Bir açıklama yapayım öncelikle. Din adamı değilim. Bu konuda fetva verecek niteliğim yok. Yazacaklarım; Kuran’ın Türkçesini –birkaç kez- okumuş bir aydının, beyin fırtınasıdır.
Kendimi aydın olarak tanımlamamı, megalomanlık olarak değerlendirmeyin. Türkiye’de aydınlar(çok azını ayrı tutarsak), suya sabuna dokunmaktan çekinir oldular. Ve aydın’lık öylesine ayağa düştü ki benim gibi az buçuk mürekkep yalamış insanlar, aydın rolüne soyunmak zorunda kalıyor. Bu rolü oynamamızı, koşullar dayatıyor, ne yazık ki.
Neyse...
Nisa Suresi 23 ve 24’üncü ayetleri birlikte okuyalım:
23 - “Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliye devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir.”
24 - “Bir de harp esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Kuran’da bu kadar açık hüküm varken Selefi Şeyhi el Ömer; “Silahlı mücahitler, namahrem mücahit kadınlar bulamıyorlarsa, o zaman kendi mahremleri (anneleri, kız kardeşleri, kızları, teyzeleri, halaları…) ile evlilik akdi kıysınlar.” diye bir açıklama yapmış. Fetva…
“Visal” adlı bir televizyon kanalında yapmış bu açıklamayı.
Aynı şeyh, daha önce de “Şia ve Alevi kızlarının esir alınarak cihatçı gruplar arasında adil bir şekilde paylaşılması” fetvasını vermiş.
Selefi Şeyhi el Ömer’den başka, ahlaksız din adamı(!) yok mu? Onun kadar ahlaksız olmasa da Suudi Arabistan’da Vahabi Müftü Muhammed El Arifi var.
Suriyeli dul ve 14 yaşından büyük kızların, muhalif savaşçılarla cinsel ilişkiye girmelerinin, Cennet’e gitmek için bir görev olduğunu söylemiş.
Cennet vaadiyle fuhşa teşvik…
Din adamları(!)nın önerdikleri; zina, tecavüz ve ensest… Tamamı Kuran’a aykırı…
Şia ve Alevi kızlarının esir alınıp paylaştırılması; cariye yapılması anlamına gelir. Kuran’a göre, savaşta ele geçirilen erkekler, köle oluyor; kadınlar ise cariye. Ama bu hüküm, sadece gayrimüslimlere uygulanıyor.
Bir “ara not” olarak yazayım:
Bence, gayrimüslimlerin köle ve cariye yapılması da ahlak dışıdır. Kimi din adamları; Kuran’ın asıl amacının, köleliği ve cariyeliği kaldırmak olduğunu söylüyorlar. Bu doğru ise “Ahlak dışı saymamda bir sakınca yok.” demektir. Konumuz bu olmadığı için fazlaca irdelemeyeceğim.
Dönelim konumuza:
Müslümanların köle ve cariye yapılması zaten yasaktır… Müslümanların Müslümanlarla savaşması bile yasaktır.
Müslüman’ın Müslüman’ı öldürmesinin cezası nedir biliyor musunuz? Bu sorunun yanıtını, yine, Kuran ayeti ile vereyim:
Nisa Suresi’nin 93’üncü Ayeti:
“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebedi olarak kalacağı Cehennem’dir. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”
“…ebedi olarak kalacağı…” sözüne dikkat edelim. Geçici bir ceza değil. Demek ki dinden çıkma durumu var.
“Bizim iktidarın kulakları çınlasın!” deyip son notumu da yazayım:
Kuran’ın açık yasaklarına karşın bu din adamları(!), insanları ensest ilişkiye, zinaya ve tecavüze özendiriyorlar.
Suriye’deki muhalif teröristler –kadın erkek ayırmadan- hem dindaşlarını işkencelerle öldürüyorlar hem de eşlerine, kızlarına tecavüz ediyorlar.
Bizim Müslüman(!) iktidarımız da bu ahlaksız canilere yardımcı oluyor. Hem maddi hem de manevi…
***
Bir soru ile bitireyim yazıyı:
İnanan bir insan, bile bile Cehennem’i seçmez. Benim bildiğim biri –bildiklerim doğru ise- kendi ayaklarıyla Cehennem’e doğru ilerliyor.
Acaba inanmıyor mu yoksa umursamıyor mu?
Haydar Bibinoğlu