Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Külhan-ı Layhar mısınız be kardeşim!

Külhan-ı Layhar mısınız be kardeşim!
 

“Bireysel ve toplumsal ilişkilerde en zor şey nedir? ” sorusuna verilecek  cevaplar, cevaplayanın düşüncesini yansıtacaktır. Cevaplardan bir tanesi sohbet ettiğiniz kişiyi tanıyıp tanımadığınıza dair olabilir mesela. İnsan daha önceden tanımadığı, davranışlarını, dünya görüşünü, değer yargılarını bilmediği biriyle sohbet ederken ölçülü davranmaya azami gayreti gösterebilir. Ölçünün kaçması durumunda da hava bir anda değişip, sinirler gerilebilir. İnsanın ruhunda huzursuzluk varsa gerilimin dozu daha da artar.

“Bu düşünce bir yanılgı, bir hatadır” diye düşünülebilir. Ya da “yerden göğe kadar haklısın” da denebilir. Tartışma kültürünü benimsemiş biri ile eli palalı birini elbette bir tutamayız. Diğerinin düşünce ve duygularına saygıyı kabullenmiş olanla külhanbeyi havasında olanı bir kefeye koymak doğru değildir.

Otobüs garajında olacaklar bir rastlantı, sıradan bir olay mıydı yoksa bilinçli yapılmış bir kurgu muydu? Neden kavga etmişlerdi? Önceden tanışıyorlar mıydı? Acımasız birer evsiz, yersiz yurtsuz, gözlerini kan bürümüş insanlar mıydı, yoksa sıradan garibanlar mıydı bilinmez… Bilinmez çünkü yaşanan arbede bir kaç dakika içinde olup bitmişti.

İnce belli küçük çay bardağı elimde dalıp gitmişken, bir anda bağrışmalar arasında sandalyelerin havada uçuştuğunu gördüm. İnsanlar neye uğradıklarını şaşırmış, olup bitenleri anlamaya çalışıyordu. Az önceki sıcak ortam yerini buz gibi bir havaya bırakmıştı. Arbede sonrasında iki adam yaka paça dışarı atıldı. Her ikisi de birer mezar taşı gibi dikilip kaldı öylece. Ünlü Külhanbeylerinden Seyrekbasan Osman, Çiroz Ali, Leşçi Mehmet, Kavanoz Abdullah mısınız kardeşim. Yoksa Külhan-ı Layhar mısınız. Hadi diyelim sorumsuz ve vurdumduymaz bir yaşam sürdürüyorsunuz. Lakin birbirinize omuz vurmak, dirsek çarpmak size ne kazandırdı be kardeşim. Bu davranışınız olsa olsa “Külhanbeyliğinin acı sonucu” dur. İnsanın inanası gelmiyor. Sırtı pek, karnı tok olsalar derim ki hadi bir konuda anlaşamadılar. Oysa her gün, her ikisi de garaj bekçiliği yapıyorlar belli ki. Sohbet anında birbirlerinin sözlerine itiraz etmiş, incitici sözler sarf etmiş olmalıydılar… Kim bilir belki…

Gürültü patırtının bitmesiyle herkes masasına dönmüştü. Aklıma dahi getirmeyeceğim bir olaya şahit olmuştum. İnsan tanımadığı, belki de bir daha karşılaşmayacağı biriyle neden kavga eder ki? Velev ki tanışıyorlar. Kavgalarının sebebi neydi acaba?

Demek ki bal gibi kavga da oluyormuş gürültü de. Havada uçuşan sandalyeleri görünce bir anda sinirlerim gerilmiş, kargaşanın ortasında kalmıştım. Üstelik olayın ne olup olmadığını da bilmiyordum. İçerisi biraz sakinleşince garsondan çay getirmesini istedim. Uzun favorileri ve kısa kesilmiş saçlarıyla yorgun ve yaşlı izlenimi veren garson çayı getirdi. Çay tabağının kenarındaki şekerler yarıya kadar ıslanmış, dağılmak üzereydiler. Elime alınca dağılıp gittiler. Tekrar şeker alıp masaya geldim. “Böylesi  gereksiz bir olayı görünce dışarıda yaşadığınız stresi yanınızda getirmediyseniz dünyanın en huzurlu yeri insanın kendi evidir” diye düşündüm…

Kırsalda yılın bu zamanları sıkıcı geçer, kışın etkisiyle dışarıda pek durulmaz, insanların çoğunluğu baharın gelmesini ve işlerin açılmasını bekler. Gün geçtikçe bunalan insanların bir kısmının sinirleri gerilir, bir kısmı ise tevekkülle günlerin geçmesi için dua eder. Köyünde, kasabasında işlerini bitirenler büyük şehirlere gidip inşaat işlerinde çalışır, inşaatlarda yatıp kalkar, zor şartlarda para kazanmanın mücadelesini verirler.

Bu döngü, her zaman hüzünlendirmiştir beni. Ne zaman toprağa kırağı düşmeye başlasa yüreğime belli belirsiz bir keder çöker, kendimi o insanların yerine koyarım. Kimsesiz çocukların ve evsizlerin sokaklarda yaşamasını hatırlarım.

Kimsesiz çocukların ellerinden tutsam, gurbetin yolunu kurtarıcı görenlere sorsam… Hayatta beklentilerini anlatırlar mıydı? Anlatsalar, onları anlar mıydım? Acıyı, yokluğu, kimsesizliği karnı tok olan değil benzer acıları çeken bilir derler ya…

 

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..