Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '06

 
Kategori
Dostluk
 

Kungfu Hikmet

Kungfu Hikmet
 

Rivayet odur ki;

Bizim Kungfu Hikmet bir Şaolin üstadıdır. Bir dönem Kale mahallesindeki gençlere ücretsiz karate dersleri verdiği söylenir.

Ben onu pek çok kişi ile beraber Balıkçı Hikmet olarak tanıdım.

Yakın dövüş ustası olduğunu sonradan öğrendim.

<ı>Ne yalan söyleyeyim inanmadım!

Güvercin kadar adam, bende kemiksiz 90 kilo çekiyorum. Bir gün sohbet ederken çektim Besmeleyi çektim kaptım bunu, ortaokulda bir dönem güreş takımdaydım ya ona güveniyorum.

Buna bir boyunduruk çektim, Türkçesi; “kafasını koltuğumun altına sıkıştırdım” bütün gücümle sıkıyorum.

O güvercin kadar dediğim Hikmet, koltuğumun altından nasıl kurtuldu, nasıl kelebek gibi uçtu, nasıl arı gibi soktu anlamadım.

En son gözlerimin karardığını ve solunum yollarımın kısa süreli devre dışı kaldığını hatırlıyorum.

Yaklaşık üç senedir görmüyorum Hikmet’i nedeni benim vefasızlığım değil.

Hikmet pek sabit kalmayı sevmiyor.

Çalıştığı emlak bürosuna gittim...

Kilo almış, saçlarındaki aklar çoğalmış, çulu düzeltmiş.

Balıkçı Hikmet, namı değer Kungfu Hikmet, Emlakçı Hikmet olmuş.

Uzun süredir görüşmemenin verdiği özlemle sarıldık birbirimize, havadan sudan, beraber balığa çıktığımız günlerden, Hikmet’in ailesiyle ilgili, sonu evini ve kayığını satması ile biten acı hatırlardan konuştuk. Kimilerini saygı ve sevgi ile andık, kimilerine “Hürmetlerimizi” sunduk.


İki yıl boyunca, define aramış Hikmet!

Kış ayları dâhil, insan yüzü görmeden, ormanın içindeki bir tahta kulübede yaşamış.

Hiçbir şey bulamamış tabii...

Ona göre işin zevki define aramakta zaten bulmakta değil.

“Fazla para beni bozar” diyor.

Bir anısını paylaştı benimle, bende sizlere onun ağzından aktarmak istiyorum.

“ Temiz havada ormanda çok fazla uyunmuyor, sabah ezanı ile kalkıyorum. Kaldığım kulübeden dört yüz beş yüz metre uzakta bir ayazma var. İki tane su bidonunu alıp, bu ayazmadan su doldurup geliyorum.

Yine bir sabah bidonlar elimde, dar patikadan su doldurmaya gidiyorum. Ağaçların arasından bir çift gözün beni izlediğini hissettim, önemsemedim ama!

İnsan kısmından korkumuz yok Allaha Şükür.

<ı>Ayazmada buz gibi suyla yüzümü yıkadım, ilk bidonu doldurdum, tam ikinci bidonu doldurmaya başlayacağım. Arakamdan bir hırlama geldi. Şimşek gibi döndüm. Yarma gibi bir kurt, mavi gözlerini dikmiş bana bakıyor.

<ı>Ustamın Şaolin tapınağının bulunduğu Song tepesinde bana söylediği cümle aklıma geldi.

<ı>“KÖPEKLE YATAN PİRE İLE KALKAR

Kurtla bu söylenen cümle arasındaki bağlantıyı inanın, dünden bu yana düşünüyorum fakat bulamadım.

“<ı>Kurt daha hamle yapmadan pozisyonumu aldım.

<ı>Yaklaşık bir dakika nefessiz pozisyonumu bozmadan, kurdun gözlerinin içine baktım.”

Kurt ne düşündü acaba, ayazma başında Hikmet ağabeyle karşılaşınca.

“ Yılların kurduyum, böyle insan evladına rastlamadım.”

Çaylarla beraber, sohbet bitiyor.

Üç yılda bir olsa da Hikmeti görmek bana yetiyor.

Emlak bürosundan çıkıp, tam pasajdan ayrılmak üzereyken Hikmet ardımdan sesleniyor.

<ı>“KAYIK ALACAĞIM ALİ, BALIĞA ÇIKARIZ.

<ı>NE ZAMAN İSTERSEN, O ZAMAN GEL.”

<ı>

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..