Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '12

 
Kategori
Bayramlar
 

Kurban Bayramınızı kutlarken, eğlencelik ikram etmek istedim...

Adettendir bayram ziyaretleri. Değişen zaman değil, biz insanlarız. Değişim eğer gelişim şeklinde olursa olumlu bakılır. gerçi ne olumlu ne olumsuz o da tartışılır. Bir bayram daha kutlamak istiyorum sizlerle birlikte. Bu alemde herkesi ayrı ayrı tek tek kutlamaya kalkarsam birkaç yıl sonraki bayrama ancak yetişir bu günkü kutlamalarım. Tıpkı yıllar önce bir kurban bayramında kanlı canlı yitiklerin bitimiyle başlayan kefaretler gibi. Her yıl tartışılan kurban şekilleri. Gittikçe pahalı gelen hayvan alım satımları. Bunu telafi için ortak katılımlar. Vecibe bilmeyince bağışa çevirenler. Şimdilerde en yerini bulan kesim yerlerinde yapılan kurbanlar. Sıradan ipe dizilip Ver tekbiri kelleden vur. Dinen boğazlanan hayvan haram. Ama can havliyle kaçmaya çalışan bir ineği yakalamak için elinde kement kovboylar sokak ortasında hayvanı boğazlıyor. ah yurdumun insanları. Eskiden kan evin bahçesine akıtılırdı. Sonra da işkembesine kadar temizlenir artanı toprağa gömülürdü. Peki ya şimdi?

Kesim yerleri iki çeşit. Biri belediyelerce tanzim ediliyor, diğeri de dini yapılarca yani kuran kurslarında düzenleniyor. Böylece bağışlar hayırlı bir şekilde kullanılıyor. Şekilde ise kasaplar sakatatlarla uğraşmamak için poşetlerle çöp bidonlarını dolduruyor. Her bayram çöplerde binlerce kelle paça ve barsak kedi köpeğin rızkı oluyor. Telaşeden kaçanlar  işi erbabına bırakıp ya da kurban parasını bir tatil beldesinde afiyetle yiyerek geçiriyorlar. Bayramlaşmanın amacı birlik beraberlik sağlamaktır. Ancak sadece yardım ve vecibe sanılıyor. Bir de işi vahşet katliam olarak görenler, barbekü partilerinde iştahla ızgaraları yerken hiç de öyle görünmüyorlar. Her gün mezbahalarda binlerce kesim yapılıyor iştahla alıp yiyoruz , bazılarımız dünyevi işleri için adaklar adadığında kan akıtıyorlar da Senede bir gün Allah C.c rızası için bir iş yapmaya kalkınca türlü gazeller okuyorlar. Bana göre en makbul Kurban Hac da kesilen ve hacılığımızı onaylayan kurban derken, orada sıcaktan korunamayan ve yerine ulaşamayan bir kısım etlerin akibeti  de. çöplerde son buluyor.

En iyisi içinizi karartmadan, yıllar önce yaptığım bir paylaşımı yenileyeyim. İnşallah okurken biraz da olsa yüreğinize neşe katarsam ne mutlu bana.

"Kurban Bayramınızı sizi gülümseterek kutlamak istedim.. Bana her gün bayram ..Her ne kadar yasaklansam da. Geçmişteki günlerden arşivlerimi derlerken, baktım ki dünya eski tas, eski hamam. Bir kişi yıllar önce Cumhuriyet karşıtı demeçler veriyor. Ama derler ya sevmediğin ot gelir başında biter. İşte eyle öyle , yıllar sonra bir de ne görsün, Cumhurbaşkanı olmuş. Ben nice Cumhuriyetler ve başkanlarını gördüm ama hiç biri ATATÜRK GİBİ OLAMADI. Bayramlar yasaklanır mı? Hele de bu bir ilke ise, vasiyet ve emanet ise. Nice yıllardır matemdeyiz biz zaten, moralimizin çökertilmesi için değil mi terör belaları. Hiç suçu yokken çoluk çocuk ölümleri, sabotajlar. En büyük çöküntü değil mi, bir milletin güvenlik kuvvetlerine duyurulan güvensizlik. Bağış bile yapmaktan çekinir olduk. Toplanan paraların yıllar sonra nerelerden nasıl çıktığını gördükçe. Bu kadar karamsarlık yeter diyerek , nasıl olsa kimse okumayacak. İlginç bir video değil ki yazdıklarım kimin umurunda? olsun.

1.GÜN Sevgili günlük, bugün bayramın ilk günü. 10 gündür elimden geleni yapıp bi şekilde satılmamayı başardım. Arkalara kaçtım, sürekli yüzüme hastalıklı bir hava verdim. Şans da yüzüme güldü, bugüne geldik. Ama bu iş boşlamaya gelmez. Her an biri gelebilir, orama burama bakıp, şu başımda dikilen herife kilomu sorabilir. O da zaten beni satamadı diye gıcık, en az 10 kilo fazla söyler. Adam inanıp alır beni evine götürür, evin küçük kızı gelip beni sever, oynar. 1 gün sonra o kızın babası gözlerimi bağlayıp besmele çekip bıçağı boğazıma dayar ve keser. O sırada hayatım gözlerimin önünden bir film gibi geçer. Film de film olsa. Hep aynı kare: Ot yiyorum, etrafa bakıyorum, ot yiyorum etrafa bakıyorum... Hayat mı bu be? Dünyaya gel, birkaç sene ot ye, sonra seni yesinler!

2. GÜN: Sevgili günlük, ben eşeğim. Yani koyunum ama eşeğim. Sana dün ne dediysem oldu, iyi mi?! Saatine mi geldi nedir? Şu an herifin birinin bahçesindeyim. Şu saate kadar bayramlaşmaydı, gelen giden falandı derken beni kesmediler ama en geç yarın bu iş biter! Kesecekler beni günlük duyuyon mu? Kıyacaklar kınalı kuzuna. Hayır boğa olsaydım, sahibimin elinden kaçar, sokaklarda terör estirirdim. Televizyonlardaki bütün haber bültenleri beni gösterir, en azından ölmeden meşhur olurdum. Ama tabiatım boğa kadar asabi değil ki! Koyun gelmişiz, koyun gideceğiz

3. GÜN: Günlük, inanmayacaksın ama hala hayattayım. Bunlar beni kesmeyecek galiba. Şaka yapıyorlar. Camdan bakıp bakıp gülüşüyorlar. Son gün de beni salacaklar. Haklısın! İyimserliğin de bu kadarına yuh artık. Yok yok bu defa işim zor, hem de çok zor. Yarın görüşemeyiz, hakkını helal et.

4. GÜN: Günlük, benim ben. Hahahaha!! Yırttım oğlum. Bu sabah aslında tam gidiyordum, adam bıçakları, tülbenti hazırladı. Yanıma koydu. Tamam dedim, bu sefer ağzımla kuş tutsam yolcuyum. Sonra `ne dedim lan ben` dedim kendi kendime. Ağzımla kuş tutmak! Tabii ya! Kuş gribi. Bunu bir becerirsem ağzımda kuşla beni hayatta kesmezler. Hemen dalda duran bir kuştan rica ettim. Gel iki dakika ağzımın içinde dur sonra uçarsın hesabı. Kuş gıcık çıktı. "Hay senin kafana" deyip tam kesilirken kafamın orta yerine hacetini bıraktı. Bunu gören sahibim panikleyip kuş gribi olmamak için beni saldı. Kafana kuş pislemesi uğurlu gelir derlerdi de inanmazdım. Bayram diye buna derim oğlum! Değmeyin keyfi-meeeee

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..