Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '21

 
Kategori
Öykü
 

KULLANICI HATASI - IV

  Sanayi bölgesindeki küçük bir fabrikanın bakım onarım atölyesinde mühendis olarak işe başladım.Benden daha kıdemli olan mühendis amirim konumundaydı.İşçilerle iyi diyalog kurmamı, işi öğrenme konusunda istekli davranırsa yardımcı olabileceğini söyledi.Ancak işçilerle iyi diyalog kurma konusunda en başta bazı sıkıntılar yaşadım.Bir süre atölyedeki işçilerin ‘yeni yetme mühendis ‘ diye benden bahsettiğini duydum.’Ben yirmi yıldır bu işin içindeyim.Yeni yetme mühendisin yaşı kadar benim çalışmışlığım var.Ondan emir almam ben.’’ düşüncesiyle hareket eden işçilerin yıldırmasına uğradım önceleri.Daha sonra bilerek bilemeyeceğim soruları sorup beni küçük düşürmeye çalışanların tahrik edici sözleriyle muhatap oldum. Bu durum ilk zamanlar zoruma gitmişti. Sinirlenmiş, morali bozulmuş bir halde işe gittiğim çok oldu bu dönemde. Baktım baş edemeyeceğim, ben de umursamaz bir tavır takınmaya çalıştım. Kulağımı olumsuz cümlelere tıkayıp kendime yarar sağlayan cümleleri ciddiye almaya çalışıyordum. Başka bir deyişle cümle filtrasyonu yaparak kafamı dinç tutmaya çalışıyordum.

Yeni işe giren mühendislere böyle davranılmasının temel nedenlerinden biri de kuşkusuz şekilcilikten ileri geriyordu. Şekilci yaklaşım mühendisi; teknisyenden, teknikerden ve teknik öğretmenden daha üstün görmekteydi.Halbuki bu meslek gruplarında çalışanların hepsi teknik elemandır ve hiçbiri diğerinden daha üstün veya daha nitelikli değildir. Sorumlulukları, yetki sahaları birbirinden farklı olan bu insanlar arasında herhangi bir ayrım olmamalıdır. Çünkü hepsinin ayrı bir yeri ve ayrı bir görevi vardır. Teknisyene, teknikere hak ettiği değeri vermeyen sistemin yaklaşımıyla beraber işçi-mühendis-tekniker arasında anlaşmazlıklar çıkmıştır.

Mühendislik fakültesinde teorik eğitim alıp uygulamaya yönelik eğitim almayan mühendis işin mutfağından gelen tekniker ve teknisyenden daha rütbeli olması sonucunda açığa çıkan problemler iş yeri huzurunu da olumsuz yönde etkiliyordu. Teknik eğitim almış öğretmenlerin ve ara elemanların özlük haklarının iyileştirilmesiyle beraber mühendislik okullarında daha çok uygulamalı eğitim verilmesi yaşanan sorunun çözümünde önemli bir basamak olabilir esasında. Böylelikle herkesin mühendis olmaya veya dört yıllık okul mezunu olamaya mecburen yöneldiği bu ortamda ara eleman eksikliği giderilebileceği gibi, eline anahtar almamış mühendis sayısında da gözle görülür bir azalma görülerek daha uyumlu işyerleri inşa edilebilir.

Mühendislik eğitiminin bir diğer açmazı da belli bir alanda uzmanlaşamamak. Birçok ülkede insanlar makine mühendisi olmak yerine tesisat, otomotiv, enerji, imalat, tasarım gibi farklı alanlardan birini seçip o konuda uzmanlaşıyor. Ülkemizde parasal ve teknik yönden yeterli ilerleme sağlanamadığından makine mühendisi bu alanların hepsine birden bakmak zorunda kalıyor. Sonuçta da makine mühendisi her şeyden anlayan ama tek bir alanda yeteri kadar uzmanlaşamayan mühendis olarak görülüyor.

İş bölümünün ve uzmanlaşmanın geliştiği ülkelerde mühendis sadece kendi işiyle meşgul oluyor. Bizde ise mühendis birkaç kişinin işinin yapmak zorunda kalıyor.İş takibi, evrak işleri,işçilerin sorumluluğu ve koordinasyonu derken mühendisliğin öbür alanlarına vakit ayırmaya imkan olmuyor.Yurt dışında ise mühendis sadece tasarıma, araştırma geliştirmeye, teknik hesaplamalara kanalize oluyor. Hiyerarşi, organizasyon ve uzmanlaşma konusunda yapılan hatalar sonucu birçok meslektaşım kendini geliştirmek için ekstra çaba harcamak zorunda kalıyor.

Ülkemizdeki mühendislerin büyük çoğunluğu aynı anda bir sürü işle uğraşırken sadece tek bir işle uğraşan yabancı mühendis her ne hikmetse daha değerli oluyor. Yabancı futbolcuyu göklere çıkarıp kendi futbolcusunu yerin dibine sokan vizyonsuz kulüp yöneticisi misali kendi elemanımızı, kendi insanımızı hiçe sayıyoruz.

Gerçi kendi insanımızı hiçe saymak bizim ülkece yaptığımız en iyi işlerden biri.Filmlere ve belgesellere konu olan savaş pilotu Vecihi Hürkuş’ un uçak üretimi ve havacılık konusundaki çalışmaları ile Devrim Otomobili Projesi bu durumun iki güzel örneği.Yapılan işlere sahip çıkamayıp ‘bizden bir halt olmaz’ yaklaşımıyla yetişmiş elemanlarımızın emeğine yeteri kadar saygı duymadığımız gösteren iki örneğin iyi araştırılması gerektiği inancındayım.Malum saygı zafiyeti sadece yöneticilerde değil insanımızda da mevcut.Devrim Projesinde görev yapan Makine Yüksek Mühendisi Salih Kayasağın bu konuda önemli bir noktaya değinmiş.Değerli meslektaşım, projeye bir milyon dört yüz bin lira bütçe ayrıldığında ‘paramız sokağa atılıyor’ diye tepki gösterilirken, at neslinin ıslahı için yirmi beş milyon lira harcanmasına ses çıkarılmadığını açık yüreklilikle söylüyor ve ekliyor.’Hala merak ederim dünden bugüne at nesli ıslah olmuş mudur?’’ At neslini bilmem ama kendi insanına emek vermeyen zihniyetin ıslah ve iflah olmayacağı aşikar.

Eğer yerli imkânlarla gerçekleştirilen bu önemli projeler yabancı sermaye ile gerçekleştirilseydi daha fazla itibar görürdü. İtibarı yabancılara vermeyi adet edindiğimiz için de yetişmiş insanlarımız çalışmalarının değer göreceği ülkelere yelken açıyor ve beyin göçü denilen durum ortaya çıkıyor. Beyin göçünü önleyemediğimiz gibi ülkemize fayda sağlayacak beyinlerin öbür dünyaya göç etmesini engelleyemiyoruz ne yazık ki. Ülkemiz için faydalı buluşlara imza atan bilim insanlarının şaibeli bir biçimde ölmesi üretken beyinlerimizin öbür dünyaya göç etmesini önleyemediğimizi net bir biçimde açıklıyor.

Açıklayıcı bir diğer durum da verimlilik kavramına olan bakış açımız. Özellikle enerji verimliliğinin konusuna doğru noktadan baktığımızı ve meseleyi doğru anladığımızı hiç zannetmiyorum. Eğer doğru anlasaydık enerjimizi gereksiz işlere harcamazdık. Başkalarının özel hayatını didiklemek, dedikodu yapmak,kusur aramak, hoşlanmadığımız kişiler hakkında olumsuz planlar kurmak, gereksiz tartışmaların, kısır çekişmelerin peşinden gitme gibi daha nice anlamsız eylem.Peki bu eylemlerin enerjimizi acımasızca sömürmesinin ardındaki neden nedir.

Cevabı çok basit: KULLANICI HATASI. Enerjimizi, olanaklarımızı doğru kullanamadığımız için yararlı işler yapamıyoruz ve arpa boyu kadar yol alamıyor,çamura saplanan araba tekeri gibi patinaj yapıp yerimizde sayıyoruz.Oysa, fikir alışverişinde bulunsak, araştırsak, kitap okuyup bilgimizi artırsak, hırslarımızdan arınıp egolarımız törpüleyerek uzlaşmacı bir tavırla sorunlara yaklaşsak enerjimizi daha verimli kullanabiliriz aslında.Hatta bu yolla en az bir şehri aydınlatacak kadar enerji bile üretebiliriz.

Kaba bir hesap yapacak olursak, bir insan bir şehri aydınlatırsa Dünyada yaklaşık altı milyar insan da altı milyar şehri aydınlatır. Dünya üzerinde yaklaşık üç milyon şehrin olduğu düşünülürse tüm Dünya ışıl ışıl aydınlandığı gibi tarihte eşi benzeri görülmemiş bir aydınlanma çağını yaşamış oluruz. Hatta enerji fazlalığı sayesinde de Ülkeleri birbirine kırdırıp milyonlarca insanın ölümüne sebep olan enerji savaşlarının da sonu gelir.Ütopik bir fikir de olsa kulağa hoş geliyor, öyle değil mi?

 
Toplam blog
: 93
: 87
Kayıt tarihi
: 25.02.19
 
 

     TCDD'de makine mühendisiyim. Sanatın iyileştirici gücüne inanan bir insanım.    ..