Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Küçük Şeyler

Küçük Şeyler
 

Gitmeler uzak değildi ona. Arada yapardı bunları. Yanına o çok sevdiği makinesini ve kendisini alır, çeker giderdi. Para da çok önemli değildi. Burayı seviyordu. Küçüklüğünden beri hayalini kurduğu o tekneye atlardı bazen. Açılırdı sulara boğulana dek yalnızlıktan... O gün yalnız aramalara, mesajlara kapanırdı telefonu. Onun dışında mutlaka bir şarkı çalardı kulaklarında telefonundan. Çoğu gece ayın denizdeki yansımasından ilham alır yazardı. Yazdığı ve beklettiği iki kitabını çıkartmaya hazırlanıyordu. Kendi çektiği bir resmi kapak yapmıştı. Annesine verdiği sözü tutmuş, ön sözüne onlara birer teşekkür yazısı yazmış ve son sayfaya tüm aile hep beraber çekindikleri resmi koymuştu. Yalnızlığını gideren tek şeydi belki de... Yine sevdiği o arkadaşına verdiği sözü tutacak ve ilk kitabını ona imzalayacaktı. Okursalar tanıyacaklardı tamamen onu. Dediği gibi, hayallerini süslediği gibi... Bunları düşündükçe her gece, dökülürdü gözyaşları gözlerinden.

İçinde yaşamayı öğrenmişti üzüntülerini, kırgınlıklarını ve o küçük mutluluklarını... Küçük bir kedinin pozu gülümsetebiliyordu onu. Bir yağmur damlası camda; hüzünleniyordu... Bunları bırakırdı bu kaçamaklarda. Kendisini de bırakmak isterdi giderken, yapamazdı. Takip ediyordu yine her zamanki gibi onu üzenleri. Kızamıyordu, yaptıklarıyla avunuyordu. Güvendi, güvenmek istedi olmadı. Kırıldı. O hep ağladı. Onu yalnız bırakan insanlar uğruna yapamadıklarına, vazgeçtiklerine üzülürdü hep yıllar yılı.

Karamsarlıklara tekrar büründü yaklaşık 21 yıl sonra. Bu kez bunu beyninden silebilecek birileri yoktu hayatında. Onu koruyacak, moral verebilecek birileri yoktu. Yetinmeyi öğrendi. Kimseye dokunmuyordu hayatı. Şarkı sözlerini bilinmeyenlere söylüyordu. Sessizleşti iyice. Karamsarlık her gün daha da yaşlandırıyordu onu. Her sabah farklı bir kırışıklıkla, kırgınlıkla, uyanıyordu. Pişman değildi artık bu durumdan. Kendini saldığının farkındaydı. Ama uğraşmak da istemiyordu. Geçen onca yılın yorgunluğu yansıyordu artık. Gözlerinin altındaki torbalar daha da belirginleşmişti, morluklar geçmiyordu artık. Gözlerindeki kanlanmalarda beraberindeydi. Alışmışlık hali ağlamaya, diğer sorunları da yok etmişti aslında. Artık ağlarken tıkanmıyordu, yaşadıklarını hatırlamıyordu. O anı yaşıyor, o ana ağlıyordu. Bazen de o ana gülüyordu. İçten gülüyordu, ama kahkaha atamıyordu. Anı yaşadığından memnundu. İstediğini yapabiliyordu. Evde bırakamadığı bir köpeği, arkasından üzülecek bir dostu yoktu. Annesi üzülüyordu, ama onu da kendine alıştırmaya çalışıyordu. Bazen elinde rengârenk çiçeklerle sürprizler yapardı. Arada camının önüne koyabileceği kasımpatılar, menekşeler alırdı. Babası da mutlu olurdu tabii. Onlarla gezintiye çıkardı bazen tekneyle. Onlarlayken gülebiliyordu. Mutlu olabiliyordu. Ya da sadece öyle görünüyordu…

Resimlerini arada satardı. Hayallerini gerçekleştirebilmişti. Tam olarak değil tabii. Karadeniz'e, Anadolu'ya, Doğu'ya gitti. Ege'de en güzel tatları tattı. Köylülerle zeytin topladı. Onların mutluluklarını çekti. Dergilere de çıktı, belki de ünlü oldu. Ama bunlar onun dikkatini çekmiyordu. O, kendisini biraz da olsa mutlu edebilmek için yapıyordu bunları. Beste de yaptı, yardım sergileri de. Küçük suratlarda mutluluklar gördü, belki ölüm döşeğinde insanları da güldürdü. Ama bu gülüşler ona başka gülüşleri hatırlatıyordu. Başka mutlu gözler görüyordu, başka sözler duyuyordu kulaklarında. İşte o an yine soluyordu sararmış yüzü. 20 yıl önceden planladığı gibi doğal besleniyordu. 20 yıl önceki kilosundan kurtulmuştu. Sigaradan uzaktı. Onca şeye rağmen büyük sağlık sorunu yoktu. O, ona her şeye rağmen şükretmeyi öğreten insanlara şükrediyordu. O, 20 yıl önce kurduğu hayalleri gerçekleştirebildiğine şükrediyordu. Kendini bunlarla avutabiliyordu...

 
Toplam blog
: 6
: 743
Kayıt tarihi
: 20.02.10
 
 

Sadece şarkılardan ilham alan, arada yazan çizen, yazdıklarını paylaşacağı zaman sıkıntı çeken in..