Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '07

 
Kategori
İnançlar
 

Kuran-ı Kerim'de şifre var mı?

Kuran-ı Kerim'de şifre var mı?
 

İslâm dininin kutsal kitabı Kuran-ı Kerim üzerine hep tartışma olmuştur. Son günlerde ve Milliyet'in bloglarında da bu konu ile ilgili yazılara sıklıkla rastlar olduk. Bilmiyorum bu konu ile ilgilenenlerimiz ne kadar ehliyetli ve ne ne kadar bilgili?

Kuran-ı Kerim üzerine yapılan tartışmalardan bir kısmı bu kutsal kitabın ne büyük "mucizelerle" dolu olduğu üzerinedir. Ne var ki bu "mucizeler" olmadan önce değil de, olduktan sonra Kuran-ı Kerim'i yorumlayanlarca ortaya atılıyor. Örneğin, uzaya çıkılıyor "E bu Kuran'da yazıyordu" deniliyor. Bir zamanlar AİDS yaygındı, o zaman "Kuran'da bu hastalık yazıyor" dendi. Deniz araştırmacıları iki denizin suyunun karışmadığını söyledi "Kuran'da yazıyor" dendi. Kısaca, elektrik, DNA, kalıtım, ampul, küresel ısınma... daha aklımıza gelen gelmeyen her şey bulunduktan sonra birileri çıkıyor, "Bu Kuran-ı Kerim'de yazıyor" diyor. İyi de yazıyordu da daha önceden neden söylemediniz? Ya da işte Kuran-ı Kerim elinizde, okuyun, yorumlayın daha nelerin bulunabileceğini ya da başımıza nelerin geleceğini açıklayın. Açıklayamazlar, çünkü olay olduktan ya da bir şey bulunduktan sonra ayeti ve sureyi olan şeye ya da bulunan şeye göre yorumlamak kolay.

Kuran-ı Kerim'de "o yazıyor bu yazıyor" deyip duruyorlar. Bunları dinleyenler de, Kuran-ı Kerim'in insanla yaşıt olduğunu falan sanacak. Belki de öyle sandıkları için, dinleyenler Kuran'ın ne büyük mucizelerle dolu olduğunu göz yaşlarıyla dinliyorlar. Oysa Hz. Muhammed'e peygamberlik görevinin verilmesi kırk yaşında olmuştur. Yani, Hz. Muhammed 571 yılında doğduğuna göre, peygamber olduğunda yıl 611'dir. Dikkat edin M.Ö. 611 değil, M.S. 611. Bu ne demektir? Bu Kuran-ı Kerim'in indirildiği tarihte insanlık tarihi uzun bir geçmişe sahipti. Hititler, Hattiler, Urartular, Sümerler, İnkalar, Mısırlılar, Romalılar, Helenler, Araplar dünya sahnesinde büyük uygarlıklar kurmuşlar ve yıkılmışlardır. Bu uygarlıkların izlerini taşıyan belgeler bugün müzelerimizde sergilenmektedir. Bu sergilenen taşınır eserlerin yanında, taşınmaz anıtsal eserler de uygarlıkların yaşandığı bölgelerde durmaktadır.

Bir Mısır uygarlığının ne kadar ileri gittiğini 21.yy'da bile sırlarını çözemediğimiz Piramitlerde saklıdır. Sfenkslerin olağan üstü uyumlu ve anıtsal boyutlardaki yapımları, günümüzün mimarlarını bile şaşırtmaktadır. Kuran-ı Kerim'de hesapladığımız bir çok ölçü Mısır'ın gizem dolu pramitlerinde de saklıdır. Bazı hesaplamalar bir Mısır pramitinin tabanının karışık hesaplamalarla dünya ile ay arasındaki uzaklığını verdiğini ortaya koymaktadır. Bir başka hesaplama pramitlerin taban ölçüsünde pi sayısını ortaya koymaktadır. Yılın belli bir akşamında üç pramit Oryon takım yıldızın tam izdüşümüne gelmektedir.

Diğer uygarlıklarda da durum aynıdır. Çok değişik ölçüm ve tartım aletleri dünyanın değişik müzelerinde sergilenmektedir. Bugün "pil" dediğimiz enerji saklama kutucuklarının ilk örnekleri binlerce yıl öncesinden yapılmıştır ve müzelerde sergilenmektedir. İnka ve Maya uygarlıkları yılı, ayı, saati hesaplamışlardır. Sümerler bir çok uzay olayını hesaplamışlar, rakkamları bulmuşlar ve giderek bu rakkamları harf olarak kullanmışlardır. Hz. Muhammed'den binlerce yıl önce güneş tutulması, ay tutulması hiç şaşmadan hesaplanabilmiştir.

Yunanlı düşünürler felsefenin temel ikelerini ortaya koymuşlar ve metodlu düşünmeyi yerleştirmişlerdir. Felsefe yoluyla bir çok düşünce akımları ortaya çıkmış ve bu da dünyanın ve evrenin, hattâ Tanrıların tartışılmaya açılmasını sağlamışdır.

Romalılar düzenli ve adil bir hukuk sistemini insanlığa kazandırmışlardır. Roma mimarisi devrinin en güzel örneklerini verirken, Roma halkı zenginliğine zenginlik katarak bugün bile "gıpta" ile baktığımız "şatafatlı" yaşam tarzını yaratmışlardır.

M.Ö. 3. yy'da Mısır'ın İskenderiye kütüphanesinde 900 000 (evet dokuzyüzbin) cilt el yazması kitap vardır. Bu kütüphanenin altı yüzyıl ayakta durduğu ve M.S. 4 yy'da Bizanlılar tarafından yıktırıldığı ve kitapların ise hamamlarda yakıldığı bilinmektedir. Dikkat edin, 900 000 ciltlik dev kütüphane Mısır'ı aydınlatırken, ortada İslâmiyet diye bir şey yoktu. Hz. Muhammed'in doğumuna ise daha üç yüzyıl vardı.

İslâm dini ve Hz. Muhammed dünyaya gelene kadar dünya boş durmamıştır. Kaynağı bilinmeyen çok büyük bir uygarlık ışığı dünya üzerindeki insanları aydınlatmıştır. Bu ışık kimi zaman olağan üstü mimari eserlerle günümüze kalmıştır, kimi zaman bugün bile yapılamayan Mısır altın takıları olarak müzelerde bizleri aydınlatmaktadır, kimi zaman da 900 000 ciltlik el yazması kitaplarda nelerin yazdığı düşüncesi ile bizleri şaşırtmaktadır.

Şimdi Kuran- Kerim dediğiniz kutsal kitabımız 1400 sene öncesine dayanan bir eserdir. Oysa hepimizi şaşırtan ve Mısır'da, Anadolu'da, Güney Amerika'da, İtalya'da karşımıza çıkan ve hepsi ileri bir uygarlığın ürünü olan ister anıtsal mimari eserler olsun, ister altından takılar olsun, ister kullanılabilen ev aletleri olsun, tümü 7000 ilâ 1000 yıllık geçmişi olan kültürlerin ürünleridir.

Şunu söylemeye çalışıyorum: Kuran-ı Kerim Hz. Muhammed'e Cebrail tarafından indirilmeye başlandığı tarihten çok önceleri, dünya üzerinde büyük uygarlıklar yaşamıştır. Kuran-ı Kerim'de bugün "mucize" olarak görünen olaylar zaten önceden bilinen olaylardır. Büyük bir olasılıkla dış dünyadan gelen canlılar bile dünya ile iletişim kurar durumdaydı. Bu nedenle dünya insanın da bir gün uzaya açılması tahmin edilen bir şeydi.

Yani, Kuran-ı Kerim öncesinde yaşanmış olaylarda ya dünya üzerinde her alanda ve özellikle teknolojide ileriye gitmiş bir başka uygarlık vardır, ki bu Atlantis olabilir. Ya da bizim güneş sistemimiz dışında bir başka gezegenden dünyamızı ziyarete gelenler vardı. Dış dünyalardan ziyaretimize gelenlerin olması çok daha akılcı bir düşünce tarzı. Çünkü, Hz. Musa'nın, Hz. İsa'nın ve Hz. Muhammed'in bir çok olayı bu düşünce sistemini doğrular niteliktedir. Hattâ Hz. Muhammed'in Miraç'a "Burak" adlı bir "araç"la çıkması ve orada Allah'la görüşmesi, oradan Kudüs ve Mekke'ye geçilmesi insanın aklına bu düşünceyi yerleştirmektedir.

Yirminci yüzyılın dinbilimcileri ve günümüzdeki bazı meraklılar Kuran-ı Kerim'in değişik şifrelerini ortaya çıkarmak için uğraşmaktadırlar. Bunlar kendi kafalarına göre diledikleri sayıları toplayıp, çıkartarak günümüz olaylarını Kuran'daki ayetlere uydurmaktadırlar. Bu araştırmaların bir kısmı gerçek bilimadamlarınca ve artık bilgisayar ortamında yapıldığı için gerçekci gözükmektedir. Bu gerçeklik Kuran-ı Kerim'in sayılarla olan ilişkileri üzerinedir. Gerçekten de bu bilimadamlarının bulgularına göre Kuran-ı Kerim'im matematiksel bir dizimi ve uyumu vardır. Bu matematiksel dizim ve uyum, dünya bilgisayar ortamına girdikten sonra bulunmuş bir düşüncedir. O halde aklımıza şöyle bir soru gelebilir mi?

Kuran-ı Kerim'i bu kadar matematiksel uyum içinde gösteren "Bilgisayar ortamından çıkmış olması" olmasın?

Ya kılı kırk yararak Kuran'da şifre çözmeye çalışanlara ne demeli? Yahu kardeşim Herkesin anlaması için biz onu Arapça indirdik" diye ayeti olan bir kutsal kitap, kalkar da bu kadar karmaşık ve çözülmesi olanaksız şifreleri ne diye sağa sola yerleştirir?

Neyse heveslerini kırmayalım insancıkların. Ancak, onlardan bir tek isteğim var: Madem bu kadar ilgileniyorsunuz, lütfen önümüzdeki 100 yıl içinde neler olacak, neler bulunacak bunları bana açıklayabilirler mi? Baksanıza küresel ısınmayı bile bilimadamlarından sonra bizimkiler "Kuran'da yazıyordu" diye iddia etmeye başladılar.

Olan olduktan sonra ben de "Kuran'da yazıyordu" derim. Önemli olan olmadan önce açıklama yapmak. Hattâ "Kuran'da yazıyor" dedikleri Gölcük depreminde belki de binlerce insanımızı bu sayede kurtarabilirdik.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..