Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '08

 
Kategori
Anılar
 

Kumbara

Kumbara
 

Dün, eşimle sahaflar sokağında dolaşırken aniden küçük bir çığlık atttım. Kitapların yanısıra; pahalı olmayan, antika değeri taşımayan, ama evlerimizde de artık bulunmayan eşyalar satıyorlar sahaflarda. Çığlık atmama neden olan ise pırıl pırıl bir İş Bankası kumbarasıydı.

Sanırım en son 30 yıl kadar önce görmüştüm o kumbarayı. Kumbara kavram olarak kaybolmadıysa da, kumbarası olan çocuk sayısı yok sayılacak kadar azaldı yanılmıyorsam.

Birkaç yıl önce oğlum, büyük bir kırmızı kalp şeklinde kumbara almıştı bana hediye olarak; üzerinde gülümseyen bir ağız çizgisi ve kapalı, sadece kirpikleri olan, yine çizgi şeklinde gülümseyen gözleri olan seramik bir kumbara. Benim eski değerleri ne kadar sevdiğimi bildiği için seçmiş o hediyeyi. Bir demet gonca gül getirse bu kadar sevinmezdim.

Tabii dün gördüğüm kumbarayı hemen satın aldım. Karşımda pırıl pırıl duruyor. Sanki bir mücevher almışım gibi seviniyorum kumbaraya baktıkça. Ve aynı zamanda üzülüyorum da çocukluğumdaki kumbaramı saklamadığım için. Ev şeklinde bir kumbaram vardı. Ev şeklinde diyorum ama, daha çok bir villa gibiydi. Gece lambası olarak da kullanılıyordu. Kiremit çatısı, şirin pencereleri olan bir kumbaraydı.Verandası bile vardı. Lambalı, televizyon büyüklüğündeki radyomunuzun üstüne koymuştum. Karanlıkta gözümü açar açmaz karşımda ışıklarını görürdüm villa kumbaramın, hayallere dalardım.

Şimdilerde bankalar kumbara veriyor mu, bilmiyorum. Umarım veren banka vardır. ' Damlaya damlaya göl olur ' sloganıyla büyüyen bir kuşağın ferdi olarak bütün kalbimle isterim bunu.

45 yıl önce en büyük banknot kaç liraydı, hatırlamıyorum. Daha çok madeni para atardım kumbaramın içine. Banknotu sigara kalınlığında bir rulo yapıp kumbaranın içine atardım. İçi madeni parayla dolmuşsa, zorla girerdi banknot. O zaman anlardık ki kumbara dolmuştur, bankaya götürüp açtırmak ve parayı hesaba yatırmak gerekiyordur.

Ne kadar güzel bir andır kumbaranın boşaltıldığı an, küçük bir çocuk için. Madeni paralar şıkır şıkır düşer veznenin önüne. Aradan da kırış buruş olmuş banknotlar çıkar. Ve o en önemli an gelir; ne kadar para biriktirdiğinizi duyma anı...

' Dünyaya erken gelmişim ' diyenlere öyle kızıyorum ki. Kendimin, dünyaya tam vaktinde geldiğini düşünüyorum çünkü. Oğlumun sık sık dile getirdiği ' Anne, sizin kuşak ne güzel yaşamış, belki de güzel yaşayan son nesil biz olacağız ' cümlesi geliyor aklıma. Kumbaranın açıldığı andaki mutluluğu tadamayan bir çocukluk eksik bir çocukluktur diye de düşünüyorum. Para biriktirmiş olmanın getirdiği özgüveni, kendini büyümüş hissetmeyi de yazmadan geçemeyeceğim.

Belki de şu artık duymaktan yıldığımız ' Global Kriz ' sonrasında kumbaralar eski değerini kazanır; paralarını cips çıtırdatmak, şeker boyalı yiyecekler için harcamak yerine kumbarasına atarak değerlendirir çocuklarımız.

Bir kumbara öyle çok anıyı getirdi ki aklıma; Yerli Malı Haftaları, ak akçe karagün içindir atasözleri, biriktirdiğim paralarla ( baba parası sayılmazdı bu paralar ) anneme aldığım camdan minik bir fil biblosu ( hâlâ duruyor ) ve en hoşu da oğlumun küçücükken söylemeyi başaramadığı, ama aslında dilbilim açısından bakıldığında en doğru söylediği adıyla KUMPARA deyişi...

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..