Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kurban Bayramı ve Ruh halimiz

Kurban Bayramı ve Ruh halimiz
 

Öncelikle Kurban bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım.

Değerli okurlar içinde bulunduğumuz günler bizleri fazlasıyla düşünmeye itmeye devam ediyor. Çevremizde o kadar çok gelişme var ki hangi birini dile getirmeli bilemiyorum. Sanal alemde beğendiğim bir iki paylaşımı sizinle paylaşmak istiyorum.

İlki  Zülfü Livaneli'den.

Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü... Bunların hepsi batıdan öğrendiğimiz bayramlar! Bir yandan yüzlerce yıldır kökleştirdiğimiz gelenekleri unutuyoruz, bir yandan da yeni bayramlar benimsemek istiyoruz. Oysa kendi bayramlarımızı gerçekten sevinçli bayramlara dönüştürebilsek, batıdan bayram ithal etme garipliğine düşmeyiz.

İkincisi Osmanlı dan. Başlık fotosunda paylaştığım hanımefendiler.

Osmanlı'nın gerçek torunları:
Sağdaki, Hanzâde Sultan.
Babası, son HALİFEMİZ Abdülmecid Efendinin oğlu.
Annesi ise son PADİŞAHIMIZ Vahdettin'in kızı.
Soldaki ise Prenses Fâzıla; Hanzâde Sultan'ın kızı...
Bir Osmanlı'nın son kuşağına bakın, bir de Türkiye'nin son yöneticilerine...

Üçüncüsü ise yakın edebiyatımızın değerli insanlarından.

Garson: Efendim,sizleri burada görmek büyük mutluluk!

Cemal Süreya: Kim istemez ki mutlu olmayı? Ama mutsuzluğa da var mısın?

Garson: Anlamadım efendim?

Can Yücel: Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil,hak ettiğin kadar unutulursun…

Garson: Anlıyorum efendim… Neyse, ne alırdınız?

Nilgün Marmara: Sen ne getirdin bana çocukluğundan?

Garson: Çocukluğumdan mı? Siz ne isterseniz mutfaktan onu getireceğim işte.

Edip Cansever: Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.

Nilgün Marmara: Üşümüşüm, düşlerimin üzeri açıktı.

Garson : Ekrem klimayı aç oradan, çattık ya!

Tomris Uyar: Bazen sensiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.

Garson: Estağfurullah efendim,ne kırılması, bugün kötü bir gün sanırım benim için.

Yaşar Kemal: Gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde, gülümsemenle yayılsın ışık, dünyayı ısıtmasan da güneş gibi çevreni ısıt.

Garson: Ekrem klimayı kapat, gülümsüyorum.

Kara mizah gibi, Halk (Garson ) hiç anlayamadı o güzel insanları. Anlasaydı bugünleri yaşamazdık değil mi?

Son paylaşımım ise,

Orhan Kemal büyük eseri Bereketli Topraklar Üzerinde’de öldüresiye çalıştırdığı ırgatlara el altından esrar satıp verdiği yevmiyenin bir kısmını geri alan ırgatbaşından bahsetmesi.

Bu sadece roman akışının bir parçası değil, aynı zamanda bir metafor olmsı. İçinde yaşadığımız düzen bizi yoğun, stresli ve sağlıksız çalışma koşullarına maruz bırakırken; bir yandan da bize bunların yarattığı mutsuzluğa çare olduğunu iddia ettiği türlü çeşitli uyuşturucular satıyor olması. Bu satılık mutlulukların tümü bağımlılık yapıyor ve tek bir işe yarıyor: Düzeni bizim için katlanılabilir, dolayısıyla sürdürülebilir kılıyorlar olması. Ve hala geçerliliğini koruması.

Değerli okurlar, bir Kurban Bayramında daha güzel, mutlu huzur dolu günler yaşamamız gerekirken buruk, sıkıntılı günler içinde olmamızın nedenini düşünüyor olmak hiç de hoş bir şey değil. Toplum olarak bir yerlerde yanlış yaptığımız kesin. Bedelini ödememiz de doğal oluyor elbet. Bize de Bayram dolayısıyla şunu söylemek düşüyor, her koyun kendi bacağından asılır.

Esen kalın, nice güzel bayramlara...

 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..