Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '14

 
Kategori
Çocuk Kitapları
 

Küçük yaramaz Sinek yavrusu

Küçük yaramaz Sinek yavrusu
 

Çocuk ve Kitap


Anne sinek yumurtadan çıkan yavrularına bakıyordu. Ana yüreği; içinden “inşallah kazasız belasız bir yaşamları olur” diye geçiriyordu.

Zaman çok kötüleşmişti. İnsanoğlu sinek ve benzeri böceklere karşı birçok yeni silah icat etmişti. Öyle silahları vardı ki “fıssst!” diye bir ses çıkarıyordu. Daha ‘fısst!’ sesi çıktığında hangi böceğe sıkarsa, o böcek hemen tahtalıköyü boyluyordu.

Ama o silah genelde kapalı yerlerde etkili oluyordu. Bir de bir tatlı tabağı hazırlıyorlardı. İçindeki tatlıyı zehirle karıştırıyorlardı. Çok obur sinekler hatta böcekler bu tuzağa düşüyordu.

Bir de ellerini sopaya benzer bir şey alıyorlar sinek veya arı konunca üzerine pat diye vurup zavallı sinekçiği, arıcığı öldürüyorlardı.

Anne sinek yavrularına bakarken bunları düşünüyordu. Az kalsın unutuyordu. Aslında uzaktan akraba oldukları örümceklerin ağı da çok tehlikeli idi. Ancak o tehlike şimdilik çocukları için uzak bir tehlike idi.

Siz onun arılar için “arıcık” dediğine bakmayın. Aslında arılar da onlar için büyük tehlike idi.

Aklında bunlar “yavrularım yavaş yavaş kanatlanıyor. Ben analık görevimi yapıp onları hayatın tehlikelerine karşı uyarmam lazım. Yoksa hem onlar, hem de ben çok üzülürüm” diye içinden geçirirken yeni kanatlanmış yavrular annelerinin etrafına toplanıyordu.

Onlara “gelin yavrularım size söyleyeceklerim var” dedi.

Bütün yavruları etrafına toplandı. Ama en küçükleri annesinin çağrısını duymamış gibi yeni çıkan kanatlarını açıp açıp kapatıyordu.

Anne sinek ona “hey sen yavrucuğum beni duymadın mı? Sen de gel buraya kardeşlerinin yanına söyleyeceklerime kulak ver” dedi.

Ama küçük sinek annesinin bu uyarılarına da kulak asmamış, kanatlarıyla oynamaya devam ediyordu.

Annesi “bak kızacağım ama” deyince küçük sinek “tamam anne duydum. Haydi uzatma. Ne söyleyeceksen çabuk söyle. Ben güzel kanatlarımla uçup çevremi tanımak istiyorum” dedi.

Annesi “ben de size ilk uçuşunuzu yapmadan bir iki uyarıda bulunacağım. Onun için sizi etrafıma topladım haydi sen de gel” dedi.

Küçük yavru sinek “tamam geldim; haydi sen de başla şu zırvalarına” deyince anne sinek içinden “eyvah; bu yavrum bu şımarıklığı ile fazla yaşamaz” diye hayıflandı.

Sonra “çocuklarım ben sizi dünyaya getirdim. Şimdi size karşı son görevimi yapacağım. Artık sizin de kanatlarınız çıktı. Biz sineklerin ömrü bir mevsimliktir.

Dikkatli olanlar annelerinin sözünü dinleyenler bu ömürlerini huzur içinde tamamlar. Yoksa daha ilk uçuşunda akılsız davranır anne sözü dinlemezse yok olur gider” dedi.

Bu sırada o küçük yaramaz yavru diğer kardeşlerine “amma uzattı ha! Bu ihtiyarın zırvalarını dinlemek zorunda mıyız?” deyince diğer kardeşleri “ayıp ayıp annemizi ihtiyar diye küçük görme. İnşallah sen de onun sözlerine kulak verir de kazasız belasız ihtiyarlarsın” deyince küçük yaramaz sinek çaresiz ‘oflaya, puflaya’ kardeşleriyle annesini dinlemeye başladı.

Annenin gözü onun üzerindeydi. Adeta ona söylüyormuş gibi “çocuklarım çok dikkatli olmalısınız. Bizim aralarında yaşadığımız insanlar bizim can düşmanımızdır.

Bir de arılar bize düşmandır. Bizi yakalarsa hiç affetmez yerler; ama biz arılardan çok çevik olduğumuz için onlar bizi kolay yakalayamaz. Ancak sakatlanırsak o zaman arılardan kurtulamayız.

Asıl düşmanımız insanlardır. Buralarda insanlar çok pistir. Onun için yiyeceklerini ortalık yerde açıkta bırakırlar.

Siz oralardan karnınızı çok rahat doyurursunuz. Arada bir çaktırmadan insanları da ısırabilirsiniz. Çünkü o da çok tatlı olur.

Ancak siz siz olun içinde tatlı olan bal olan tabaklardan uzak durun. Bir de elinde uzun bir sopaya benzer bir şey olan insanlardan da uzak durun. Çünkü onlar sopayı savurunca siz ne kadar atik olsanız da kurtulamazsınız. Anladınız mı? Yoksa tekrar edeyim mi?” dedi.

•Herkesten önce o küçük yaramaz sinek “üfff anladık; tamam!” dedi. Annesi o küçük yaramaz sineğe acıyarak baktı. “Hadi çocuklarım yolunuz hayata uçun artık; yalnız sözlerimi unutmayın ha!” dedi.

Bütün küçük sinekler “vızzz!!” diye havalanıp gitti. Annesi içinden küçük yavrusu için “Allah yardımcısı olsun, çok yaramaz inşallah başına bir iş gelmez” diye söylendi.

Bu sırada o küçük yaramaz sinek annesi neyi yasakladıysa oralara uçuyordu. Önce “vızz!” diye bir tatlı tabağına pike yaptı. Az kalsın tatlı tabağının içinde kalıyordu. Tatlı kanatlarına bulanmadan “vızz!” diye kaçtı.

Bu sırada elinde uzun bir sopa olan insan masanın kenarında oturuyor masaya konan sineklere pat diye vuruyordu.

İki sineği sopayla ezmişti…

Küçük yaramaz sinek içinden “onlar yaşlı sinek. Hadi beni yakalasın” diyerek masaya “vızz!” konuyor. İnsan sopayı tam indirirken “vızz!” kaçıyordu.

“Vıız!” konup “Vızz!” kaçarken bu tehlikeli oyunu çok sevmişti.

Annesi bu küçük yaramaza “yapma öyle, çok tehlikeli!” diye uyaracaktı; ama çok geç kalmıştı. Çünkü o insanın savurduğu sopa küçük yaramaz sineğin bir kanadını ve arka ayaklarını koparmıştı.

Anne ‘eyvaah!!’ dedi…

Ancak çocuğunun ölmeyip masadan aşağı düştüğünü görünce “oh! İyi ki ezilmedi” dedi. Telaşla yardımına koşmak için “vızz!” diye yanına uçmuştu.

Ama bu sırada sarıca arı sakatlanan küçük yaramaz sineği görmüştü. “Vızzz!!” diye uçtu. Anne sineğinin çaresiz bakışları arasında uçamayan yaramaz küçük yavru sineği kaptığı gibi yuvasına yavrularına yem diye götürdü.

Annesinin sözünü dinlemeyen küçük yaramaz sinek daha ilk uçuşunda sarıca arının yavrularına yem olmuştu.

 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..