- Kategori
- İnançlar
Kuran'ı değiştirmeye kimsenin gücü yetmez!
Kendi fani elleriyle yazdıkları anayasalarına, "değişmez ve değişmesi teklif bile edilemez" maddeler koyanların, Allah'ın, "Şüphesiz, Kuran'ı biz indirdik onu koruyacak olan da biziz"(Hicr/9) diyerek, açık taahhüdünü görmezden gelmeleri, nasıl bir cehalet veya ne tür bir dalalettir...
Kuran, ümmi (okuma yazma bilmez) bir peygambere, peyderpey indirilmiş, indirilen her ayet, ashab tarafından ezberlenmiş ve vahiy katipleri tarafından da yazıya geçirilmiştir.
Başlangıcından günümüze kadar süren "hafızlık" geleneği Kuran'ın tevatür yoluyla günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır ve elbette Kıyamete kadar da sürecektir.
Peygamberimizin dar-ı bekaya göçünden sonra, Kuran ayetleri bir araya getirilmiş, Hz. Osman devrinde de dört mushaf olarak bugünkü haliyle yazılmıştır.
Hz. Osman döneminde toplanan Kitab'ın orijinal nüshası halen Topkapı müzesinde dururken ve Kuranın ilk ayetlerinin inişinden günümüze kadar Hafızlık zinciri kesintisiz sürerken ve hepsinden önemlisi, Alemlerin rabbi olan Allah'ın açık vaadi ortadayken hala Kuran'a şu karışmış bu karışmış; Kuran ayetleri değiştirilmiş, demek, ya açık bir İslam düşmanlığıdır; ya da örtülü bir İslam düşmanlığıdır. Başka türlüsü mümkün değildir.
Bu arada, Diyanet eski Başkanlarından Prof.Tayyar Altıkulaç'ın başkanlığındaki araştırma ekibinin on yıllık bir sürede, çeşitli İslam ülkelerindeki en eski orijinal nüshaları bilgisayar ortamında karşılaştırarak ortaya koydukları gerçek, Kuran'ın bir harfinin bile değişmediği gerçeği olmuştur.
Hiç bir akıl, aksini iddia edemez zira... Allah'a inandığını söyleyip de Allah'ın " Muhakkak ki, Kuran'ı biz indirdik; onu koruyucak olan da biziz" fermanını inkar etmek akıl ve mantığın kabul edeceği bir çelişki olamaz...
Şu kadar ki, bazı saf ve konuyla ilgili bilgisi yeterli olmayan Müslümanlar, bu tür hainane kılçık atmalarla iman zaafiyetine uğratılılabilir ki Kuran hakkında ileri geri laf edenlerin asıl amacı da budur. Zira, onlar bilirler ki, işin hakikatini bilen Müslümanlar böyle laflara kulak asmaz; ama din ve Kuran eğitiminden uzak kalmış çevreler aldatılabilir ve böylece onların siyasi emelleri peşinde koşturulabilir.
Emevilerden bahsederek Kuran'a dil uzatmak da yalanları meşrulaştırma çabasından başka bir şey değildir. Müslümanların "Emevi saltanatçılığına" tepkilerinden yararlanarak İslamın esasları hedef alınmak isteniyor. Emevi Halifesi Muaviye'nin Hz.Ali'yle olan siyasi mücadelesi; oğlu Yezid'in hilafeti döneminde İslamın yıldızları Hz.Hüseyin ve ailesinin hunharca şehit edilmesi(Kerbela) Emevi hanedanına Müslüman tepkisini artırmıştır, haklı olarak...
Ancak, bu Muaviye (ki kendisi aynı zamanda vahiy katibidir) ve sonraki bazı Emevi halifelerinin Kuran'ı tahrif etmek isteyecek kadar İslam düşmanı oldukları fikrini asla haklı kılmaz. Şu bahsettiğimiz İslama aykırı tutumlarına rağmen, Emevi halifelerinin pek çoğu da yine dine hizmet etmekten geri durmamışlardır. Özellikle Halife Abdülaziz döneminde İslam dünyası her yönden zamanının en ileri devleti olmuş; o kadar ki, zekat verilecek Müslüman fakir bulunamadığı için Hristiyanlara zekat gönderilmiştir.
Bütün bu hakikatleri görmeyip de, kendi sapkınlıklarını Kuran'a bulaştırarak meşrulaştırmak isteyenler, her çağda olduğu gibi, bu çağda da hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü, Kuran'ın değiştirildiğini iddia etmekle yenilmesi mümkün olmayan bir gücü; Kuran'ın sahibi Kahhar olan Allah'ı karşılarına alıyorlar.
Ancak, Şeytanın fitlemesiyle göze alınabilecek bu "cüret"ten Allaha sığınırız... Bu, yalanın ve iftiranın bedeli dünyada da ahirette de çok ağır olur çünkü...