Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '16

 
Kategori
Siyaset
 

Kültürel Antropoloji Dersleri: Çingeneler, Kürtler, Afrikalılar, Suriyeliler

Kültürel Antropoloji Dersleri: Çingeneler, Kürtler, Afrikalılar, Suriyeliler
 

google


Dolapdere semtinde ve hurdacılık işinde, 1985-2015 arasında 4 altkültür dalgası yaşandı:

Önce Çingeneler vardı. O bölgede belki 500 yıldır mukimdiler.

Sonra, 1990’larda köyleri yakılan Kürtler geldi.

Sonra Afrikalılar geldi. 1990 gibiki dalga, Silopi’ye mülteci kampına toplu sürgünle sonuçlandı. 1990 gibiki sürgün aynı zamanda, Kürtler’le bir tür yer değiştirilme gibi yaşandı. 2000’lerdeki dalga ile ise İstanbul’da tutundular.

2010’larda da Suriyeliler geldi. Onların öyküsü henüz tamamlanmadı.

4 grubun da ortak yanı, hep ve hala en berbat evlerde oturuyor olmalarıdır. Bu açıdan değişik bir değişmeli en alttakilik yaşıyorlar, yaşayacaklar gibi de görünüyor. Birinin çıktığı evi, diğeri tutuyor yani, başkası tutmuyor ve beğenmiyor yani.

Afrikalılar haricindeki diğer gruplar, açık şiddet kullanımında. Afrikalılar, 1990’lardaki deneyimlerini anımsıyor gibi, kriminalitelerini biraz daha saklayabiliyorlar.

Afrikalılar’ın hiç yüksünmeden, Çingeneler’in ve Kürtler’in ‘şopar’ aşağılamalarına karşı, ticaretlerini büyük bir başarıyla sürdürüp, Türkiye’de saat ve parfüm orta ölçekli pazarını tekellerine almaları, ilginç bir kültürel antropolojisi gözlemiydi. Böylelikle Türkiye, saat çöplüğü oldu ve çişin ana maddesi olan, bol amonyak destekli parfümler ile epeyi alerjik vaka yaşadı.

Altgrup-içi dayanışma, en yüksek hala Afrikalılar’da görünüyor. Zaten, tutunabilenler olmalarında bunun payı yüksek.

Bu, bize şunu öğretiyor:

Hegemonya, zorbalıkla da kurulabilir, edilgin-dayanışma ile de.

Ancak, tüm bu azınlıkların en büyük başarısı şudur:

Yeni bir Kavimler Göçü istilası. Türkiye için belki 20 milyon kişi.

Tamam, 1980’den beridir Türkiye yolgeçen hanı oldu çıktı ama özellikle Afrikalılar ve Suriyeliler ile görünürleşen bir biçimde, Dünya’nın tüm 4. Dünya halkları için İstanbul, Dünya’nın merkezi oldu. Başta AKP’ninki olmak üzere, hükümetler bundan çıkar ummasaydı, buna göz yummazdı.

Bu, ABD’nin seçerek aldığı yıllık 1,5 milyon yeşil kartlıdan farklı bir öykü.

Daha çok, ABD’nin güney sınırında, her gün mesai için sınırı gelip geçen, asgari ücretin yarısına çalışan 15 milyon Meksika vatandaşı gibi bu.

Çünkü, Balkanlarlı, Kafkasyalı, Orta Asyalı, Afrikalı tüm emekçiler, günde 12 saat 30 liraya çalıştırılıyor şu anda. Türkler ise, yevmiye beğenmeyip, kahvede günde 12 saat yanık oynuyorlar.

Genel panorama ise şu:

Türkiye 1960-2010 arasında, o zamanki 40 milyon nüfusunun % 10’u olan 4 milyon kişiyi yutdışına çalışmaya yolladı. Bunların 1 milyonu şu ya da bu biçimde geri döndü. 3 milyonu oralarda kaldı.

1980-2015 arasında ise, minimum 10 maksimum 20 milyon kişi, Türkiye’den transit / göçmen geçti. Bunların 1-2 milyonu hep sabit kaldı ülkede.

Abartarak söylenirse, nüfusun % 75’i turnikeye girdi. Bu ise, 1877-1922 arasındaki 45 yıldaki 12 milyonda 3 milyon içeri, 3 milyon dışarı göçün % 50 olan oranının üzerinde bir oran demek.

Yine diğer bir deyişle:

Dolapdere 1985-2015 içindeki, 30 yıllık hepi topu10 bin kişilik bir gözlem grubu, 100 küsur milyon kişi için geçerli bir çıkarsama sağladı bize.

Birinci Cumhuriyet’in tasfiyesi biraz da buna bağlıydı. Tıpkı Osmanlı’nın tasfiyesinin bir önceki göç dalgasına bağlı olması gibi.

Herhalde, bunu içeriden gözleyip, doğrudan yazan ilk ve tek kişi de biziz...

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..