Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kuralsız din olur mu?

Kuralsız din olur mu?
 

Bir ateist, “Müslümanlık şekilcilik dinidir. Namazın, orucun, haccın belli şekilleri vardır. Kâbe etrafında dönmek, şeytan taşlamak, kurban kesmek tam bir şekilciliktir” diyor. Çağa ayak uydurularak Müslümanlıktaki bu şekilcilik atılamaz mı? Dinde yeni gelişmelere uyulsa, düşünce sınırlandırılmasa, herkesin görüşüne uygun bir çözüm getirilemez mi?

CEVAP
Ateistin, şekilcilikten maksadı, dini kurallardır. Kuralsız bir din olamayacağı gibi, kuralsız bir dernek bile olmaz. Hatta kuralsız oyun bile olmaz. Bir futbol oyununda birçok kural vardır. Mesela kale olmasa nasıl oynanır? Kuralsız, düzensiz hayat olmaz. Dünyanın dönüşü, Ay’ın ve yıldızların hareketleri belli bir kurallar içindedir. Kurallara tam uyana saat gibi çalışıyor deriz.

İnsan ve hayvanların vücudu nasıl bir kurallar zinciri içinde ise, İslamiyet’te de belli kurallar vardır. Kuralsız ibadet olmaz. Namazların vakti, rekat sayısı, kıyam, rüku ve secdelerin nasıl yapılacağı, her yerde nelerin okunacağı bir kural hâlinde bildirilmiştir. Vakit girmeden namaz kılınamaz. Sabahın farzı ikidir, üç olarak kılınırsa kabul olmaz. Akşamın farzı üçtür, iki veya dört rekat kılınırsa kabul olmaz. Dini değiştirdiği için bid’at çıkarmış olur, diğer ibadetleri de kabul olmaz. Orucun hangi ayda tutulacağı, nelerin orucu bozacağı bir kural hâlinde bildirilmiştir.

Haccın nasıl yapılacağı, tavafta nasıl dönüleceği, şeytanın ne zaman ve nasıl taşlanacağı, şükür kurbanının nerede ve ne zaman kesileceği ve ihrama bürünen hacıların, ihramlı iken neler yapamayacağı bir kural hâlinde bildirilmiştir. Zekatta zenginliğin ölçüsü ve ne oranda kimlere verileceği bir kural hâlinde bildirilmiştir.

Kimlerin kimlerle evleneceği veya evlenemeyeceği bir kural hâlinde bildirilmiştir. Mesela bir kimse mahremleri ile evlenemediği gibi, başkasının nikahlısı ile de evlenemez. Evlenirse, bir anarşi çıkar.

Dinimizde hangi şeyin haram, hangisinin helal olduğu da bir kural hâlinde bildirilmiştir. Şekilsiz, kuralsız din arayan bulamaz. Amirsiz toplum olmaz. Bir köyde bile bir muhtar bulunur. Hatta bir ailede bile bir aile reisinin bulunması gerekir. Bir yerde iki reis, iki âmir olamaz. Bir ayet meali:
(Allah’tan başka bir ilah olsaydı, kâinattaki nizam bozulur, karmakarışık olurdu.) [Enbiya 22]

Ateiste verilen bu cevaptan sonra, şimdi soruyu sorana gelelim. Bu da, (Dinin bildirdiği şekilciliği dinden çıkaralım) diyor. Yani, dini kuralları kendimiz koyalım, beğendiğimizi alalım, beğenmediğimizi atalım demek istiyor. Dini biz mi kurduk da, değiştirmeye yetkimiz olsun. Dünya kanunlarını bile kim yapmışsa, yine aynı kimseler değiştirmiyor mu? Millet meclisi koymuşsa, yine aynı meclisin değiştirmesi gerekir. Herkese bu değiştirme hakkını vermiyorlar. Herkes dini değiştirirse, ortaya insan sayısı kadar din çıkar. Artık bu değişik şekillere de din denmez, felsefe denir. Felsefi düşünceler, hiçbir zaman kesinlik taşımaz. Din bilgisi ise kesindir, tartışılmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(De ki, ey insanlar, ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği Resulüyüm.) [Araf 158]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: Müminler, “İşittik, itaat ettik” derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.) [Nur 51]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih etme, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

İnsan başı boş değildir
Bir okuyucu, ateist bir bayanın şu görüşlerini yazmış:
“İnsanın et yemeye gereksinimi [ihtiyacı] vardır. İslam dini domuzu yasaklamakla bizi bu gıdadan yoksun ediyor. İnsanın cinsel gereksinimi vardır. İslam, yabancılarla veya kendi yakınları ile beraber olmayı yasakladığı için bekarlar cinsel gereksinimden yoksun kalıyor. Vücudun güneşe yani D vitaminine gereksinimi vardır. D vitamini olmazsa raşitizm hastalığı olur. Bayanları kapatmakla D vitamininden yoksun bırakıyor. Bunun gibi yasaklar kalkıp Müslümanlar özgürlüğe kavuşturulmadıkça İslamiyet çağdaş din olamaz.”

Okuyucu soruyor:

Sual: Böyle düşünenlerin sesini kesmek için bunlar düzeltilemez mi?
CEVAP
Biz okuyucuyu daha çok yadırgadık. Dini biz mi kurduk da, biz değiştirelim. Kanunları bile kim yapmışsa, yine onlar değiştirmiyor mu? Millet meclisi koymuşsa, yine meclisin değiştirmesi gerekir. Herkes dini değiştirirse, ortaya insan sayısı kadar din çıkar. Artık buna da din denmez.

Ateistin iddiaları ilimden yoksundur. Domuz eti yemeyince gıdasız kalmayız. O Allah, besmelesiz kesilen kuzu etini de yasaklıyor. Kim emir dinleyecek diye imtihan ediyor. Domuz eti, serçe eti gibi lezzetli olsa da, imtihanı kazanmak için Allah’ın emrine uymak gerekir.

Ateist, nikaha da saldırıyor. İnanmayan toplumlarda bile, nikah belli bir düzen sağlar. Hayvanlar gibi düzensiz yaşamayı savunmak çok tuhaftır. Nikah kalkınca ana baba mefhumu kalkar.

Ateistin tesettürü, D vitaminine engel gibi göstermesi de çok gülünçtür. Soğuk ülkelerde yaşayan insanlar ister istemez kapalı geziyorlar. D vitamini alamadıkları için hasta mı oluyorlar? İslam ülkelerindeki tesettürlü bayanlar, kapandıkları için, raşitizm hastası mı oluyorlar? Uzmanların bildirdiğine göre, yüzün yeteri kadar güneş ışığına mâruz kalması sonucunda gerekli olan D vitamini alınır. Fazla D vitamini zehirlenmelere, önemli zararlara yol açar. Sıcak bölgelerdeki insanların esmer veya siyah olması D vitamininin yeterinden fazla meydana gelmesine mani olur. D vitamini mutlaka güneşten alınması gerekmez. Birçok gıdada D vitamini vardır. Mesela, balık, et, süt, tereyağı yumurta gibi gıdalarda D vitamini vardır. Tesettürü D vitamini almaya engel göstermek çürük bir iddiadır.

Büyük İslam âlimi imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın mubah ettiği, izin verdiği şeylerin çeşidi ve sayısı pek çoktur. Haram ettiği, yasak ettiği şeyler ise, pek azdır. Mubahlardaki fayda ve lezzet haramlardan çok fazladır. Allahü teâlâ mubah işleyeni sever, haram işleyeni sevmez. Aklı olan kimse, çabuk geçen bir lezzet için, Allahü teâlâyı gücendirmeyi elbette istemez. (m.163)

Allahü teâlâ kullarına çok merhamet ve ikram ederek, mubahlarla zevklenmeye izin vermiş ve pek çok şeyi mubah etmiştir. Helal olan bu sayısız zevkleri, lezzetleri bırakıp da, haram edilen birkaç zevke sapmak, Allahü teâlâya karşı, ne kadar edepsizlik olur. Hem de, haram ettiği lezzetleri, daha fazlası ile mubahlarda da yaratmıştır. Helal olan çeşitli nimetlerin zevkleri bir yana, insanın işinden, Rabbinin razı olmasından daha büyük zevk olur mu? Bir kölenin işini, efendisinin beğenmemesinden daha büyük sıkıntı olur mu? Biz kuluz, sahibimiz olan Allah’ın emrindeyiz. Başı boş değiliz. (m.73)

Kulluğun ve söz dinlemenin âlameti , Resulullah'ın ( aleyhisselam) bildirdiği ve Ehl-i Sünnet Âlimlerin Nakil ettiği iman bilgilerinin tamamına inanmak ve bu büyüklerin yolundan giderek dinde reformcu sapıkların sözlerine itibar etmemek , Allahü Teala'nın bütün emirlerini severek beğenerek yerine getirmektir.Ehl-i Sünnet itikadında olmayan ve dört hak mezhepten birine uymayan , kendi aklına ve anlayışına göre din uydurup böyle hayat süren kulluk bağını kopartmış kendi aklına uymuş , doğru yoldan ayrılmış olur.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, onlar kendilerine zulmediyorlar. [Yani onları azaba, sürükleyen çirkin işleridir.]) [Nahl 33]

 
Toplam blog
: 27
: 2474
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu mezunuyum , şu an ev hanımıyım. Doğru itikat bilgilerini islam..