Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Külkedisi, prens ve ışıklı bir akşamüstü

Külkedisi, prens ve ışıklı bir akşamüstü
 

Bu masal tamamen gerçek bir olay üzerine kurgulanmıştır ve herkesin gönlünde yatan prenslere ve prenseslere ithaf edilmiştir. Masaldaki prens de prenses de gerçekten yaşamaktadır ve gerçekten ışıklı bir akşamüstü olmuştur o gün.

Tam yalnızlığınızla dost olduğunuzu düşünürken tatlı bir tebessüm aklımızı başımıza getiriverir bir akşamüstü. Bitmeyen hiçbir yalnızlık yoktur der kulağınızda hafif bir tınıyla hayat bulan güven dolu sesin sahibi. Tam bir yıldır hiçbir gülüşün ısıtamadığı yüreğiniz silkinip kendine gelmiştir. Daha önce de görmüştünüz siz o sevimli iki yeşil gözü ki hiç sevmezdiniz aslında renkli gözleri. O zaman da aynı şeyi hissettiğinizi ama şimdi güven duymanın bir gözde önemini anladığınızı fark ediverdiniz o akşamüstü. Akşamüstü ve güven dolu iki çift göz. En yalnız ve en çaresiz anınızda nasıl da panzehir oluverdi kanayan yaralarınıza.

Gece ilerler; yeni dostlar, tanınmayan yüzler katılır aranıza ama bir çift göz hep gülmeye ve güven vermeye devam eder. Kendiniz yoklamaya başlarsınız, eyvah yine başlıyor ve bir başladı mı bitmeyecek bilirsiniz. Artık bu hayat size öğretmiştir temkinli olmayı ve aşkta ezen taraf olmayı. Ama farkında mısınız o akşamüzeri pratikte yine sınıfta kaldınız küçük bayan. Oysa gecelerce dökülen göz yaşlarınızla yemin etmiştiniz acı çekmeyeceğinize ve düşen göz yaşlarınıza aldırmayacağınıza. Yok bu sefer de tutulamadı bu söz ve akşamüstü geceye dönüştü, sıcacık bir gülümseme içinizi yakmaya başladı, kalp kaldığı yerden tekleye tekleye çalışmaya başladı "oh be" dedi içinden "nerdeyse pas tutuyordum". Ve gece yarısını vurdu saatler, külkedisinin eve dönme vakti geldi, yakışıklı prens kalabalık saray ahalisiyle partide kaldı, balkabakları belediye otobüsüne dönüştü, cümleler yarım kaldı karıştı kalabalığın gürültüsüne. Bir dahası yoktu şimdilik o sıcak gülüşü görmenin ve güveni hissetmenin. Ve neyse ki dedin sen "evde beni bekleyen üvey annem yok". Bu bir teselli miydi bilinmez ama iki ayakkabısı da ayağındaydı ve şehirde yakışıklı prensin kapı kapı dolaşamayacağı kadar büyüktü. Hem yakışıklı prens bu hikayenin ne kadar farkındaydı ve genç prensesin kalbinde kahramana dönüştüğünü biliyor muydu? Oysa hayat kaldığı yerden masallardan oluşan fragmanlarla ara verdiği filmini seyrettirmeye, arada bir size küçük büyük roller vermeye ama hep başrolde kendisi kalmaya devam ederek geçip gidiyordu işte. Peki şimdi ne mi olacaktı, güzel soru tabii ki kaldığı yerden devam edecek her şey. Sabah uykulu gözlerle işe koşulacak, okullara gidilecek, güneş doğacak, ay tutulacak, yemekler yapılacak, çocuklar doğacak, ölümler olacak, ayrılanlar, yeni aşklar ve yine her gün akşamüstü olacak hiç değişmeden.

Gelelim hikayenin ders çıkartma bölümüne aslında en sıkıcı bölümdür ama yazmadan geçilemez işte. Ders: Sıcak gülümsemeler bir yerlerde saklı duruyor hep, yakışıklı prensler ya da güzel prensesler külkedisi olarak giriveriyor hayatımıza bir akşamüstü hiç ummadığınız bir anda ve parti başlıyor. Pistte başlıyorsunuz dans etmeye ve mutlak güven duygusu sarıyor içinizi. Kalp atışları hızlanıyor, yine âşık haller bünyede beliriyor. Gece bitmese dediğiniz bir gece olmuş, yanı başınızda bir el ve bir omuz hesapsızca tutulmayı bekliyor yine. Siz biliyorsunuz ki yeniden aşk kapınızda ve bu seferde yüreğiniz burkularak tutuyorsunuz evin yolunu. Bir yerlerde bu hikayenin yanlış bir şeyler var ama nerde? Galiba masalda prensle külkedisi kavuşuyordu ve gökten üç elma düşüyordu.

O zaman hadi bu masalda da üç elma düşsün, birisi anlatana, birisi dinleyene birisi de yakışıklı Prens'e...

 
Toplam blog
: 5
: 1239
Kayıt tarihi
: 03.02.07
 
 

Çevirmen olmaya çalışıyorum; ama hâlâ işin tekniğindeyim. İçinde yazı olan ve kalemle ruhumu buluştu..