Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '15

 
Kategori
İnançlar
 

Kur'an'daki Nebi, Resul kavramı

Nebi , "haber veren" yani kendisine vahiy gelen kişidir. Nebî olmak insanın elinde değildir. Resûl ise, kendisine kitap verilmemiş ve kendisinden önce gelen nebîlerin getirdiği kitabı açıklayan elçi anlamındadır. Nebî kelimesinin dilimizde kullanılan Farsça karşılığı ise peygamberdir. Allahû Tealâ nebîlerini nübüvvetle vazifeli kılmıştır. Kur'ân-ı Kerim'imden anladığımıza göre her Nebî Resûldür ama her Resûl Nebî değildir.
 
Allahû Tealâ resûl kelimesini Kur'ân-ı Kerim’de çok geniş çerçevede kullanmıştır. Âyetlerde adı geçen her Resûl, Nebî olan Resûl değildir. Allahû Tealâ sıradan bir haberci için dahi “Resûl” kelimesini kullanmıştır. Bununla birlikte Kur’ân-ı Kerim’de kavim Resûlleri için de, Nebî Resûller için de, Melekler ve Cinler için de “Resûl” kelimesi kullanılmıştır.
 
Âyetlerde adı geçen Resûller, her kavme, her zaman diliminde ard arda gönderilen "Kavim Resûlleri" olabileceği gibi, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le sona eren "nübüvvet (peygamberlik)" makamının sahibi "Nebî Resûller" de olabilmektedir. Ne yazık ki klasik anlayışımızdaki ; “Her Resûl aynı zamanda Nebîdir. Resûller kendilerine kitap verilen peygamberlerdir. Nebîler ise kendilerine kitap verilmeyen peygamberlerdir" yanlış bir inanç sebebiyle, ülkemizdeki bütün meal sahipleri nerede “resûl” kelimesini görmüşlerse, onu “peygamber” olarak tercüme etmektedirler. Oysaki risaleti nübüvvetten üstün tutmak, Kur’ân-ı Kerim âyetlerini ve Allah’ın hakikatlerini inkâr etmek demektir. Üstün olan risalet değil nübüvvettir. Ve nübüvvet , Allah'ın sadece nebilerine verdiği bir vazifedir.
 
Allahû Tealâ Ahzab suresi 40.ayetinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le birlikte nebiliğin yani nübüvvetin sonra erdiğini ama elçiliğin devam ettiğini açıkça ifade etmektedir. Bu ayet şöyledir : "Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır. Fakat Allah'ın Resûl'ü ve Nebîler'in hatemidir(Mührü-sonuncusu). Allah, her şeyi en iyi bilendir." Peygamberlik müessesesi, Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V)'le birlikte sona erdiğine göre ve risalet kıyâmete kadar devam edeceğine göre, her resûlün nebî olması mümkün değildir. Allahû Tealâ peygamberlerine, onunla hükmetsinler diye emir ,yasak ve müjdelerini içeren kitaplar vermiştir.Resuller ise herhangi bir kitap almamışlardır.
 
Allahû Tealâ nebî ve resûl konusundaki bütün kavram kargaşalarını yok edecek delilleri Kur’ân-ı Kerim’ine koymuştur.İşte bu delillerden bir kaçı şöyledir :
 
1.Kur’ân-ı Kerim’e göre nebîler kendilerine kitap verilen peygamberlerdir.Her nebi aldığı vahiyleri insanlara ulaştırmakla yani risaletle görevlidir.Gerçekten insanlığa Allah’ın kitabını getiren, tebliğ eden ve uygulayan kişiden değerlisi olamaz. Allah Teâlâ, bu yüce makama getirdiği kişiler dışında hiç kimseye nebî dememiştir; ama resul ve mürsel demiştir.
 
2.Kur’ân-ı Kerim’e göre peygamberler belirli kavimlere gönderilmişlerdir ve bütün insanlık için vazifelidirler. Resûller ise her kavimde var olmuştur. Var olmaya da devam edeceklerdir.Dolayısıyla Allah'ın ayetlerini değiştirmeden çevresindeki insanlara ulaştıran alim olsun , mümin olsun herkes Kuranın o resul kavramı içine girer.Örneğin Allah'ın ayetlerini kendi toplumunda yaşayan insanlara taşıyan veya Amerika , İngiltere vb. bir ülkeye taşıyıp oradaki insanları vahiyle tanıştıran bir kişi resul veya elçi olmuş olur.Nebîlik makam, resullük görevdir. Resul veya mürsel elçi anlamındadır. Elçi, kendinden bir şey katmadan birinin sözünü diğerine ulaş­tırmakla görevli kişidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:"Resullere apaçık tebliğden başka ne düşer?" (Nahl 16/35)
 
3. Nebiler arasında yıllarca süren ara dönemler olabilir ama elçiler (resuller) ardı arkası kesilmeksizin gelmeye devam ederler. ("Her yüz yılda bir müceddid gelir. Ümmetimin işlerini yeniler" hadisini de bu bağlamda alabiliriz.)
 
Vahiy almayan, sadece nebîye inmiş âyetleri tebliğ eden resuller de vardır.  Bu, çok önemli bir husustur. Şu âyetler, onlardan bahseder:
 
“Nuh kavmi resulleri yalanladı.” (Şuara 26/105)”
 
“Ad kavmi resulleri yalanladı.” (Şuara 26/123)
 
Nuh’un kavmine nebî resul olarak sadece Nuh aleyhisselam, Ad kavmine de Hud aleyhisselam gönderilmişti. Yalanlanan diğer resuller, o iki nebîye inen âyetleri tebliğ edenlerden başkaları değildir. Rivayete göre şu âyetler de İsa aleyhisselamın Antakya’ya gönderdiği resullerle ilgilidir :  “Onlara o şehir halkını örnek ver; oraya resuller gelmişti. İki resul gönderdik; yalanladılar; onları, üçüncüsü ile destekledik: “Biz, sizlere resul olarak gönderilmiş kimseleriz” dediler.Cevapları şu oldu: “Siz de tıpkı bizim gibi insansınız. Rahman, bir şey indirmiş de değildir. Sizler sadece yalan söylüyorsunuz”. Resuller dedi ki; “Rabbimiz biliyor; biz gerçekten sizlere resul olarak gönderilmiş kişileriz. Görevimiz açık bir tebliğde bulunmaktan ibarettir…” (Yasin 36/13-17)
 
4.Peygamberler sadece insanların arasından ve de doğumlarından önce seçilmişlerdir.Musa Aleyhisselamın İsa Aleyhisselamı , İsa Aleyhisselamın Muhammet Aleyhisselamı önceden haber vermesi böyledir.
 
Allahû Tealâ Kuran da “Nebîlere kitap verdik.” ifadesini kullanmıştır. Fakat nebi olmayan resûllere kitap verildiğine dair hiç bir âyet-i kerime yoktur. Nübüvvet Allahû Tealâ’nın sadece nebilerine diğer bir ifadeyle peygamberlerine verdiği bir vazifedir. Allahû Tealâ , Âl-i İmrân suresi 84. ayette  "Allah'a ve bize indirilene ve İbrâhîm (A.S)'a, İsmâil (A.S)'a, İshâk (A.S)'a, Yâkub (A.S)'a ve Yâkub oğulları'na indirilenlere, Hz. Mûsâ'ya ve Hz. Îsâ'ya ve nebilere Rab'leri tarafından verilenlere îmân ettik. Onların arasından birini (diğerlerinden) ayırdetmeyiz. Ve biz O'na (Allah'a) teslim olanlarız." dememizi ister. En'âm Suresinin 83-89. âyet-i kerimelerinde Hz. Nuh, Hz. İbrâhîm, Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Eyyûb, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. İlyas, Hz. İsmail, Hz. İsyas, Hz. Yunus ve Hz. Lut'un âlemlere üstün kılındığı ve hepsine "kitap, hikmet ve nebilik (peygamberlik)" verildiği kesin ve net olarak açıklanmaktadır.  Yine Meryem Suresi 30.ayette :  "O (çocuk )şöyle dedi: “Muhakkak ki ben, Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebî (peygamber) kıldı. ”denilmektedir. O halde nebîler, kendilerine kitap verilen peygamberlerdir.
 
Çok önemli ve can alıcı bir ayette Âl-i İmrân suresinin 81.âyettir. Allah bu ayette resûl ve nebî kavramlarını ayrı ayrı kullanmış ve sadece nebîlere kitap verdiğini açıkça ifade etmiştir : "Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?" diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim." buyurdu. Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allahû Tealâ kendilerine kitap verilenler için “nebîyyîne”, nebîlere verilen kitabı tasdik edecek olanlar içinse “resûl” kelimesini kullanmıştır.
 
Ayrıca Nahl suresi 36.ayette , "Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah'a ulaşmayı dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah'a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün)"denmektedir. Âyet-i kerimede bahsedilen resûller peygamber olsalardı onlar için, “Bütün ümmetlerin içinden” ifadesi kullanılmazdı. Çünkü peygamberler kavimlerin bir kısmının içinden çıkmıştır. Bütün kavimlerden peygamberler çıkmamıştır. (Örneğin biz Türklerden peygamber çıkmamıştır)  Nebîler, bütün insanlar için vazifeli kılınmışlardır. Aynı zamanda kendi kavimlerinin de resûlleridirler.
 
Allahû Tealâ Sebe Suresinde, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bütün insanlık için görevlendirildiğini söyler : "Ve Biz, seni insanların hepsi için müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olmandan başka bir şey için göndermedik. Fakat insanların çoğu bilmezler. "
 
Allahû Tealâ insanlık tarihi boyunca gönderdiği peygamberlerin bazılarından Kur’ân-ı Kerim’de söz etmiştir. Muhammed Aleyhisselam'dan bugüne kadar geçen 1400 yılda hiç nebî gelmemiştir, bundan sonra da gelmeyecektir. Resûller ise ardı arkası kesilmeksizin gönderilirler. Muminun suresi 44.ayette şöyle denir: "Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü'min olmayan kavim (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun."
 
Unutmayalım Kuran'daki Resul kavramı çok geniştir. Mesela cinlerden de meleklerden de Resûller olduğunu söyler.
 
Yusuf suresi 50.ayette Hz.Yusuf’a gönderilen alelâde bir haberci resûl olarak adlandırılmıştır. "Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl (ulak, haberci) geldiği zaman Yusuf (A.S): “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onların hilelerini en iyi bilendir." 
 
Neml suresi 35.ayette, Belkıs’ın Hz. Süleyman’a gönderdiği elçiler, resûller olarak adlandırılmıştır.
 
En’âm 61.ayette ölüm meleklerinden resûl olarak söz edilmiştir.
 
Zuhruf 80.ayette kiramen kâtibin melekleri için de resûl kelimesi kullanılmıştır. Ankebût 31.ayette azap melekleri için de resûl kelimesi kullanılmıştır.
 
Hacc suresi 75.ayette , Allahû Tealâ meleklerden ve insanlardan resûller seçtiğini ifade etmektedir: "Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir."
 
Sonuç olarak bütün bu âyetlerden açıkça anlaşılıyor ki, nebî ve resûl kavramlarında gelenek Kur’ân’daki muhtevanın dışına çıkmıştır. Kur’an’da “nebi resûl (?)” ifadesi geçmesine rağmen (Meryem 19/51; A’râf 7/157) “resul nebi )”ifadesinin geçmiyor olması da bunu desteklemektedir. O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Her nebi resuldür; ancak her resul nebi değildir. Doğrusunu Allah bilir.
 
Toplam blog
: 14
: 964
Kayıt tarihi
: 11.09.10
 
 

1975 yılı Erzurum / Tortum doğumluyum. Erzurum Atatürk Lisesi ve Atatürk Üniversitesi mezunuyum. ..