Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kule Günlüğü / Papazın Ateşi

Kule Günlüğü / Papazın  Ateşi
 

Ülkemizin ve bölge ülkelerinin günümüzde karşılaştığı en büyük problem emperyalizm. Emperyalizmin amacı: Bölgenin doğal kaynaklarını ve zenginliklerini sömürmek, haçlı hegemonyası kurmak.


Amerika, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 24 ülkenin sınırlarını ve rejimlerini, Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi adı altında değiştirme işlemine başladı. Bu işlemin basamakları var. Uzun bir merdivenden derin kuyuya inilecek yavaş yavaş, ağzı kapanan kuyuda yangınlar çıkabilecek.


Yunanistan’da yayınlanan Katimerini gazetesinin haberine göre: Yunan Politik Araştırma ve İletişim Merkezi, ülke genelinde yaklaşık 2 bin kişiyi kapsayan bir kamuoyu araştırması yaptı. Bu araştırmada amaç, sosyal konularda halkın eğilimlerinin belirlenmesi. Sonuçlara bakıldığında, yanıtlar çapıcı. Çünkü insanların kafalarında, Türkiye dahil başka komşu ülkelerle ilgili olumlu düşünceler yok. Kendi egemenlikleri altında olmayan Yunan toprakları biçiminde tanımladıkları bölgeler şunlar: İstanbul, Ege kıyıları, Karadeniz kıyıları, Kıbrıs, güney Arnavutluk, güneybatı Makedonya. Bu bölgelerin, aslında kendi toprakları olduğunu düşünüyorlar.


İstanbul için: Her 100 kişiden 40’ı,

Ege kıyıları için: Her 100 kişiden 37’si,

Karadeniz kıyıları için: Her 100 kişiden 32’si,

Kıbrıs için: Her 100 kişiden 60’ı, kurtarılamayan vatan toprakları ifadesini kullanıyor.


Büyük Yunanistan hayallerinin bitmediği anlaşılıyor. Büyük hayaller, büyük projeler hep gündemde: Büyük İsrail, Büyük Ermenistan, Büyük Britanya gibi … Yeryüzü paylaşılamıyor.


Konu, Türkler ve Türkiye olunca, çoğu ülkenin öfkesi, tahammülsüzlüğü öne çıkıyor. Varlığımız problem oluyor bir anda. Kimi batı ülkelerine göre: Türk ulusu yapay olarak yaratılmıştır. Türk, bir ulusun, bir halkın adı değil, sadece bir dil grubunun adıdır. Zaman içinde, düşmanlığın etkisiyle çok şey söylendi. Vize uygulaması bir aşağılama zaten.


Bugün ABD ve Avrupa ülkeleri toprak bütünlüğümüze saygı duymuyorlar. Haritalar üzerinde vatanımızı bölüp, toplantılarda kısmen Kürdistan, kısmen Ermenistan olarak sunuyorlar. Türkiye, hiç bir zaman, hiç bir ülkenin bir karış toprağını istemedi. Fakat 1984 yılından bu yana dış destekli, yoğun terör saldırılarına maruz bırakıldık.


Yunan basını, arada incelendiğinde, dikkate değer görüşler göze çarpıyor. Yunanlılara göre: Fener Patrikhanesi ( İstanbul Rum Başpiskoposluğu ), Türkiye dışında kendisine idari yetki açısından bağlı kiliseler bulunması nedeniyle uluslar arası bir sivil toplum örgütüdür.


Bilindiği gibi, Osmanlı döneminden bu yana İstanbul’da bulunan Patrikhane, 1923 Lozan Barış Konferansı sürecinde bizzat Atatürk tarafından Türkiye’den gönderilmek istendi. Patrikhanenin İstanbul’da kalabilme koşulu, idari ve siyasi yetkilerinden arındırılmış, bu yetkilerini kesinlikle bırakmış olarak, Ortodoks Hıristiyan gayri müslimlerin ( Rumlar ) sadece dini, ruhani yani ilahi konularıyla ilgilenmek. Statüsü, dini inançlarla sınırlanmıştı. Atatürk ayrıca, Mason Localarının da kapatılması için emir vermişti daha sonraki zamanlarda. Çünkü locaların, kökü dışarıda ve tehlikeli bir yapılanma olduğunu biliyordu.


Bugün, Evrensel Patrik, Evrensel Patrikhane unvanları Yunanlılar ve Batılılar tarafından ısrarla, her yerde kullanılıyor. Biz, bu sözde unvanları - makamları hukuken tanımadık, tanımıyoruz. Lozan Konferansının ardından Atatürk, Patrik terimini hiç kullanmamış, yeri geldiğinde Başpapaz sözcüğüyle hitap etmiştir.


Yunan devleti, bütçesinden her yıl severek, Patrikhaneye yaklaşık 12 milyon Euro ( 4 milyar drahmi civarında ) yardım ayırmakta. Bu arada, Amerika’da yaşayan büyük servet sahibi Helenler de, Patrikhaneye gönüllü maddi yardımlarda bulunuyorlar. Ofikialon adlı dini bir derneğe üye olan zengin işadamları, maddi desteklerini bu kanaldan sürekli Fener’e ulaştırıyorlar. Dernek, Bizans döneminden bu yana faaliyetlerini eksiksiz sürdürüyor. Üyeleri, yüksek mevki sahibi insanlar. İşadamları, hakimler, profesörler ağırlıkta.


Günümüzde, İstanbul Rum Başpiskoposu Bartholomeos, Lozan’da varılan mutabakata aykırı davranışlarda bulunmakta, idari yetkinin ötesinde, önemli bir siyaset adamı gibi devlet başkanlarıyla ilişkilerde bulunup onlarla ortak hareket etmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin Diyanet İşleri Başkanı böyle rahat hareket edebilir mi ? Hayır. Bu ölçülerde kabul görür mü ? Hayır.


Bartholomeos, Patrik, Yeni Roma Evrensel Patriği gibi unvanları kullanarak dünyanın dört bir yanındaki Ortodoks kiliseleri üzerindeki egemenliğini, Türkiye resmen ve hukuken tanımasa da kullanmaya, etkisini arttırmaya uğraşıyor. Hayali şu: Türkiye, günün birinde Avrupa Birliğine üye olduğunda, diğer üye devletlerde bulunan Ortodoks Hıristiyan toplumların da dini lideri olmak. Başka bir ifadeyle: Yeni Roma Ekümenik Patriği ( Ortodoks Hıristiyanların Halifesi ).


Sınırlarımız içinde böyle bir çarpıklığa katlanıyoruz, başka çarpıklıklara katlandığımız gibi. Çünkü teraziyi elimizden almışlar. Bugün, PKK konusunda da belirleyici hassas terazi İngiltere ve Amerika’nın elinde.


Atina’da yayınlanan, To Vima gazetesindeki bir inceleme yazısında şu cümleler yer almakta: İstanbul’un 15. yüzyılda Fatih tarafından alınmasından sonra Patrikhanenin de şanı son bulmuştur. Fakat her şeye rağmen Türkler, Ortodoksluğa saygı göstererek, Patrikhaneye ve Patriğe imtiyazlar tanıdılar. Türkler, Patriğin bir milletin lideri olduğunu kabul ediyorlardı ve bu nedenle bir dizi özel imtiyazlar tanımışlardı. İzmir’de yaşanan son felaketin ardından Lozan Belgesi imzalanınca, Evrensel Patrikhane eski günlerindeki şanını yitirerek, basit dini bir dernek olarak tanımlandı ve imtiyazları iptal edildi. Patrikhanenin Türkiye devletiyle ilişkileri valilik düzeyine indirildi. Karşılıklı mübadele ile Patrikhanenin cemaati, mürit sayısı önemli ölçüde azaldı. Bizans’ın parlak tarihinden geriye ne kaldı ? Türkiye, Patrikhaneyi Tüzel Kişi olarak tanımıyor ( yasa ile tek kişi sayılan topluluk ). Türkler, Küçük Asya felaketinin ardından sürekli olarak Evrensel Patrikhanenin ve Patriğin yüce itibarını zedeleme, İstanbul’dan kovma amacını gütmüşlerdir. Tam anlamıyla bir Yunan kurumu olan Patrikhane evrensellik niteliğini kaybedecek olursa Yunanistan Başpiskoposluğu bundan çok zararlı çıkacaktır. İstanbul evrensellik niteliğini kaybederse bu nitelik Moskova’ya geçebilir ve Yunanistan Başpiskoposu diğer ülkelerdeki sıradan başpiskoposlar arasına girer. Bunu istemiyoruz.


Herkesin çok şey yapmak istediği ortada. Asıl önemli ve üzücü olan: Gücünü güçsüzler üzerinde kullanan onursuz, doyumsuz ülkelere karşı bir yaptırım planı oluşturulamıyor.


Yarınlar ne getirir, birlikte göreceğiz. Başımızın ağrıyacağı kesin.


Claudius


Copyright

TYRANNOS Edebi Ürünler

İzinsiz kopyalanamaz - çoğaltılamaz

 
Toplam blog
: 56
: 334
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

İzninizle hayatıma dair satır başlarını aşağıda sunuyorum. Yolunuz düşerse günün birinde beklerim. ..