Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '07

 
Kategori
Bayramlar
 

Kurban bayramı

Kurban bayramı
 

Koç


Bayram geliyor. Kimimiz, "yeni bir tatile kavuşuyoruz" diye seviniyoruz. Dostlarımızla buluşmak, arzu ettiğimiz yerleri görmek için bir fırsat yakalayacağımızı düşünüyoruz. Kimimiz de, "bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime" durumundayız. Sıkıntılarımız, dertlerimiz var. Belki yatalak hastalarımız var. Maddi durumlarımız müsait değil. Müsait olmaması bir yana, belki de eksilerde seyrediyor. Bu nedenle, "bayram geliyor" diye sevinemiyoruz.

İşte insan budur; insan değilse bile, "işte hayat budur." Herkese ayrı bir rol biçer, herkese ayrı bir yol açar. Bazılarımız kabuğunu kırar, hayatın sunduklarını reddeder, kendi lehine düzenlemeler yapar. Bazılarımız, kendine bahşedilen güzelim imkanlardan kaçar, bir köşeye çekilip, pusar. Bazılarımızın ise, şansı hiç yaver gitmez. Tuttuğu elinde kalır; alır satamaz, satar bedelini alamaz; sonra da tepe taklak yuvarlanır gider.

Güzelliği, zenginliği, mutlu ve neşeli olmayı kim istemez? Hayatın tadına varmaktan, yüksek tepelerden gün batımını seyretmekten, 4x4'üne kurulup (Antalya'ya veya) Uludağ'a doğru yol almaktan, giderken de etrafına "Afro Amerikan" havaları atmaktan hangimiz zevk almaz? Peki, bir çoğumuzda bu duygular vardır da, bunları gerçekleştirebilecek para neden yoktur? Bunun binbir çeşit izahı vardır. Fakat binbir çeşit izahtan bir tanesi bile, bu yokluğa çözüm bulamamıştır... bulamayacaktır da...

Çünkü iş varsa, işçiye ve işverene; işyeri varsa, patrona ve elemana ihtiyaç vardır. O zaman, çalışan ve çalıştıran insanlar mevzubahis olacak demektir. Herkesin, birbirinin aynı olduğu bir toplumda kimse, kimseden emir almaz, kimse başkasının boyunduruğu altına girmez. Yani çalışmaz. Esasen toplum hayatının düzeni, entropik bir dengeyle sağlanır. Bu, cemiyet hayatının insicamı, çeşitli görevlerin yapılabilmesi; ekonomik, teknik ve sınai değerler üreterek toplumun yükselebilmesi için bir zarurettir.

Bütün vatandaşlarının servetinin aynı miktarda olduğu, aralarında tahsil, terbiye, ahlak, karakter ve konum farkının bulunmadığı bir ülke, asla olmamıştır ve olmayacaktır. Gerçek buysa çoğumuz, hayatımız boyunca, bir 4x4 e sahip olamayacağız demektir. Bu bir kaos veya haksızlık değildir, gerekliliktir.

Şimdi birileri kalkıp batıyı örnek gösterecektir. Onlara, toplam nüfusları, yerkürenin 5 te birinden az olan Avrupalılarla, Amerikalıların mutluluğu için, kaç milyon insanın hayatının çalındığını görmelerini tavsiye ederim. Üstelik, en iyi zamanlarında bile, batıdaki tüm insanların yaşam konforu, sandığımız kadar mükemmel olmamıştır.

Durum buysa, biz de yaklaşan bayram fırsatını, kendi şartlarımıza göre değerlendirelim. Planlarımızı, hesaplarımızı pozisyonumuza ve kesemize uygun yapalım. Eğer başka kulvarlarda koşanlara bakarak yol almaya kalkarsak, bunalır ve üzülürüz. Bayram geliyor diye niye bunalıp üzülelim ki... sevinelim.

Yalnız, bayram fırsatını değerlendirirken, emniyet şeridini değerlendiren sürücüler, hazine arazisini değerlendiren gece konducular, vatandaşın gafletini değerlendiren sıra kapıcılar gibi yapmayalım. Bu da size bir uyarım olsun.

Bayramı, daha insancıl, daha cömert, daha sempatik olmaya çalışarak... kapıya gelen çocuklara ellişer kuruş vererek... akrabalarla bayramlaşarak... ailecek küçük gezintiler yaparak... değerlendirelim diyorum.

(Gerçi çocuklar, verdiğiniz parayla çatapat alıp sokağı, Kandil Dağı'na çevireceklerdir ama olsun. Alırken yüzlerindeki memnuniyeti görmek insana huzur veriyor. "Neden elli kuruş" meselesine gelince; kapıyı ilk çalanlara para verdiğinizde, el öpenlerin sonunun gelmediğini göreceksiniz. Siz de mecburen, tasarruf olsun diye yüzden elliye ineceksiniz.)

Belki, eski kurban bayramlarında çocukların, kesilen hayvanın idrar torbasını balon niyetine kullandıklarını bilenler vardır. Balonun henüz bilinmediği o zamanlarda, "benimki daha çok şişiyor... yok ya, benimki daha çok şişiyor, haydi görelim bakalım" benzeri, "idrar torbasından balon" yarışmaları bile yapılırdı.

O günler gerçekten "hey gidi günler"di. Piyasada çok şey olmadığından henüz hırslar bilenmemişti. Kişisel ben ve marjinalite meydana çıkmamıştı. Fedakarlık ve kanaatkarlık önde gidiyordu. Azın azıyla bile tatmin olunuyordu. Şimdiki gibi başınızı çevirdiğiniz her yerde, "beni al(!)" diye bağıran ürünler yoktu. Olmadğı için de insanlar, "alamadım, satamadım" derdine düşmemişlerdi. Kısacası, daha sahip olma yarışı başlamamıştı.

İşte o günlere atıf yapmanın, " nerede o eski bayramlar" diye hasret duymanın nedeni, belki de budur. Ama dün, geçmiştir. Artık, "dönülmez akşamın ufkuna" gelinmiştir. Mevlana Hazretlerinin deyişiyle, "dün eskide kaldı cancağızım, bu gün yeni bir gündür; yeni şeyler söylemek lazım" noktasındayızdır.

Eski bayramları analım, geçmişe özlem duyalım ama yeni şeyler de söyleyelim. Çünkü geleceği inşa etmlenin yolu, yeni şeyler üretmekten geçer.

Herkesin mübarek bayramını kutlar, bu bayram veselesiyle Cenab-ı Hak'kın bütün insanlığa barış, iyilik, hayır, huzur ve bereket nasip etmesini dilerim.

Resim: sadakat.blogcu.com/183075/

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..