Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kullanılıyorsunuz !... Hala Farkında Değilsiniz !..

Kullanılıyorsunuz !... Hala Farkında Değilsiniz !..
 

Bu ne cüret ? Kimden ve nerden alıyorlar bu cesareti ?


Bugünkü spot haberlerden en dikkat çekici olanlarından biri, kuşkusuz Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can’ın 2 tane siyasi parti kapatılabilir demesiydi. İşaret ettiği siyasi parti de BDP idi. Neden peki ? Neden BDP yine hukukun hedef tahtası oluverdi ?

Bu sorunun yanıtını vermek o kadar da zor değil. BDP’li vekillerin, belediye başkanlarının gazetelere yansıyan açıklamalarına, söylem ve demeçlerine bakın, BDP hakkında yazılan yazıların ve Anayasa Mahkemesi raportörünün ne demek istediğini ve neden tekrar bir Kürt partisinin kapatılabileceği hususunu alarsınız.

Türkiye gerçekten zor süreçlerden geçiyor. O kadar çok sıkıntılı dönemeçlere giriyor, bazılarında labirentin içine giriyor ki, çıkabilmesi gerçekten mucize gibi görünüyor. Tam, bazı şeyler yoluna girecek derken, başka olaylar, başka sıkıntılar patlak veriyor. Bakın, şöyle yada böyle adı ‘Kürt açlımı’ olan bir açılım gündeme gelmiş ve içi doldurulmaya çalışılırken, kendini adamdan sayan biri Imralı’dan “benim şartlaımızı iyileştirin, savaşı bitireyim” diyor. Bu nedemek ? Anlaşılmayacak bir nokta yok. Adam “beni serbest bırakın, gideyim bir köye yerleşeyim. Oraad tavuklarla, koyunlarla yaşayayım ve demokrasiye katkı sağlayayım” diyor. Neden bunca yıl, dağlarda binlerce teröriste ‘başkanlık” yaptığında, terörden vazgeçip, gidip bir köye yerleşmedi de şimdi böyle brşey istiyor. İşin ilginç tarafı bu adam, bu devletle dalga geçiyor. Sanki hiçbir şey olmamış gibi “beni salın, affedin” diyor. Bu açıklamayı şiar edinmiş BDP’liler ve de onların kışkırttığı Kürt kökenli vatandaşlar da “Apo’ya özgürlük” diye sokaklara çıkıyorlar, pankart açıyorlar ve güvenlik güçleri ile çatışıyorlar. Cam, çerçeve indiriyorlar. Her seferinde kargaşa ve karmaşa yaratan Kürtler’e bir kez bile olsun ”sakin olun, kavga ve çatışma içine girmeyin” demeyen BDP, ne zaman ki, güvenlik güçleri olaylara müdahale ediyor, biraz göstericilerin daha doğrusu eylemcilerin ‘canını acıtıyor”, işte o zaman kendi tabirleri ile devlet ‘terör’ işlemiş oluyor. Bunu en son yapılan izinsiz bir gösteri de gördük. Polis tanzikli su sıkınca, bir Kürt vekil yere düşüyor ve kalçası kırılıyor. Sonra “polis beni hedef aldı” diyor. Arkadan da BDP’li vekiller bu antieyleme “devlet terörü” deyip, ortalığı daha da kızıştırıyorlar..

Kürt vatandaşlar hep meydanlarda.. Peki, gerçekten ‘demokratik bir hak ‘ gereği mi bu insanlar sokaklara, meydanlara çıkıyor. Elbette ki, her insan, tasvip etmediği bir şeyi protesto edebilir. Bu devletin ve de hükümetin veya Belediye’nin bir söylemi ya da eylemi olabilir. Ama uzunca bir zamandır “kürt kökenli vatandaşların” bu tarz eylem ve yürüyüşlere kalkışması nasıl açıklanabilir. Kendimizce bir analiz yapalım.

Yukarıda da dediğimiz gibi, bir şeyleri protesto etmek, bir yerlere belli bir isteğin, talebin, düşüncenin seslerini duyurmak herkesin hakkı. Bu insanlar, ilk günden beri ya “Apo’ya özgürlük” diye sloganlarla yürüdüler ya “ asker operasyonları durdursun” dediler, ya “biz de dağa çıkacağız” dediler. Ya “özgürlük, ya hiç” pankartları ile canlı kalkan olmaya çalıştılar. İçlerinde akla mantığa uyanları yok muydu diyenlere, evet vardı derim. Gözüme çarpan bir pankartta “ terör dursun, ne Kürt, ne Türk analar ağlasın” diye yazıyordu. Herhalde yanlışlıkla karıştı. Çünkü, diğer pankartların ve söylemlerin hemen hepsi aynı zihniyetten çıkmış ve hep belli mesajlar çerçevesinde dolaşıyordu. Bu son mesajla örtüşmeyen diğer mesajları çok kullanmalarına rağmen, sonuncusu pek nadir kullanılıyor.

Aşka bir örnek daha.. Biliyorsunuz yakın zaman önce, PKK kanlı eylemlerine tekrar başladı. Güneydoğu’da çetin çatışmalar oluyor. Her gün şehit haberleri gelmeye devam etti. İskenderun’daki saldırı, diğer karakol ve askeri noktalara yapılan saldırılara göre biraz farklılık içeriyorsa da, yine bir terör ve bilhassa PeKeKe saldırısı olduğu açıklandı. Kırsal alanlardaki çatışmalar devam ederken ve şehitler gelmeye devam ederken, bir Allahın kulu BDP vekili yada yetkilisi çıkıp da “acınız acımızdır” yada “başınız/ başımız sağ olsun” ve de “ölenlere rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz” gibilerinden bir şeyler söylemediler, ağızlarında gevelemediler bile. Kendilerine mikrofon uzatıldığında da yarım ağızla, inandırıcı olmasa da üzgün olduklarını söylediler. Ama arkasından “silahla bir yere varılmaz” derken, belki bir çoğumuz bunu onayladık ama aslında TSK’nın silahlı mücadelesini kastettiklerini herkes anladı. Her seferinde olumlu sözler bekler beklerken “ TSK operasyonları durdurmalıdır” dediler. Hep ezberlenmiş şarkılardı bunlar..

Ama artık daha ileri gidiyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir Kürt vekil “Kürt halkı ülkeyi savaş alanıa çevirir” dedi, fitili ateşledi ve epeyce ortalıkta görünmedi. BDP’nin en sivri dilli vekili Emine Ayna’da bir zaman sivrilik yapıp, ortalıkta gözükmüyordu ki, geçenlerde yine piyasaya çıktı ve “bu çatışmalar Kürdistan’la sınırlı kalmayacak’ dedi. Arkasından BDP başkanı devlet eliyle ‘terör’ işleniyor bunun adı ‘devlet terörüdür’ dedi.

İşte görüyorsunuz. Oldukça ileri gidiyorlar. Bu ülkenin savcıları mahkemeleri bunları şiar edinip, kapatma davası açarlar mı yada birilerini muhakeme ederler mi bilinmez. Kesinlikle BDP bu insanları kullanıyor ve devlete karşı kışkırtıyor. bir şey unutuldu, ama bu halk gerçekten çok sabırlı davranıyor. Ya sabır taşı çatlarsa..

Yoksa, asıl istenen bu mu ? Düşünmek bile istemiyorum…

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..