Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kukla yapıyorum...

Katılma şansına sahip olduğum, grup çalışmasında öylesine güzel, öylesine mutlu edici bir oyun önerdi ki Hoca’mız…

Evet!...Herkes kendi kuklasını, bebeğini, korkuluğunu yapacaktı…Kendini nasıl hissettiğini veya nasıl olmak istediğini ifade etmeye çalışacaktı…Mesela; kendini çoook akıllı hisseden veya çoook akıllı olmayı isteyen arkadaş, kafasını bilgisayar olarak kabul edebilirdi…Bir bilgisayar resmini kesip kafa olarak kullanabilecekti kuklasını yaparken…Var mısınız?...Oynar mısınız bu oyunu?...Eh! Haydi o zaman başlayın. İnanın çok rahatlatıcı, zevkli…Hocamın aklına sağlık…İsterseniz önce ben yapmaya çalışayım kendi kuklamı, olur mu?

Mesela ben!...Ben!...Evet ben!...İlk önce yüreğimi hazırlardım; önce bir tutam pamuk helvası, pembe renkli. Onu yürek haline getirirdim…Evet kalbim oluştu, şimdi sırada kafam var. İçerisinde beynim. Beynim güneşten olsun isterdim. Hep aydınlık, ışık ve sıcaklık kaynağı.Hemen bir güneş resmi kesip beynimin yerine yapıştırdım…Gözlerim; birer nazar boncuğu olmalıydı.Tüm kötü bakışlarımı, kırıp etkisiz hale getiren. Ancak güzel güzel bakabilmeliydim.

Kaşlarımla kirpiklerim de çörek otu!...Saçlarım tutam tutam yosun olmalı;hani o mis gibi iyot kokan… Burnum kocaman bir at burnu olabilir mesela. Hani heyecan dolu yarışlarda hep burun farkıyla kazanabilmem için…Kulaklarım; kocaman deniz salyangozu olmalıydı. Evet evet; geçen yaz sahilde bulduğumda, kulağıma yapıştırıp, ses duymaya çalıştığım kocaman deniz kabuğundan olmalı kulaklarım. Çoook uzaklardan gelen dalgaların anlattığı ezgileri ve martıların o çılgın seslenişlerini dinleyebilmeliyim…Dudaklarım bir kilit olmalı bence; en kötü sözler döküleceği zaman ağzımdan; anahtarı hemen kaybolmalı ve açamamalıyım…Dilim gümeç olmalı, arıların gelip bal ürettiği…Ve gökyüzünden otuz iki yıldız gelip dizilmeli ışıl ışıl dişlerimi oluşturmalı…

Göğsüm, ciğerlerim, iki kocaman çınar ağacı olmalı; bol soluklu en temiz nefeslerimi almalıyım soluklandıkça…

Kollarım ülkeler arasındaki sınır çizgisi olmalı kırmızı kırmızı iri çizgiler olur ya haritalarda; işte onlardan. Ama hiç kapatmamalıyım kollarımı!...Hep açık olmalı.

Avuçlarım, bembeyaz kağıt olmalı yazdıkça yazabildiğim; hiç dolmayan. Parmaklarımın her biri bir tuşu olmalı klavyemin. Eskimeyen, yorulmak nedir bilmeyen…Midem; piknik sepeti olmalı…İçerisinde özenle hazırlanmış zeytinyağlılar ve tatlılar olmalı yalnızca. Hiç bitmemecesine yiyebileceğim kadar çok…Bacaklarım bir lokomotif olabilir mi acaba?...Çelik rayların üzerinde kah karanlık tünellerden, kah ırmak üzerindeki köprülerden geçip giden bir lokomotif...Ne güzel olurdu keşfetmek tüm yurdumun güzelliklerini; bir istasyondan diğerine…Ayaklarım sadece çelikten olsa yeterdi benim için; güçlü, sağlam, yıkılmadan dikili kalabilmem için hayatta…

Dediğim gibi, İlahi Hocam, sen çok yaşa olur mu?...Aklına, fikrine , bilgine ve yüreğine sağlık…

 
Toplam blog
: 161
: 735
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

1955 yılının, aydınlık Nisan sabahlarından birinde; 22 Nisan sabahı duyulmuş ilk avazlarım… Üsküdar ..