Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '08

 
Kategori
Anılar
 

Küçük ve mutlu evler

Hani Adile Naşit, Münir Özkul, Halit Akçatepe’nin oynadıkları; ahşaptan iki katlı, kimi zaman hüznün, kimi zaman umudun , ama sevginin yaşandığı evlerin filmleri vardır, hatırladınız mı? Hep imrenerek bakmışımdır, tencereye birlikte salınan tahta kaşıklara. Hayatı, inadına mutluluğu yudumlamalarına.

Bizim mahallede de; küçük, içiçe balkonları olan, tahtadan evler vardı. Merak ederdim, nasıl bir duygudur, bakkaldan külahta peynirle zeytin almak?Paylaşarak yemek? Kırık sandıklardan ayıklanan sebzelerle pişen, birlikte yenen yemeklerin lezzeti.

Hep kalabalıktılar... En çok kahkaha oralardan duyulurdu. En çok ta onlar hayat ve parasızlıkla mücadele ederlerdi. Yaz akşamlarında, (annem nöbetçi iken en çok) balkonda tek başıma olurdum. Herkes uyumuş. Onlarsa, tek çeşit çerezleri yani çekirdekleri bitmiş, gezmiş ve kalabalık eve dönerlerdi. Gezmeye gitmeden önce, gazoz istemeyecekleri, sıkı sıkı tembihlenirdi çocuklara. Kendimi saklardım. Sokak lambasından gölgemi göreceklerini hiç düşünmeden, seslerini dinlerdim.

Her şeyleri şamatalıydı. Düğünleri, hortumla genç ablaların birbirlerini ıslatarak kurdukları, bahçe oyunları. Hatta birbirlerinden kıyafet istemeleri. Çünkü kalabalıktılar... Belki de bu yüzden; sıkıntılarını dinlemeye ayıracak, geceleri bile yoktu hayatlarında. Gün onları yorardı, dolu dolu geçerek.

Çoğu kez beni ve babaannemi de çağırırlardı. Ancak biz çok gidemezdik nedense? Yine de mahallede en çok bizi severlerdi. Annem (sık olmasa da)onlara gittiğinde, sevdiği ekmeği yaparlar, çay demlerler, tarhana çıkarırlardı azalan fıçılarından. Hatta teleşla, yemeklerini tattırmaya çabalarlardı.
Annem bir gülse... Kahkaha atarcasına bakarlardı gözlerine. Mahallenin tek çalışanı, hastalıklarında karşılıksız yardım eden, fedakar komşularına. Ardından, ya bir tas yemek, ya işlenmiş bir tülbent, ya da bir kap yoğutla gelirlerdi de kapıya. İşte en çok bu yönleri ile kızdırırlardı annemi.

Çocukluğumun küçük ve mutlu evleri. Taşlarınızı, eski kapı tokmaklarınızı(bazılarınızın iplerini), damlara çıkılan eksik basamaklı merdivenlerinizi, akıl almaz büyüklükteki mahzenlerinizi, hiç ısınmayan, çatıları akan, raflarında yine de dizili kapları olan mutfaklarınızı... Hepsini dün gibi hatırlıyorum da, ince bir sızı kaplıyor içimi...

ŞULE ARSLAN

SAYGILARIMLA.

30.07.2003

 
Toplam blog
: 25
: 515
Kayıt tarihi
: 24.08.08
 
 

Merhabalar. Yaklaşık beş yıldır  yazmaya başladım. Evliyim ve iki çocuğum var. Aynı zamanda eği..