fırtınalı denizlerde, oradan oraya sürüklenmekle yetinebilir.. Çünkü hala yol alabilen bir yelkenli, akşam olunca sığınabileceği, sevdiği, küçük, sakin bir limanı olsun ister, orada huzur içinde beklemek ister..O sonsuzluk anının gelip çattığı zamana kadar.. Ve belki daha sonrası için de…

 
Toplam blog
: 9
: 1698
Kayıt tarihi
: 11.11.08
 
 

1976 yılında Ankara’da doğdum. Elektronik Mühendisiyim. Halen bilişim teknolojileri alanında hizmet ..