Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '07

 
Kategori
Siyaset
 

Kulağınızın arkası sağlam mı?

Kulağınızın arkası sağlam mı?
 

Takvim yaprakları 20 Mart 2003' ü gösterdiği gün ABD Irak'ı işgal etmeye başladı. 2003’ün 9 Nisanında Bağdat'a girdi. Girmesiyle birlikte başkentin tüm resmi binaları, Saddam sarayları, müzeleri, her şeyi talan edildi. Penceresi sağlam resmi bina kalmadı.

Bir yer hariç:

Petrol Bakanlığı...

Amerikan askerleri bu binayı öylesine özenle korudular ki bir tek camı bile kırılmadı.

***

Irak'ın işgalinden onbir ay önce Nisan 2002'de ABD ve İngiltere'de "Irak Petrollerinin Geleceği" konulu bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda 17 çalışma gurubu oluşturuldu.

Gruplar başta Irak ve Ortadoğu bütünündeki petrollerle ilgili her türlü olasılığı masaya yatırdı. Dönemin Saddam muhalifleri olarak bilinen Iraklılar da bu toplantıda hazır bulundular.

Iraklı ve Saddam karşıtı olan isimlerden biri de İbrahim Bahr Al-Uloum 'du...

Kimdir bu İbrahim Bahr Al-Uloum?

Şimdi ki Irak’ın PETROL BAKANI!...

Bahr Al-Uloum göreve geldiğinde YAPMASI GEREKENLERİ ÖYLESİNE İYİ ÖĞRENMİŞTİ Kİ! Hiç zorlanmadı. Yaratılan kriz koşulları nedeniyle Irak’ın 80 üretim bölgesinden 67’si devre dışı bırakılmıştı ve Bahr Al-Uloum bu 67 üretim bölgesini Uluslar arası petrol şirketleri(!) ne devir edeceğini ilan etti. Bununla yetinmedi ve Irak kaynaklarının yüzde 75’inin YABANCILARA devrini öngeren yasanın Mimarlığını yaptı!

***

Türkiye’de petrol 1940’da MTA tarafından Raman Dağı’nda bulundu. Bu dağlar kilometrelerce uzanan bir petrol rezervine sahiptir. Türkiye’de petrol varlığı Raman Dağı başta olmak üzere diğer bölgelerde de ispatlanınca ülkenin mevcut petrol ihtiyacı da göz önüne alınarak 1954 yılında kabul edilen petrol kanunundan sonra Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) kuruldu.

1954 yılında Demokrat Parti hükümetinin aldığı bir karar ile yabancı şirketlere istedikleri olanakları veren Petrol Yasası çıkarıldı. Yasayı Maks Bell adında bir hukukçu düzenlemişti.

İlk tasarısı Türkiye açısından çok ağır koşullar getiren bu yasa tasarısına karşı dava açan Muammer Aksoy tüm uğraşlarına karşın davaları kaybetmişti. İlerleyen yıllarda Prof.Dr. Muammer Aksoy, Raif Karadağ, Altan Duransoy, İhsan Güven ve Cudi dağında petrol arayan altı Türk mühendisi gibi bu meseleyi gündeme getiren insanlar da suikastlere kurban gitti…

***

Önce ABD işgali altındaki Irak’ın petrolleri için bir petrol yasası hazırlandı. Yasaya göre, Irak petrolleri 30 yıl süreyle ABD ve İngiltere’nin ünlü petrol şirketlerine verilecekti. Derken, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Lübnan ve Mısır ile KKTC’nin karasuları dahil Kıbrıs etrafında petrol aramak için anlaşmalar imzaladığı açıklandı. Ardından Irak’ın sözde milli petrol şirketi SOMO, Türkiye’ye, “Bundan sonra işe devam etmek istiyorsanız kuzey eyaletlerindeki yetkililerle temasa geçin!” bildiriminde bulundu!

Bütün bunlar olurken Türkiye’de “Türk Petrol Yasası” çıkarıldı ve yabancı şirketlerin çıkardığı petrolün yüzde 2 ila 12’sinin devlete bırakılabileceği, gerisini de istediği ülkelere satabileceği kabul edildi! Buna, “Türkiye petrollerini yabancılara teslim etme yasası” da diyebilirsiniz!

CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, “Dünyanın her yerinde devlet hakkı yükseltilirken Türkiye’de yüzde 12, 5’dan, yüzde 1’e düşürülmesinin mantıki ve vicdanı sorumluluk açısından hiçbir tutarlılığı yoktur. Bu yer altı kaynaklarımızın hibe edilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca, kötü olan bu kanunun geriye doğru işlemesidir. Şu anda faaliyette bulunan firmalar, geçen yıl 100 milyon dolar olarak ödedikleri devlet hakkını, bu yıl bu kanun hükümlerine göre 40 milyon dolar olarak ödeyecektir.Yani, bir anda 60 MİLYON DOLAR HİBE ediliyor.’’ diyor.. Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Hatay Milletvekili Züheyir Amber, yaptığı yazılı açıklamada, 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu’nun, adı dışında ülke menfaatleriyle ilgisi bulunmadığını belirterek, şunları söyüyor: “Yabancı petrol şirketlerine cömert olan bu kanun, şayet daha önce kabul edilmiş olsaydı, ülkemiz 2004 yılında 96 milyon dolar yerine 45 milyon dolar, 2006’da ise 80 milyon dolar yerine 24 milyon dolar gelir elde edecekti.” Diyerek kanunun vahametini gözler önüne seriyor.

Irak'ta Bahr Al-Uloum işgal altında uygulattığı benzer yasa bizim ülkemizde ise AKP sayesinde gerçekleştirildi. 17 Ocak 2007 günü, sessiz sedasız Meclis'ten bir yasa geçti. Yasanın getirip götürdüklerini satırbaşlarıyla özetlemek gerekirse:

1. Yabancı şirketlere kapıları sonuna kadar açarak Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nı (TPAO) gözden çıkarıyorlar.

2. Ülke karasuları dahil petrolden alınan devlet payı yüzde 2'ye kadar indiriliyor.

3. Petrol aramada askeri bölge dışındaki tüm kısıtlamalar kaldırılıyor.

4. Petrolün çıktığı bölgede devlet payının yarısının yerel yönetime ( İl Özel İdarelerine) verilmesiyle bölgeciliğin kapıları aralanıyor.

5. Çıkarılan petrolün "ülke gereksinimi" için ayrılması gereken bölümü tümüyle kaldırılıyor. Petrolü çıkaran şirket isterse Türkiye'ye bir gram petrol vermeme hakkına sahip oluyor. (Savaşta dahil)

***

Büyük Önder 20 Ekim 1927’de yani günümüzden 80 yıl önce ne demişti bir hatırlayalım… Lütfen biliyorum diye okumazlık etmeyin. Bir kez daha okuyup şapkaları önümüze koyalım “ Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

 
Toplam blog
: 126
: 1276
Kayıt tarihi
: 10.09.06
 
 

48 yıldır yaşıyorum.Gazeteciyim, müzisyenim, babayım... Önce insan ve iyi bir yurttaş olabilme çab..