Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '08

 
Kategori
Psikoloji
 

KULE GÜNLÜĞÜ / İnsanda Mutluluk

KULE GÜNLÜĞÜ / İnsanda Mutluluk
 

Mutluluk nedir ? sorusu, ayak üstü, kısaca yanıtlanamıyor. Aslında hiç bir zaman doğru biçimde yanıtlanamıyor. Çünkü bu konuda alınan bütün yanıtlar, koşulların ve psikolojik durumların etkisiyle kafalarda oluşmuş, yarın belki değişebilecek ifadelerdir. Mutluluğun, bilimsel, felsefi zeminlere dayandırılarak açıklanması daha uygun olur.

Bu arada, her insan ancak narkozda, bilinçaltının çözülmesiyle, kendi mutluluğuna ve mutsuzluğuna dair çarpıcı gerçekleri yanında bulunan insanlara rahatça aktarabilir. Diğer sorgulamalarda bazı önemli bilgiler eksik kalabiliyor.

Hazlar, mutluluklar, mutsuzluklar, acılar, insanı direkt yönlendirir. Çünkü insanın ufkunu hızla saran şeylerdir. İnsan bunlarla yaşama tutunabiliyor ya da yaşamdan kopabiliyor.

Bana göre, benim için mutluluk,

1) İlkeli yaşamakla birlikte özgür olmak,

2) Özgürce yazdıklarımı, yani duygularımı - düşüncelerimi bilinçli okuyucularla paylaşmak,

3) Çok sevdiğim fakat kaybettiğim özel bir kadının anısını yaşatabilmek,

4) Çok sevdiğim fakat kaybettiğim babamın anısını yaşatabilmek,

5) Romantik insanlarla kaynaşmak,

6) Fırsat buldukça dağa çıkarak, içinde yaşadığım, yani yıllarımı geçirdiğim kenti yukarıdan izlemek, tarih boyunca buralarda yaşamış ulusları düşünmek,

7) Değerinden, karakterinden, sıcaklığından ve yüreğinin temizliğinden emin olduğum bir dostumu mutlu görmek.

Listeyi daha fazla uzatmak istemiyorum. Benim yanıtım: Yukarıda saydıklarımdan birinci maddedir.

Bilindiği gibi, mutluluk her insanın farklı algıladığı, farklı yorumladığı bir kavramdır.

Kimi insan, zenginliğiyle, elde ettikleriyle, hayalleriyle, boş hevesleriyle, yedikleri - içtikleriyle, ilişkileriyle mutlu sayar kendini.

Kimi insan, üretmeden yaşaması, sessizlikte rahatça uyuması, sık sık kahkahalarla gülmesi, cinsel paylaşımları nedeniyle mutlu olduğuna inanır.

İnsanın, fiziği güzel biriyle tanıştıktan kısa bir süre sonra, Senin yanında çok mutluyum demesi sağlıklı bir yorum değildir. Çünkü iç dünyasını henüz bilmediği halde, iyimserlikle karşı tarafa kendince anlamlar yüklüyor. Malum kumdan yapılan en güzel kaleler bile, yağan yağmurla birlikte bozulur, yıkılır …

Kimi ince ruhlu insanlar açısından mutluluk: Ahlaklı olmak, sağlıklı olmak, deniz kıyısında dolaşıp temiz havayı solumak, güneşin doğuşunu - batışını izlemek, Tanrı’ya ibadet etmek, masum - saf düşünceler taşımak, karşılıksız sevmek, elinden geldiğince iyilikte bulunmak, yakın çevresini mutlu etmek, doğru bilgilere ulaşmak, yüce duyguları yaşatmaktır.

Kimileri, sadist duyguları nedeniyle, sistemli biçimde başkalarına zarar vererek mutlu olur. Elbette zarar vermenin binlerce yöntemi vardır. Sürekli başkalarının kuyusunu kazarak, başkalarını sırtından vurarak, böylece kendi içindeki kompleksleri okşayan zavallı insanlar vardır. Zavallılıklarını örtmeyi başarsalar da, üstün zekaları, kirli ruhlarını temizlemeye yetmez. Temizlenemeden giderler bu dünyadan …

Kimileri, tanıştığı insanı alır, mahkum eder, güneşini yavaş yavaş söndürür ve dünyasını iyice kararttıktan sonra serbest bırakır. Amacı karşısındakini hep öldürmektir ama güler yüzlüdür, düzgün konuşur, serveti nedeniyle toplumda saygı görür.

Sonuçta her insan, ufkunu yaratır ve yolunu seçer.

Hayatı dolu yaşamak denilen durum ise, ancak duyarlı ve farkında olan insan için geçerlidir. Paranın kışkırtmasıyla, yıldırım hızıyla gelip insanın dünyasına yerleşen tüketim maddeleri ve mantar gibi çoğalan iyi gün dostlarıyla, seyahat etmekle, maceradan maceraya koşmakla, barlarda sabahlara kadar eğlenmekle, dolu yaşama olayını asla karıştırmamak gerekir. Bilerek ya da bilmeyerek karıştırılıyor …

Mutluluk için maddi olanaklarına güvenen bir kişi, kendini oyalamış, aldatmış oluyor. Birçok zengin insanın, zaman içinde kendini soyutlanmış ve amaçsız görmeye başlaması düşündürücü bir şeydir. Ebeveynler, yüreklerindeki sevgilerini kanıtlamak adına, çocuklarını paraya, paranın satın alabildiği şeylere boğduklarında, aslında onların gelecekleri için küçük küçük mutsuzluk tohumlarını ekmiş olurlar.

Arşivlerden 1960’lı yılların gazetelerini bulup incelediğimizde, dünyanın en zengin insanının Yunanlı Onassis olduğunu öğrenebiliriz. Uluslar arası taşımacılık alanındaki şirketlerin sahibi olan bu kişi, yaşamdan keyif alamadığını içtenlikle itiraf ediyor. Çünkü çok sevdiği oğlu, armağan edilen özel uçakla kaza yapıp genç yaşta yaşamını yitiriyor. İşte bu derin acı, işadamının dengesini alt üst ediyor. Ağlamaktan gözleri deforme oluyor.

En basit örnek: Yeryüzündeki her bitkinin, sağlıklı büyüyüp meyve verebilmesi için, uygun toprağa, yeterli suya ve uygun iklime gereksinimi var. Benzer biçimde, insanın dinamiğini, mutluluğunu önemli ölçüde etkileyen koşullar: Fizik ve ruh sağlığı, saygın bir meslek, beslenme, barınma mekanları, üretim, gerçek dost, gerçek sevgili … Bu saydığımız koşulların, mutluluğa katkısı tartışılamaz. Büyük olasılıkla, arka planda daha anlamlı, daha kutsal etkenler de var. O etkenlerle buluşmak istediğimizde, dilersek yine felsefecilerin değişik görüşlerinden yararlanabiliriz.

Bazı düşünürler, doğada gerçek ve kalıcı mutluluk olmadığını, olumlu bir mutluluk sağlanamayacağını iddia etmişlerdir. Acıları hafifletmeye yarayan olumsuz mutlulukları yorumlamışlardır. Örneğin: Arthur Schopenhauer.

Biz onların özel bakış açılarına katılmak zorunda değiliz. Fakat hepimizin, iyimserlikle, huzur ve mutluluğumuzu yanlış zeminlerde aradığımız dönemler olmuştur. Yanlış zeminlerdeki yanlış insanların enerjileri, bizim enerjimizi, moralimizi tüketmiştir.

Kategorisindeki ilginç bir insan, mutsuzluğuyla mutlu olduğu izlenimini veriyor. Dünyasındaki pencereleri sıkıca kapatıyor. Dışarıdan zayıf bir ışık sızdığında, hafif bir ses geldiğinde dengesi bozuluyor. Kendisine uzanan sıcak ele artık kuşkuyla bakıyor. Eleştirilmeyi zaten istemiyor. Tüm güçlüklere rağmen, bunalımdaki o insana ulaşmayı denemeli ve mümkünse maddi, manevi gereksinimlerini karşılama inceliğini göstermeliyiz.

Çöküş yaşayanların acılarına elimizden geldiğince ortak olmalıyız. Birbirimize muhtacız. Evrendeki her şey, başka şeylere muhtaçtır.

İnsan olduğumuza inanıyorsak, dostluğun, paylaşımın hakkını vermeliyiz. Bundan daha anlamlı başka bir davranış düşünülemez. Dostlarımızı mutlu ederek mutlu olabiliriz. Sadece kendi temel gereksinimlerimiz için yaşıyorsak, gereksinimlerimizi karşıladığımız zaman hissettiğimiz o rahatlığı, mutluluk olarak tanımlayamayız …

Yazan ve paylaşan - Claudius

Copyright

TYRANNOS Edebi Ürünler

Kompozisyonun

izinsiz kopyalanması, çoğaltılması,

amacı ne olursa olsun başka internet sitelerine eklenmesi

Fikir ve Sanat Eserleri Yasası’na göre

suç kapsamına girer.

 
Toplam blog
: 56
: 334
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

İzninizle hayatıma dair satır başlarını aşağıda sunuyorum. Yolunuz düşerse günün birinde beklerim. ..