Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '11

 
Kategori
İnançlar
 

Kur'an'a göre Müslümanların yanlışları

Kur'an'a göre Müslümanların yanlışları
 

Taliban militanı Pakistanlı ve Afganistanlı kadınlar


Ahirette Hz. Muhammet, Müslümanlardan şikayetçi olacaktır:

“Resul de şöyle der:’Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.”(Furkan, 30)

Müslümanlar, ellerinde aslını korumuş bir kitap olmasına karşın, Kur’an’ın değil atalarının izinden gitmeyi tercih ediyorlar gibi görünmektedirler.

İslam bölünmeyi değil birleşmeyi öngörür: Adında İslam olan veya halkının çoğunluğu Müslüman ülkelerde ise, mezhepler, cemaatler, tarikatlar, şeyhler, mollalar egemenliği vardır.

“Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: ‘Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!’” (Sura,13)

Dinde zorlama, tiksindirme, ibadet bekçiliği yasaktır: İslam ülkelerinde inanç ve ibadete müdahale etme, kılık kıyafete karışma ve riyaya zorlama, kendinden olmayanı ötekileştirme ve haksızlık, hoşgörü eksikliği gibi İslam’a aykırı her çeşitten tavır ve davranış günlük yaşamın normal kabul edilen parçasıdır.

“Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başka şey değildir.”( Şura,,48)

“Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun.”(Nisa,135)

Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin.”(Maide, 8)

İslam, Allah’ın yarattığı tüm düzeni öğrenmeyi, şükrederek yaratılmış düzeni korumayı öngörür: Dindarım diyen, abdest, oruç, saçın teli konusunda aşırı titizlerin çoğu, nükleer enerji, gdo, çevre kirliliği gibi konularla ilgilenmez.

Allah’ın yarattığının değiştirilmesine, daha çok insanı beslemek bahanesiyle bereket için yaratılmış tohumun kısırlaştırılmasına,”davarların kulaklarının yarılması”na, hayvanların ilaçlarla ve hormonla şişirilerek endüstri ürünü haline gelmesine, böylece ticareti yapılanlar dışındaki türlerin yok olmasına "ekinin ve neslin yok olması"na aldırış etmezler. Karikatürlere büyük tepki verirler, ama birkaç haftada 40 gramdan iki kiloya çıkarılmış tavuklara tepki vermezler. Çünkü içinde domuz yağı yoktur, öyleyse temizdir?

Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah’ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler.(…) Şeytan onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur. ”(Nisa, 119-120)

Kur’an’a göre, isim verilebilecek yaratılmış her şey ve düzen ayet, mucizedir. Sadece Kur’an’ı düşünerek okumak değil, yaratılmış tüm düzen mümkün olduğunca öğrenilmesi gereken “kitap”tır. Boş laf ve boş işlerle vakit geçirmek, dedikodu, ayıp aramak yasaktır:  Müslümanlar içinde Kur’an okuyanlar için bile, Kur’an okumak Arap harflerini öğrenip anlamadan tekrar etmektir.

Göklerde ve yerde nice mucizeler var ki, yanlarından geçip giderler de dönüp bakmazlar bile.”(Yusuf, 105)

Gerçek bütün çıplaklığı ile ortadayken kendilerini dindar sayanlar bütün bu yanlışları düzeltmek için Kur’an’a sarılmak yerine, doğruları dile getirenleri duymazdan gelerek, gerekirse çamur atarak, dinsizlikle, deccal olmakla suçlayıp İslam’ın yasaklarını, İslam adı altında yayarak İslam’a hizmet etmeye çalışıyorlar. Elbette başarılı olamıyorlar!

Bütün bu yanlışlar yüzünden, bütün inananlara indirilmiş bir kitap olan Kur’an ve barış dini İslam, değil öğrenilmesi istenen bir din, aksine adı terörle, baskıyla, şiddetle, cehalet, parçalanma, kadını aşağılayan, erkeklerin seks kölesi ve hizmetçisi konumuna indirmekle anılan bir din olarak, fobi oluşturacak kimlik kazanmış durumda. Böyle kalması için de adeta özel çaba gösteriliyor.

Kur’an’ın Türkçe çevirileri parantez içinde geleneksel yorumu kanıtlayacak açıklamalarla dolu. (Tek yorumsuz ve kelimelerin farklı anlamlarının da bulunduğu meal, Yaşar Nuri Öztrük tarafından yapılmış olanı. Bu biz Türkler için büyük şans.) Kur’an’ın Almanca ve İngilizce çevirileri ise -herhalde kimse doğru dürüst anlamasın diye- dil konusunda uzman olmayanların anlamayacağı sanki bir kaç  yüzyıl öncesinin dili.[1] Belli kelimeler belli anlamlarla sınırlanmış. Örneğin, Türkçe çevirisinde "gök" olarak geçen kelimelerin tümü bir İngilizce mealde sadece "cennet" olarak geçiyor. Böylece Kur’an yaratılmış düzenden değil, sadece cennetten ve cehennemden bahseden bir kitap haline geliyor.

Sonuçta, etki-yetki, güç sahibi birileri buna el atmazsa, insanlar Kur’andaki dinlerini değil, ataların dinini öğrenmeye devam edecekler.   

“İş ne sizin kuruntularınızla/hurafelerinizle/anlamını bilmeden okuyuşlarınızla ne de Ehlikitap'ın kuruntuları/hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşlarıyla çözülür. Kötülük yapan onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah dışında ne bir dost bulur ne de bir yardımcı.” (Nisa, 123) 

 “Kim Rahman’ın Zikri’ni/Kur’an’ını görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hala hidayet üzere olduklarını sanırlar. “(Zühruf, 63/43, 36-37)



[1] Karşılaştırmalar için www.kuranmeali.com sitesi çok yararlı.

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..