Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '09

 
Kategori
Bilim
 

Kültür ve uygarlık - 3

Kültür ve uygarlık - 3
 

Kültür ve uygarlık, insanın doğa ile olan sürekli ilişkisinin bir sonucudur...


KÜLTÜR / UYGARLIK AYRILIĞI VE BİRLİKTELİĞİNİN TARİHİ VE POLİTİK YANI

Bir önceki bloğumda, kültür ve uygarlığın sözlük anlamı, felsefi ve antropolojik açıdan ayrılık ve birlikteliğine değinmiş ve bu konuda farklı görüşlere yer vermiştim. Bu bloğumda da, bu ayrılık ve birlikteliğin tarihi ve politik yanına değinip konuyu biraz daha açmaya çalışacağım.


KÜLTÜR kavramının çevresinde siyasal bir ittifak oluşuyor...

18.yüzyıla değin "kültür" bir ölçüde sorunsuz bir kavramdır. Bir önceki bloğumda da belirttiğim gibi kökeninde "tarım ve hayvan yetiştiriciliği" anlamına gelir ve zamanla insan yeteneklerinin geliştirilmesi, iyileştirilmesi anlamında kullanılmaya başlar.

18.yüzyılda ise karşısına rakip bir kavram çıkar; "uygarlık"(civilization). Bu sözcük de yeni değildir; Latince'de "düzenli, eğitilmiş ya da kibar" gibi anlamlar taşıyan "civil" sözcüğünden türemiştir.

18.yüzyılın sonuna doğru iki kavram arasında bir farklılık belirir ve bu farklılık giderek bir karşıtlığa yol açar. Kültür, insanın "içsel" olgunlaşmasını, uygarlık ise "dışsal" gelişmesini, doğa üzerindeki egemenliğini belirtmek için kullanılmaya başlar.

Örneğin, Jean-Jacques Rousseau'ya göre uygarlık, yönetimim despotizmini azaltmış ama gücünü de artırmıştır; uygarlaşan insan, kendisine sunulan maddi rahatlıkla eski özgürlük duygusunu yitirmiştir. Rousseau'nun bu savı, "uygarlığa karşı kültürü ön plana çıkarmış, kültür kavramının çevresinde siyasal bir ittifak oluşturmuştur"(1)


Kültür ve uygarlık çatışması başlıyor...

18.yüzyılın sonlarından 20.yüzyılın başlarına değin asıl güçlü eğilim, kültür ve uygarlık kavramlarının çatışmasıdır. Bu dönemde, aralarındaki bütün gerilime rağmen, kültür ve uygarlık kavramlarının birbirine bağlı olduğunu kabul eden düşünürlere de rastlanır.

Bu dönemde, tek bir kültür yerine kültürlerden söz edilerek Batı Avrupa kültürünün, bütün insanlık için egemen bir kültür ve uygarlık olduğu iddiaları ortaya çıkarılmıştır.

Oysaki, Arkeolojinin getirdiği buluntular ve etnolojik, etnoğrafik yapılar, din, dil hakkında yapılan incelemeler Batı kültürünün dışında da ileri kültürlerin olduğunu ve her kültürün kendi içinde evrim geçirdiğini, başka kültürlerle alış verişte bulunduğunu göstermiştir.(2)


Türkiye'nin kültürbilimcileri bu işe ne diyor?...

Bilimsel alandaki kültür-uygarlık birlikteliğinin, politik alanda kullanılarak, "Batı Avrupa Uygarlığı" adı ile tek ve evrensel model olarak tüm insanlığa örnek gösterilmesine Türkiye'de de karşı çıkılmıştır. Bu karşı çıkış, kültür ve uygarlık kavramlarını birbirinden ayırmak ve kültüre "ulusal" bir içerik kazandırmak şeklinde olmuştur.

Bu çıkışın başını çekenler arasında, Ziya Gökalp'in ilk sırada yer aldığı söylenebilir.

Türkiye'de kültür kavramına bilimsel bir yaklaşımla eğilen ve aynı zamanda, kültür ve uygarlık kavramlarını belirli dönemlerde politik amaçlı olarak birbirinden ayıran Ziya Gökalp, uygarlığın uluslararası, kültürün ulusal nitelikli olduğunu ileri sürerek, çökmekte olan imparatorlukta bir ulusal bütünlük arayışına girmiştir. Böylece, kültür-uygarlık ayrımını, bilimselliğin yanınada politik amaçlarla da kullanmıştır.

Kültüre ulusal bir içerik vererek, politik amaçlarla uygarlıktan ayıran Ziya Gökalp, zaman zaman da, kültür ve uygarlığı içerdiği öğeleri bakımından birleştirerek birbirine yaklaştırmıştır. "Bir toplumun ulusal bir kültürü olması, onun uluslararası bir uygarlığa da mensup olmasına engel değildir...Bir uluslararasılık içinde, hem onu terkip eden bütün uluslara şamil bir uygarlık, hem de her ulusa özgü kültürlerden oluşmuş bir kültür koleksiyonu vardır"(3) diyerek, ulusal kültür ile uygarlık arasında anlam ve kavram uzaklığını azaltmış, iki kavramı birbirine yaklaştırmıştır.

Ayrıca, "bir uygarlığın çeşitli ulusların ortak bir hayat yaşayarak meydana getirildiğini"(4) söyleyerek, hem Batı Avrupa uygarlığının tek olmadığını, hem de onun yalnızca Avrupalıların malı olarak görmenin yanlış olduğunu anlatmak istemiştir.

Türkiye'de, kültür ve uygarlığın ayrılığını ve birlikteliğini savunan çok sayıda kültürbilimci vardır. Örneğin İbrahim Kafesoğlu ve Mümtaz Turhan, kültür ve uygarlığın birbirinden ayrı şeyler olduğunu; H.Ziya Ülken ve Emre Kongar, kültür ve uygarlığın ayrılmazlığını savunurlar. Bu ayrılık ve birliktelik düşüncesinde, bilimselliğin yanında politik etkenlerin de ağırlıklı olduğunu söylemek mümkündür.

Ziya Gökalp'ten çok etkilenen Atatürk'ün, bakalım bu kültür ve uygarlık konusundaki düşüncesi neymiş? Bunu da bir sonraki bloğumda açıklamaya çalışacağım.


cdenizkent


(1) "Kültür", AnaBritanica, Cilt 14
(2) Kültür Antropolojisi", Görsel Ansiklopedisi, Cilt 9
(3) Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 1972, ss.106-107
(4) Ziya Gökalp, Türk Medeni Tarihi, 1974, s.11
Kültürbilim : Böyle bir sözcüğe, Türkçe sözlüklerde ve yazım kılavuzlarında bulamazsanız bu da benim ürettiğim bir sözcük olsun.

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..