Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kule Günlüğü / Soğuk Taşlar

Kule Günlüğü / Soğuk Taşlar
 

Sonbaharın ayak sesleri … Yeşilden sarıya, sarıdan toprak rengine geçilecek. Gücünü yitirip solan, esintilerde dağılmayı bekleyen her yaprak ölümle tanışacak.

Mevsimsiz dökülen, yeri doldurulamayacak ince ve güzel insanları çok özledim … Hiç gelmemek üzere gittiklerine inanamıyorum. İnanmayacağım.

Güne gergin başladım. Gazetelerin hırçın öğretilerini görmek istemedim. Doğal, sosyolojik ve ekonomik sarsıntıları okumak istemedim. İnsanlar sürekli artan bir basınç altında bırakılıyor zaten. Tüm alanlarımızı saran yangınlar ve sömürgecilerin inşa ettiği geçitler nedeniyle bilgimizi, gücümüzü daha çok sorgulamak zorunda olduğumuz sisli bir zaman dilimi.

Hayal bu ama bütün aydınları aynı anda, gece evlerinden çıkarmak isterdim. Hırpalayıcı biçimde, nasıl rahat uyuyabildiklerini sormak isterdim. Bağırırdım belki. Delirdiğimi düşünürlerdi.

Vicdani kıpırtıların ilk kanıtı, sanırım medeni cesaret denilen tepki. Gerek şahsımıza gerekse diğer masum insanlara yöneltilen tüm haksızlıklara suskun kalmayıp, ahlak dışı uygulamaların değiştirilmesini istemek, bilinçli eleştirilerde bulunmak …

Her insan, devletin yürürlükteki yasalarını, toplumsal alışkanlıkları, dinlerin tebliğlerini kendi cephesinde farklı algılayabilir. Fakat bilinmesi gerekir ki, tarihten gelen o yüce yasalar, o kutsal tebliğler, kısa bir zaman sonra insanların çıkarları yönünde kullanılabilir ve ona göre yorumlanabilir amacıyla ortaya konmamıştır.

İnsanın, her koşulda insan olduğunun farkında olması, düşüncelerini eğitmesi, özündeki temiz yaşamı doğal yaşama aktarması gerekiyor. Fakat bu öncelikli seçimler, insanın iradesinin işleyiş biçimiyle bağlantılı.

G. I. Gurdjieff ’in bir sözünden etkilendim. Diyor ki: Bir insan, anlamsız ilgiler ve anlamsız amaçların oluşturduğu bir dairede dönüp duran insanların yaşamlarının bütün dehşetini anlayabilseydi, kendisi için önemli olan tek bir şeyi de anlardı. Genel yasadan kurtulmak, özgür olmak … Mahkum için, kendisini nasıl kurtaracağı, nasıl kaçacağı dışında hiçbir şey önemli değildir.

Yeryüzünde kökleşmiş sistemler, yetenekli eğitimciler var. Fakat onların ruhlarımızı incitebilecek şiddette, olgunlaşmamış duyguları ve düşünceleri de var. Ne yazık ki çoğu fikirler mahkumiyetimizi hazırlıyor.

Olağan gibi algılanan, aslında dayatılan yaşam tarzı, güvenli sayılamaz. Saçmalığı anlaşılmış şeyleri değiştirmeye çalışmadan sıkı sıkıya geleneklere tutunmak çağdaş insanın yöntemi olamaz.

Olağan yaşam tarzının belirgin örnekleri şunlar: Paranın egemenliği ve çekiciliği, silahlanma, milliyet ve din çatışmaları, nüfus artışı, depresif kişilerin liderliği, her alanda güvensizlik ve kirlilik, tıpta ve iletişim ağlarında yeni virüsler. Bu tür yaşamın çizgileri bize anlam ve keyif sunmuyor zaten. Çoğu zaman sıradan canlılar gibi basit mutluluklar denizinde yüzüyoruz. Günün birinde bu durum bizi gerçekten rahatsız ederse, tahrik ederse, kişisel gelişimimizi ciddiye alacağız ( becerebilirsek ).

Egemenlerin oluşturduğu acılar, içimizin güneşinde, ufkumuzun yollarında beslediğimiz sevgileri çoğaltıyor. Kötülük, iyiliği sonsuzluğa taşıyan bir etki gibi ama yine de çok dikkatli davranmak gerekiyor.

Dışarıya çıktım. Bir simit aldım. Yerken de dilimi ısırdım. Kanı durdurmak için uğraştım.

Gözlerim ıslak. Dalgın dalgın yürürken şiddetli rüzgarın hangi yönden geldiğini çözemedim. Havada uçan bir gazete parçası geldi, üzerime yapıştı. Elime aldım. Baktım ki yine itici haberler, tahmin ettiğim gibi. Oysa bugün gazete okumayacaktım. Dayanamadım.

1) Rusya, yeni geliştirilen ( nükleer olmayan ) bombaya, Tüm Bombaların Babası adını verdi. Rusya Genelkurmay Başkanı Aleksander Ruşkin, dünyada benzeri olmayan bu vakum bombasının, ABD’nin ürettiği, Tüm Bombaların Anası’ndan 4 kat daha güçlü olduğunu açıkladı. Amerikalıların bombası 11 ton TNT şiddetine eşdeğerken, bu bomba 44 ton TNT şiddetine eşdeğer.

2) 1994 yılının Temmuz ayında, ABD irtibat subayı Yarbay North, Hakkari Dağ Komando Tugayı Komutanlarından Binbaşı Serhat Karadeniz’e: Kürdistan’ı kurmak üzere Kuzey Irak ’a geldik. Bunu kabul etmediğiniz takdirde savaşırsınız, savaşacaksınız demiş.

3) ABD Temsilciler Meclisi’ndeki Ermeni soykırımı yalanı hakkındaki tasarı 225 imzaya ulaştı. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, tasarının Meclis’e gelmesi durumunda geçmesine kesin gözüyle bakıyorlar. Bu tasarı 2000 yılında hazırlanan tasarının hemen aynısı. Türkiye’nin Ermeni Soykırımı’nı 1915 - 1923 arasında gerçekleştirerek insanlık suçu işlediği hükmü veriliyor. Böylece yalnız 1915 tehciri değil, Kurtuluş Savaşımız da mahkum ediliyor. Atatürk de ismi verilmeden soykırım suçlusu kapsamına alınıyor.

4) 2003 yılından bu yana Azerbaycan İlahiyatçılar Birliği Başkanı ve Yeni Çağ gazetesi kurucusu, başyazarı Akil Alesker basın toplantısında: Ermenistan’ın bir tarihi yok. Ermeniler kullanılmaya hazır bir güç. Onlardan bugün Amerikalılar yararlanır yarın İngilizler. Azerbaycan’ın petrolü var. Karabağ sorunu bitecek bir başkası başlayacak. Erivan’daki Ermeni ile Los Angeles’taki Ermeni arasında çok iyi bir iletişim var ama Türkiye ile Azerbaycan arasında bu bağlantı yok ve Türk okulları adı altında Azerbaycan’ın içine yayılan grupların arkasında ADL ( Anti Defamation Legue ) isimli Yahudi kuruluşu var. Hedeflerine ulaşmak için bütün yolları deniyorlar. İslam bayrağı altında islama karşı gizli bir savaş yürütülmektedir dedi.

Bu dört kötü haberin, duyarlı bir insanı tırmalamaması mümkün değil. Gazeteyi elimden bıraktım. Rüzgarın etkisiyle yükselip, müthiş bir zamanlamayla caddeden hızla geçen ambulansın kapısına yapıştı. Ne tesadüf …

Keşke görmeseydim, okumasaydım. Kaçamıyor insan ve kızgın çölün ortasına itiliyor.

Yol boyunca, sevimsiz bilgiler eşliğinde yürümek kolay olmadı.

Yolumda taş, başımda taş, içimde taş …

Yazan ve paylaşan - Hüseyin Evcil

Copyright

TYRANNOS Edebi Ürünler

 
Toplam blog
: 56
: 334
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

İzninizle hayatıma dair satır başlarını aşağıda sunuyorum. Yolunuz düşerse günün birinde beklerim. ..