Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

kupon!

kupon!
 

Kupon dediğimiz nedir ki? Bin dokuz yüz seksenli ve doksanlı yıllarında ev, araba, tatil, dolap, makine vs ne kadar halkımıza lazım bilumum eşya varsa gazeteden kestiğimiz özellikle tek tek sayaraktan biriktirerek sinir sistemlerimizi alt eden yüz küsür gün çektiğimiz acılar sonunda kavuşacağımızı sandığımız eşyalarımızın ilk adresiydi.

Artık mağazalarımızın kapısına varmaz olmuştuk.

Bununla ilgili çook filmler, tv skeçleri bile yapılmış, kendi halimize kahkahalarla gülerken diğer yandan kupon merkezlerinin önünde uzun kuyruklar oluşturuyor, haftada birkaç kez dağıtım adresine gidip , artık ne biriktirdiysek, tencere-tava-bisiklet- yorgan-yastık ne varsa geleceği günü dört gözle bekler oluyorduk.

Ve hatırladığım kadarıyla Levent Kırca bunun çok güldürüsünü yapmıştı, gazete kuponuna kadın dağıtıyordu mu ne?

Ve, hatta geldiğinde ise uzun kuyruklar olurdu. Sabahtan gittin gittin, aldın, aldın yoksa sona kalan dona kalıyordu. Şu an ki BİM’in Cuma günleri verdiği ürün kuyrukları gibi…

Her neyse yaaa, zorla söyleteceksiniz; maalesef onlardan biri ama yüzde birlik grupta olanlardanım. Henüz kafayı sıyırmadan kupon ileriyle aldıklarım 6 tabak, altı servis tabak, altı pasta tabak, ki bunlar set halindeydi… Bir de emsan düdükle tencere.

İşte onların içinde biriydim. Kitap almış mıyım diye düşünüyorum da, almamışım maalesef. O Ansiklopedilerden falan. O ara gözümüz eşyalardaydı.

Tıpkı, ben daha küçükken köylere gelip en adi ip dokuma halıyı annemlere verip yerine eski yün dokumaları alıp gidenlerin uyanıklığını da unutmuş değilim. Ben akıllandığımda, iş işten geçmişti, eve de kalan ip dokuma halılardı. Tabii elektriğin yeni geldiği, tv’nin pek azında olduğu bu dönemlerde renkli renkli halı isminin cazibesi farklıdır. Öyle de olmuştu. Bir zamanların melamin tabak modası gibi.

Bazan ucuzlarında modası oluyor demek ki.

Bütün bunları yazmamdaki asıl sebep. Durup dururken nostaljiklik olsun diye değil elbet. Bu sıcakta her şey bitmiş te, kupon mu kalmış.

Bu sabah daireye geldikten sonra-hep özellikle mesai sekizde başlarken ve biz bu saatte gelirken onun sekiz buçukta gelmesi- karşımda oturan, yeşil dolarları/euroları gördükçe yüzünün aldığı şekli tarif edemem. Etmem de imkansız bu nasıl bir haz duygusudur, yüzüne yerleşen kendini beğenmişlik, kanıtlama, kazanmışlık duygusunu unutmayacağım. –evet ben bu yeni mesai arkadaşımın nadanlığından, kültürsüzlüğünden, parayı kültür nesnesi gören, bünyesinde en kalitesiz ve patavatsız şakaları barındıran bu adamdan hoşlanmıyorum-Size bu adamı anlatsam ayrı bir blog konusu olur. Kapısında en son model arabası yatar ama daha 8 aydır arabasıyla geldiğini görmedim. Ama dolmuşa binen, ya da bir başkasından evine bırakmasını rica eden- ooo susayım.

Bu adam bugün kupon kesiyordu!!!!

Valla şaştım da, apışıp ta kaldım.

Hele kuponları milim, milim kesen, bütün kenarların aynı olması için çaba sarfeden, üstüne üstlük teek, teek sıraya koyarken ki yüz hali, tıpkı dolar sayarkenki haline bürünmüştü.

Ahhh...Ah! Nerelerden nerelere geldik.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..