Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Kul olmak, dul olmak

Kul olmak, dul olmak
 

Sorun çok cephelidir.


Ülkemizde her yıl çok sayıda kadın kocaları ya da eski kocaları başta olmak üzere farklı düzeyde yakınları tarafından katledilmektedir. Dünyanın başka yerlerinde de benzer olaylar yaşanmaktadır.

Çocuk yaşlarından itibaren kafalarına yerleştirilen evlilik, annelik düşleri ölü doğmakta, çok sayıda kadın baba evinde ve koca evinde şu ya da bu düzeyde şiddete maruz kalmaktadır.

Ülkemizde yerleşik insan ilişkileri ile çok sayıda rengi tonu olan evlilik anlayışları pek çok yerde “error” demekte, hata mesajları vermektedir.

Sorun çok cephelidir.

Sosyolojik, psikolojik, geleneksel, tarihsel, inanca bağlı, bireylerin ve toplumun görünen görünmeyen değer yargılarıyla ilintili tarafları vardır.

Bütün bunlar bir araya gelip pek çok bölgede, pek çok aşiret ve kabilede, pek çok kendini modern, Avrupalı sayan ailede, pek çok inanç grubunda ve çok sayıda ve çok çeşitli sorunlara neden olup durmaktadırlar.

Varoşlarda, gecekondularda,  kıl çadırlarda, apartman dairelerinde ve hatta villalarda yaşayan kimi kadınların “kul” konumunda olduğu en azından yakınları tarafından bilinmektedir.

Köyde, kentte, şu ya da bu anlayışa sahip ailelerde bilinen, bilinmeyen çok ağır sorunlar yaşayan kadın sayısı hiç de azımsanmayacak düzeydedir.

Yukarıda sayılan cephelerin birindeki bir kör düğüm, bir çarpık anlayış diğerlerine de bulaşmakta ve incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler büyük sorunlara, patlamalara neden olmaktadır.

Ülke nüfusunun tamamı göz önüne alındığında, sayısal olarak tahminlerimizin çok üzerinde ailede kadın “kul” konumundadır. Bu durum kültür düzeyi düşük sosyal tabakalarda diğerlerine göre daha fazla göze çarpmaktadır.

Onların bu hallerine tanık olan pek çok genç kız geleceklerini planlarken evliliği tüm yerleşik yapılara, anlayışa, baskılara rağmen bilerek ve isteyerek gündeminden çıkarmakta ya da gündeminin alt sıralarına taşımaktadır. Vakti zamanı geldiği halde evlenmeye yanaşmamakta, tüm güçlüğüne ve pek çok riske rağmen yalnız yaşamayı seçmektedir.

Oysa evlilik nefsin, neslin korunması açısından önemlidir.

Genel anlamda bireyselleşmenin de arttığı toplumumuzda eskiden sadece beyaz atlı prens bekleyen genç kızların çok büyük bir kısmı biraz da kendini koruma içgüdüsünün etkisiyle artık eğitimini yükseltmeyi, iyi bir kariyer edinmeyi,  bir yerlerde iş hayatına katılarak kendi ayakları üzerinde durmayı birincil amaç olarak görmektedir.

 

Ekonomik özgürlüğünü kazanmış kadın, sorunlu evliliklerle baş etmede, gerektiğinde onlardan kurtulmada ekonomik özgürlüğünü elde etmemiş kadına göre çok daha şanslıdır.

 

Her şeye rağmen evlilik toplumun en kutsal ve en önemli kurumlarındandır. Evliliğin genel anlamda ciddi darbeler alması toplumun geleceği açısından iç karartıcıdır.

 

Toplumumuz güçlü yapısını hala sağlam kalabilen aile yapılarına borçludur. Elbette her evlilik çürük değildir ancak evliliklerimizin kronik sorunlarına her geçen gün yeni ve bireyselleşmeye bağlı modern olanları da eklenmekte ve onu giderek zora sokmaktadır. 

 

Evliliğin kronik sorunları toplumun değer yargılarının ve inançlarının kronik sorunlarıyla kardeştir, iç içedir.

 

Onları birer birer ele alıp nokta atışıyla çözmek mümkün değildir. Birlikte düşünülmeli, sorunlarını toplu olarak giderecek düzeltmeler için kafa yorulmalıdır.

 

Evliliklerde taraflardan birini kul eden hastalıklı anlayışlar terk edilmelidir.

 

Evlilikten darbe yemiş, ağzı yanmış kadınların üzerine giden eski kocaları, kadınların boşanma taleplerini kesin olarak reddeden ve işi şiddete döken insanları caydırabilecek her ne yol varsa mutlaka uygulanır kılınmalı, her ne önlem varsa alınmalıdır.

 

Bir taraftan toplumun eğitimi yolu ile bu sağlanmalı, öte taraftan da bu konudaki cezaları caydırıcı düzeylere hatta başlangıç için etkili sonuç almak amacıyla caydırıcı düzeyin de üzerine çıkarmalıdır.

 

Kadınlar bizim kızlarımız, eşlerimiz, annelerimizdir.

 

Kadınları ikinci sınıf ya da kul gibi gören anlayışlar her anlamda itibarsızlaştırılmalıdır. Bununla ilgili sosyal kampanyalar yapılmalıdır.

 

Evlisiyle, bekârıyla, duluyla her yurttaşın bireysel ya da toplumsal baskıdan uzak ve genel evrensel ahlak kuralları içinde özgürce yaşayabilmesi için başta kamu otoritesi olmak üzere her birey, her kurum elinden geleni yapmalıdır.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve yasa yapıcı ile birlikte çalışıp kadını kul gözüyle gören ailelerle ilgili şikâyetleri duruma göre sosyal hizmetler müfettişleri aracılığıyla denetleyecek, çözümler üretecek çalışmalar yapmalıdır.

 

En azından başlangıç olarak kocasından dayak yedikten sonra karakola başvuran bir kadına “kocandır, bir şey yapamayız; savcılığa dilekçe ver” denmemeli, olay anında sıcağı sıcağına gerekli incelemeler yapılıp tutanak altına alınmalıdır.

 

Kadını kul görmemeli, kadını kul görenleri alkışlamamalı, sebebi her ne olursa olsun kadın katilleri övülmemelidir.

 

Kadınlar bizim öteki yarımızdır.

 

31.08.2014 10:38

  

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..