- Kategori
- Antalya
Kurbağayı öptüm ama prense dönüşmedi…
Antalya’dayım. Dolaşıyorum. O kadar çok işim varki, zamanım yok. Ne garip değil mi? Gerçekten bana 24 saat yetmiyor. Zamansızlığı biliyorum. Bir saatin bir saat süresinden çok az olduğuna da artık ikna oldum ama!
İnanın koşturdukça işim artıyor herhalde.
Antalyada olmak demiştim ya. Ben Antalya’da olmaya devam ediyorum. Mutluyum. Çocuklarımla birlikteyim ya dünyalar benim, kardeşlerimle yeğenlerimle, dostlarımla, arkadaşlarımla birlikteyim ya daha ne olsun!
Ne olsun diyorum da. Yorulunca bir yerlere de oturayım, biraz dinleneyim diyorum.
Ne güzel şeyler var yollarda.
Kurbağalardan oluşan orkestra bana müzik yaptı.
Şarkılar söylediler.
Dalıp gittim.
O caddelerden yürüdüğümü üstelik defalarca, hatırladım.
Hatta oralardan Fatihcan’ın bebek arabası ile mağazaların vitrinlerine bakarak geçtiğimi de…
Hey gidi günler hey derken, kurbağa orkestram müziğin sesini gittikçe artırdı.
Ben huşu içinde hatıralarımla haşır neşirim.
Müziğin biri bitiyor, diğeri başlıyor.
Yarabbi ne iyi ettim de buraya dinlenmek üzere, yürüyüşüme ara verip kendime mola verdirttim dedim.
Antalya’lıları izledim.
Gençlere, çocuklara baktım. Gülümsedim.
Yorgunluğum çoktan uçmuş gitmişti.
Şimdi dedim sıra; bana bu kadar güzel müzik ziyafeti çeken kurbağa prensi öpmeye geldi!
Öptüm.
Prens gelecek diye bekledim. Gelen giden olmadı.
Üstelik müzik sustu. Gidenler, gelenler yoğunlaştı.
Telaşlar arttı.
Akşam oluyordu.
Hayaller, boloncuklar halinde havaya yükselirken gözlerimle onlara veda ettim.
Yeni bir güzellik için, yeni bir Antalya için arabama bindim, oradan uzaklaştım…
Nazan Şara Şatana
http:// http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552